English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ P ] / Put your

Put your tradutor Turco

32,621 parallel translation
Put your hands up now.
Eller yukarı!
Turn around. Put your hands on the car.
Ellerinizi arabanın üstüne koyun.
We're gonna get you out of there. And we'll put your soup in the fridge so it won't go to waste.
Çorbanı buzdolabına koyacağız böylece ziyan da olmayacak.
Don't move. Put your weapons on the floor.
Hareket etmeyin, silahlarınızı yere bırakın.
You can put your weapon away now.
Artık silahını kaldırabilirsin.
Put your head face-down in your lap, and wrap your arms underneath your knees.
... başınızı kucağınıza indirin ve kollarınızı dizlerinize sarın.
I shouldn't have pitted the two of you against each other, but I'm not the guy who decided to put your trophy cases in back of the Hall of Toilets.
İkinizi yarıştırmamalıydım. Ama sizin kupa rafınızı tuvalet hizasına koymak isteyen ben değilim.
I just talked to DiNardo, and he agreed to put your cases up in the front.
Koç DiNardo ile konuştum ve o da sizin raflarınızı öne koymadı kabul etti.
Don't worry, we'll schedule an ultrasound in a couple of days to put your mind at ease, okay?
İçiniz rahat etsin diye, birkaç güne ultrason ayarlayacağız, tamam mı?
Put your arms through the thing!
Kollarını geçir!
Put your arms through!
Kollarını geçir!
- Put your shirt down!
- İndir tişörtünü.
Put your arm through.
Kolunu sok.
Put your faith in the lord.
Tanrı'ya iman et.
You put your fingers in the shape of a cross.
Parmaklarınla haç şekli yaptın.
With whatever time you've got left, you just put your pedal to the metal. "
"Ne kadar ömrün kalırsa kalsın gazı sonuna kadar köklemelisin."
Put your brains on it, then.
Kendinizi işe verin!
All right. Put your hands on your head.
Ellerini başının üstüne koy.
Garrett, put your hands on your head.
Garrett, ellerini başının üstüne koy.
Put your back into it.
Elinden geleni yap.
Put your dancing shoes on.
Dans ayakkabılarınızı giyin.
Put your key in the slot.
Anahtarınızı yuvaya koyun.
- Hey, put your gun down!
- Hey, silahını indir!
Put your head down.
Başını eğ.
Put your gun on the ground now.
Silahlarınızı yere bırakın hemen.
Go put your big girl pants on.
- Git de yetişkin bir kız gibi davran.
But when you put it in your mouth, the world completely changes.
Ama tadına baktığınızda... dünya tamamen değişiyor.
It's me guaranteeing your appetites, but this hunger can't put us at each other's throats.
Böyle hırslı olmanızdan yanayım, ancak bu hırs bizi gırtlak gırtlağa getirmemeli.
Maybe... And I'd love to be a part of your campaign. Put that black-market bastard in this hole!
O kara borsacı piçi bu deliğe tıkma yolunda kampanyanın bir parçası olmayı çok isterim!
You know that piece of shit who put it in your mouth? They shot him in the balls, he died like a dog.
Biliyorsun değil mi şu senin ağzına veren yavşağı hayalarından vurdular ve bir köpek gibi can verdi.
- During your time on Earth, - _ every one of your actions had a positive or a negative value, depending on how much good or bad that action put into the universe.
Dünyadaki yaşamınız süresince eylemlerinize pozitif negatif değerler verildi. Evrene ne derece iyi veya kötü etkisi olduğuna bakılarak karar verildi.
I know how much work that you've put in to try to regain some order to your thoughts.
Düşüncelerini düzeltmek için ne kadar çaba harcadığını biliyorum.
It'll put a smile on your face.
Yüzüne bir gülümseme katacaklar.
I should've put a creature in your head to make you nicer.
Kafana seni daha iyi biri yapacak bir yaratık koymalıydım.
Stay where you are and put down your weapons!
Olduğunuz yerde kalın ve silahlarınızı yere atın!
Here. Put this on your head.
Al, bunu başının üstüne koy.
Athena, you need to put on your bikini and sit by that pool.
Athena, bikinini giyip havuz başında oturmalısın.
Don't you dare put that In your mouth!
Sakın onu ağzına alma.
Why don't you put a shirt on for once in your life?
Bir kez olsun üstüne bir şey giysen?
He says put down your weapons and open the door, or he'll kill him.
Silahlarınızı bırakıp kapıyı açmazsanız onu öldüreceğini söylüyor.
Your reverend put me in here so that he can kill me.
Sizin vaiz, beni öldürebilmek için buraya koydu.
Just put it in your book.
Sırf kitabında yazacaksın diye...
Did you put someone else's hair in your brush?
Tarağına başkasının saçını mı koydun?
Did you put someone else's hair in your brush, Tess?
Tarağına başka birinin saçını mı koydun Tess?
You stole from your own employees, took money from their 401 kays, and then put it in a company slush fund.
Kendi çalışanlarınızı soydunuz. Emekli fonlarından çalıp, paralarını şirketin rüşvet fonuna aktardınız.
Put it toward restitution for your victims.
O parayı, mağdur ettiğiniz kişilere tazminat olarak verin.
I'm going to let you put YouTube sensation Miranda Sings on top of your float in exchange for... this mattress and some sheets.
YouTube fenomeni Miranda Sings'i geçit arabana koymana izin veririm ama karşılığında bu yatağı, birkaç da çarşaf isterim.
I, I think I was opposed to your work when you first put it out, and I think we had some very bitter words, which I was wrong.
İlk ortaya attığın zaman sana karşı çıkmıştım ve sanırım bazı acı şeyler söylemiştik birbirimize ki ben hatalıydım.
So if you put something smart inside of something else that already wants to eat your face off...
Yani, zeki bir şeyi kafanı koparıp yemek isteyen bir şeyin içine koyarsan...
I can put up with your mood swings, but don't you go paranoid on me, okay?
Ruh hâli değişimlerine katlanabilirim ama yanımda paranoyak olma, tamam mı? Hadi.
What pills did your doctor put you on?
Doktorun sana ne ilaçlar verdi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]