Rat tradutor Turco
9,314 parallel translation
Moving through the earth like a rat, killing off Charlie, taking his ears...
Fare gibi yerin derinliklerine inmek. Düşmanın canına okuyup kulaklarını kesmek.
had like a rat face.
Adamda sıçan suratı vardı.
Take that, you Nazi rat!
Al sana Nazi sıçanı.
He's a snake, like you said- - a rat.
Dediğin gibi yılan o, hain.
I'm no rat.
Ben muhbir değilim.
After all, you continue to make us skulk in darkness like some gay rat hiding who and what we are.
Sonuçta karanlıkta gizlenmeyi sürdürüyorsun. Kim ve ne olduğundan saklanan gey bir hain gibi.
You had no other choice than to rat him out?
Onu ele vermekten başka şansın yok muydu?
Sam, you're a lot of stupid things, but you're not a rat.
Sam, çok aptalca şeyler yapıyorsun, ama sen dönek değilsin.
- You filthy rat!
- Seni ahlaksız sıçan!
You rat, you scum!
Seni sıçan, seni sürtük!
You are nothing but a sewer rat, you dumb donkey.
Sen bir kanalizasyon faresinden başka bir şey değilsin ahmak herif.
But do we have to have Splat the Rat in the walled garden?
Fakat bahçe için sıçan uyarısı yapmamız gerekmez mi?
- A cornered rat will bite?
- Köşeye sıkışan fare ısırır? - Evet.
- Yes. Remember, Holbrook's a rat.
Unutmayın, Holbrook da fare.
It's rat powder.
- Sıçan tozu.
You paid a lab rat for Tom's DNA results, then leaked them to the press.
Sen Tom'un DNA sonuçlarını satın aldın, böylece basına sızdırdın.
You know, you're a fucking wet rat.
Islak sıçanlara dönmüşsün.
I'm not a rat.
Köstebek değilim ben.
- He's not a fucking lab rat.
- Kobay değil bu çocuk ulan.
You know the only way to clean this rat trap is with a fucking grenade, right?
Bu fare kapanı temizlemek için tek yol biliyorum Sağ, bir lanet bombası ile?
I am not firmly convinced you give a rat's ass about my best interests!
Benimle ilgilendiğine ve bunun umrunda olduğuna inanmıyorum.
I saw an old man cooking a rat by a stream.
Dere kenarında sıçan pişiren yaşlı bir adam gördüm.
That little rat is dead.
O küçük sıçan geberecek.
It's a rat's nest in there.
- İçerisi tam bir fare yuvası.
But if she's not okay, I will personally rip out Raina's little, tainted rat heart!
Ama Raina dediğin gibiyse, onun o küçük bozuk kalbini bizzat ben sökerim.
Least you could do is cover my shift, you rat bastard.
En azından benim vardıyamı alabilirdin, seni adi fare.
Maybe a little longer. Place is a rat hole.
- Rezalet bir yer burası.
We'll find the little rat shit.
Buluruz piç kurusunu.
"I found a rat tail in my maple bar."
- Akçaağaç barında fare kuyruğu buluyorduk.
Professionally, I could give a rat's ass.
Profesyonel olarak umurumda değil.
He has clearly lost his mind, become the rat I always knew he was.
Açıkça aklını kaçırdı, onun fare olacağını her zaman biliyordum.
- You are not a rat.
- Bir fare değilsin.
- The rat has escaped!
- Fare kaçtı!
And the rat thinks like a man again.
Ve fare yeniden bir erkek gibi düşünüyor.
You think he was a rat for the federals?
- Federaller adına mı çalışıyordu sence?
I'm missing a rat.
Fare kayıp.
So you weren't the only lab rat.
Tek kobay sen değildin yani.
- You a rat?
- Köstebek misin lan sen?
God, a rat!
Tanrım! Fare.
- You can not bring a rat to the office!
- Ofise fare getiremezsiniz!
Another dirty rat.
Pislik bir fare daha işte.
Rat-beard...
-... pis sakallı... -... kaka havuzlu üçüncü... - Carol.
Ghost's rat ass probably did.
Büyük ihtimalle Ghost söylemiştir.
You see, the rat is incredibly thin.
Görüyorsun, sıçan çok zayıf.
The rat has to surface sometime.
Şıçan bazen yeryüzüne çıkamlı.
This is snake, right, not rat?
Bu yılan, sıçan değil, değil mi?
Called me rat.
İspiyoncu dediler.
We found our rat.
Muhbiri bulduk.
Liv. You're rocking a rat.
Liv, fareyi sallıyorsun şu anda.
Was Markham a rat?
Gammazlayan Markham mıydı?
- Come on in, Rat Man,
- Gel hadi Fare Adam su ılık.
rate 104
rather 378
rated 52
rats 247
ratatouille 17
rattling 71
rating 22
rational 35
rattled 19
rated movie 22
rather 378
rated 52
rats 247
ratatouille 17
rattling 71
rating 22
rational 35
rattled 19
rated movie 22