She was right there tradutor Turco

She was right there.

Tam oradaydı.

She was right there just now.

Temin burdaydı

She was right there in the apartment.

Evde, hemen yanındaydı.

She was right there.

Tam orda duruyordu.

She was right there.

Şimdi buradaydı.

She was right there with me.

Annen yanımdaydı.

- She was right there.

- Buradaydı.

She was right there.

Nerdeyse buradaydı.

You know, I think it happened when she was right there.

Biliyorsun, Olay olduğunda kız tam burada oturuyordu.

She was there. She was right there.

Oradaymış, tam arkamdaymış.

She was right there, Mom!

Tam buradaydı, anne!

She was right there and then she was just gone.

Tam oradaydı ve sonra gitti.

She was right there for you.

Kız da yanındaydı.

She was right there, playing.

Şuracıktaydı, oynuyordu.

She was right there.

Tam buradaydı.

And I did and I floated right up through the cone and when I came out the other end, there she was.

Ben de nefes alıp alıp koneyi yüzümden yukarı kaldırıyordum işte son kaldırdığımda, o oradaydı.

I opened my eyes and there she was, sitting right on the edge of the bed.

Gözlerimi açtım ve yatağımın sağ kenarında onu otururken gördüm.

There he was on his knees, I had all that dough right in my hand... - and she has to go and blow her top. - Then what happened?

Adam diz çökmüştü, bütün mangırlar avucumdaydı ama Molly bir öfke patlamasıyla kaçtı.

Was she there, the one who married right after graduation?

Şu mezun olduktan hemen sonra evlenen kız da gelmiş miydi?

She was standing right over there.

- Kupamı alan kız nerede? Az önce şuradaydı.

- She'll talk him to death out there. - He'll give as good as he gets. She was right, though.

Bu sabah seni inşaat alanında gördüm.

She was crying and I was crying... and I thought any minute now we're gonna be right up there on the moon.

O ağlıyordu, ben de ağlıyordum... Kendimizi tam ayda bulmaya ramak kaldığını sanıyordum.

She cackled so loud I thought a dog had gotten inside. But right there was this great big egg!

Gıdak gıdak gıdaklıyordu ben de ne oluyor diye bakmaya çıktım ve bunu buldum!

I'm sure she'll be all right, but I wish there was something I could do for Mary.

Yakında düzelir ama Mary için yapabileceğim bir şeylerin olmasını isterim.

She kept after me kept telling me there was another thief once dying on a cross right next to Christ.

Peşimi hiç bırakmadı İsa'nın hemen yanında çarmıhta ölen bir hırsız olduğunu söylerdi.

As I recollect, she was sitting right about there.

Tam şurada oturduğunu hatırlıyorum.

There I was, with my fear of the Russians and the Chinese and I knew she was probably right.

Oradaydım, Ruslara ve Çinlilere karşı olan korkumla ve muhtemelen haklıydı, biliyordum.

She knows I'm right, and there was nothing else to do.

Haklı olduğumu biliyor. Yapacak fazla bir şey yok.

Now she was up there tonight, right?

Bu gece oradaydı, değil mi?

She was buck naked right there.

Anadan doğma orada duruyordu.

And then there was love, yeah, yeah she was in love all right

Sonra da ortaya aşk çıktı ;

She was stuffing an envelope... into the top right-hand drawer of her bureau... in which I couldn't help noticing... there seemed to be a large number of similar letters.

Masasının sağ üst çekmecesine... bir zarf sokuşturuyordu. Aynı çekmecede... çok sayıda benzer mektup olduğu gözüme çarptı.

When we split last night, she was stoked to surf right then and there, huh, bro?

Dün akşam ayrıldığımızda, kendini sörfe kaptırmıştı değil mi dostum?

There she was, right in front of me.

İşte oradaydı. Tam önümdeydi.

The crow led her to a young man working his acres and my great-grandmother, she knew in her heart that she was supposed to stop right there.

Karga onu tarlasında çalışan genç bir adama götürmüş ve büyük büyükannem tam orada durması gerektiğini ta yüreğinde hissetmiş.

I don't know whether it was the clothes she wore, the sound of her voice, or the look in her eye, but I knew right then and there, I was hooked for life.

Bilmiyorum, belki giydiği kıyafetlere, sesinin tonuna, ya da bir bakışına tav oldum. ama o andan itibaren emindim ki bir ömürlük tutuldum!

She was standing before me as innocent and as beautiful as ever and I wanted her just as much as I ever have but, I don't know, as large a part of me wanted her there's a part of me just as large that knows that now is not the right time for us.

Daha önce hiç olmadığı kadar güzel ve masum bir şekilde önümde duruyordu ve onu daha önce hiç istemediğim kadar istedim ama, bilmiyorum, büyük bir parçam onu istese de bir o kadar büyük bir parçam biliyordu ki bu bizim için doğru bir zaman değildi.

She was running right there beside me... whoever she is.

O da tam yanımda koşuyordu... o her kimse.

Right smack in the middle of all that, there she was.

ve tüm bunların arkasında, o belirdi.

- She was just right there.

- Şimdi buradaydı.

She was right over there in the pajamas her grandma gave her... saying something to me.

Büyük annesinin aldığı pijamayı giymişti. Bana bir şey söylemeye çalışıyordu.

She was lying right there.

Sonrada öylece yatıyordu.

Bonny said they would go unnoticed there, and she was right.

Bonny oraya farkedilmeden gidebileceklerini söylüyordu, ve haklı da çıktı.

She was ready to jump me right there.

Tam da üzerime atlamak üzeriydi.

As literary sluts go, she was right up there with Edna St. Vincent Millay and Ana.i.s Nin.

Edebi sürtüklere bakacak olursak Edna Saint Vincent Millay ve Anais Nin'in yanında yer alıyor.

She was buried right out there with the crystals.

Orada, kristallerle gömülüydü.

She told officers there was a bomb, all right?

Görevlilere orada bir bomba olduğunu söyledi, doğru mi?

So you drove out there... to bring her back to bring her back to everything... she was running away from, right?

Onu geri getirmek için oraya gittiniz. Kaçtığı her şeye geri götürmek için. Değil mi?

Then there was another call to Sharona's again at 8 : 45 right... right after the quake that... She called Sharona's before she called 911.

Ve daha sonra 8 : 45'te Sharona'ya yapılan bir arama daha var... depremden hemen sonra... 911'i aramadan önce Sharona'yı mı aramış?

You should have seen their faces when I said she was... a goner. I thought they're gonna faint right there on the spot.

Öldüğünü söylediğimde yüzlerini görmeliydin, bayılacaklar sandım.

If she had stayed there, going the way she was going she would've run right over me, Mom.

Orada kalıp hayatına o şekilde devam etseydi beni ezip geçebilirdi anne.