English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So

So tradutor Turco

1,360,426 parallel translation
Abe, you steal my money so you can get laid, which I've ignored because you're an accounting wizard.
Abe, paramı çaldın bu yüzden işten seni kovabilirdim ama bunu görmezden geldim çünkü sen bir muhasebe sihirbazısın
Yeah, but is, uh, that so terrible?
Evet, ama bu çok mu korkunç?
When stolen, uh, by truckload, they're actually quite lucrative, so...
Kamyon dolusuyla çalınca aslında çok kârlıdırlar, bu yüzden...
He did, and if he's in trouble, then so are we.
Evet yaptı ve eğer başı dertteyse, biz de dertteyiz demektir.
So... you can either be honest with me about Mario Dixon or I can get behind the wheel of this fine automobile and run you over.
Pekala ya bana Mario Dixon hakkında dürüst olabilirsin ya da bu güzel otomobile atlayıp seni asfalta yapıştırabilirim.
We don't know each other, so I'll forgive you for not knowing that I don't scare easily.
Birbirimizi tanımıyoruz, bu yüzden sizi kolay kolay korkmadığımı bilmediğimiz için bağışlayacağım.
Well, so do I.
Ben de.
So now I'm supposed to say thank you?
Şimdi de teşekkür mü etmeliyim?
So... either you go and save yourself, or this ends right here.
Yani ya gidip kendini kurtarırsın ya da bu burada biter.
I'm not going anywhere, Raymond, so you better make sure you finish the job this time, for both our sakes.
Hiçbir yere gitmiyorum Raymond o yüzden işini bu sefer daha iyi yapsan iyi edersin ikimizin de iyiliği için. FBI!
So, yeah, it does matter, because without it,
Dolayısıyla, evet, önemli, çünkü onsuz bir şeyim yok.
Yes. So maybe we should get on with it, and you should arrest me.
Bu yüzden belki de onunla baş etmeliyiz ve beni tutuklamalısın.
To tell you what I know so you can judge if my truthful testimony merits immunity.
Bildiklerimi söylemek için böylece ifademin dokunulmazlığa değer olup olmadığına karar verebilirsin.
Nothing you say can incriminate you, so you can be compelled to answer.
Söylediğiniz hiçbir şey sizi suçlayamaz, bu yüzden cevap vermeye mecbursunuz.
So that's why he surrendered to you.
Bu yüzden sana teslim oldu.
They'll have the results within 24 hours, so you'll finally know whether or not Raymond reddington is your father.
Sonuçlar 24 saat içinde sonuçlanacak böylece nihayet Raymond Reddington'un baban olup olmadığını anlayacaksın.
I am so sorry to hear that.
Bunu duyduğuma üzüldüm.
Let's give Prescott a call, so you can hear for yourself.
Prescott'a bir telefon açalım, böylece kendin duyabilirsin.
The testimony you're taking touches on highly sensitive matters that go way beyond what anyone in this room should be hearing, including the two of you. Is that so?
Aldığınız ifadeler, ikiniz de dahil, bu odadaki herkesin duyması gereken şeylerin ötesine geçen çok hassas konulara değiniyor.
So it's true?
- Yani doğruymuş demek.
So what are you gonna do?
Ne yapacaksın peki?
Which means so is she. And aram?
- Bu da demek oluyor ki o da.
You're so focused on destroying me you're willing to hurt one of the few people you've ever loved.
Beni parçalamaya o kadar odaklanmıştın ki sevdiğin birkaç insandan bazılarına zarar vermeye hazır haldeydin.
I was so focused on you I didn't see that getting you away from her is unnecessary.
Sana o kadar odaklandım ki onu senden uzaklaştırmanın gereksiz olduğunu göremedim.
I'm so sorry.
Çok üzgünüm.
They threatened me so I...
Beni tehdit ettiler.
She loved you so much.
Seni çok severdi.
What was so awful that you withheld the answer to a question I've been wondering my entire life?
Hayatım boyunca merak ettiğim bir sorunun cevabını vermemekten daha korkunç ne olabilir ki?
How can you be so smart and so clueless?
Nasıl bu kadar zeki ve çok budala olabiliyorsun?
So she doesn't know about the suitcase?
O halde çantayı bilmiyor mu?
So I wanted him to come.
Bu yüzden gelmesini istedim.
Má's father passed away, so there was no other grandpa and there were eight grandmas at the table.
Má'nın babası öldü bu yüzden büyükbabası yoktu ve mevcutta sekiz büyükanne vardı.
So we asked him if he would be happy being the grandpa, to fill a gap.
Ben de, boşluğu doldurmak için büyükbaba olmaktan memnun olur mu diye sordum.
So I think she doesn't really understand the way I see it or how gender issues are seen today.
Bu yüzden sanırım gerçekten cinsiyet sorunlarını benim gördüğüm gibi ya da bugün anlaşıldığı gibi anlamıyor.
So, there are many...
Bu yüzden çok fazla olurdu...
It is possible that this movement in itself has taken so much of my energy that I wouldn't stand doing anything else.
Bu hareketin başka bir şey yapmaya dayanamayacağım kadar enerjimi almış olması da mümkün.
So much so that, after a while... okay, it had been four years, but...
Öyle ki bir süre sonra... Tamam bu dört yıl sürdü ama...
They are not in their own world, they are in men's world, so they need to be careful, they need to be conscious.
Kendi dünyalarında değiller. Erkeklerin dünyasındalar bu yüzden dikkatli olmalılar. Bilinçli olmalılar.
So I started thinking, do I really want to change my name?
Böylece ben de adımı gerçekten değiştirmek istiyor muyum diye düşünmeye başladım.
SO BORING...
ÇOK SIKICI...
So, what I felt was happiness at being able to exercise this freedom, and being able to take this journey and broaden my borders, to the point that I don't need it anymore.
Hissettiğim şey bu özgürlüğü tecrübe etme imkanı bularak mutlu olmaktı. Bu yolculuğu yaparak, artık ihtiyacımın olmayacağı noktaya kadar sınırlarımı genişletmekti.
" Ah, so you want to be a woman, but you don't even know how to...
" Demek kadın olmak istiyorsun ama nasıl olacağını bilmiyorsun.
"Ah, so you want to be a woman but you don't know how to sit."
"Kadın olmak istiyorsun ama oturmayı bilmiyorsun."
So, you learn how to sit.
Sonra oturmayı öğrenirim.
So...
Yani...
- So much that I posed naked.
- Pek çok çıplak poz verdim.
It will be so nice.
Çok hoş olacak.
So much work.
Çok fazla işi var.
So, this is something bold for me.
Bu yüzden benim için cesurca bir hareketti.
So, it's a rollercoaster.
Yani bu bir hız treni gibi.
So you knew he was continuing to commit crimes while serving as your informant...
Muhbir olarak hizmet ederken suç işlemeye devam ettiğini biliyordunuz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]