So hard tradutor Turco
12,531 parallel translation
All I'm saying is don't work so hard to get this bill out of the House.
Söylemek istediğim, yasayı kongreden geçirmek için bu kadar uğraşma.
Why do you make it so hard for me to flirt with you?
Neden seninle flört etmeyi bu kadar zorlaştırıyorsun?
I've never seen a nest that was so hard to reach!
Daha önce ulaşması bu kadar zor bir yuva görmemiştim.
Sometimes it's so hard to be alone.
Yalnız kalmak bazen zor oluyor.
I tried so hard to please him but I should have tried harder.
Onu memnun etmeye çalıştım ama daha çok çalışmalıydım.
Only men make us work so hard for your love.
Sadece erkekler bizi aşk için fedakarlığa iter.
Why is life so hard?
Neden hayat bu kadar zor?
Is that so hard to believe?
İnanması zor mu?
Do you know it is possible to cry so hard that your tears turn to blood?
Gözyaşların kana döndüğü zaman ağlamanın imkânsız olduğunu bilir misin?
Last winter, I screamed so hard I stopped breathing for nine and a half minutes.
Geçen kış çok fazla bağırdığım için 9 buçuk dakika boyunca baygın kaldım.
It was so hard not to say anything.
Hiçbir şey söylememek çok zordu.
I had to share the spotlight with him, it was so hard on us.
Onu spotla paylaşmak zorundaydım, o kadar zordu bize.
After fighting so hard to escape my garbage heap of a life, you think I'll let you fuck it up, you bitch?
Yaşadığım bu boktan hayattan kurtulmak için bunca mücadele verdikten sonra senin her şeyi sikip atmana izin verir miyim sanıyorsun, sürtük?
So hard-core.
Korkunç!
The second time, it just hits you so hard!
İkinci kez, sadece bu kadar zor vurur!
Reason I'm so hard on you, son, like I am is someday I'd like to make you a partner.
Evlat, sana bu kadar yüklenmemin sebebi bir gün, seni ortağım yapmak istemem.
I worked so hard on it.
Üzerinde çok uğraştım.
I... want to fuck you... so hard.
Ben seninle sikişmek istiyorum. Çok fena.
- We've never laughed so hard.
- Hiç bu kadar çok gülmemiştik.
# We've worked so hard
# Çok çalıştık
You know, in this moment of his career and he's... You know, he's worked so hard and he's so sensitive inside.
Kariyerinin bu aşamasında... çok çalıştı, çok ağır çalıştı ve içi çok hassas biri.
It's thumping so hard I want to kill myself.
- Başımın ağrısından intihar edebilirim.
Because I came so hard in your cousin's mouth... I think I knaked some of her fucking teeth out.
Çünkü kuzeninin ağzına öyle sert geldim ki sanırım kahrolası birkaç dişini döktüm.
And he works so hard, he's a single parent...
Yani, çok çalışıyor ve yalnız.
I'm gonna come so hard!
Çok fena geliyorum.
This is just so hard.
Bu çok zor.
We laughed so hard I thought I was gonna pee my pants.
O kadar gülmüştük ki, pantolonuma işeyeceğimi sandım.
I tried so hard.
Çok çabaladım.
It's so hard to get a government job these days.
Devlette iş bulmak bugünlerde çok zor.
Why do you hit so hard?
Neden o kadar sert vurdun?
And the punch was so hard, it bent back the shock plate of his Kevlar vest.
Yumruk o kadar sertmiş ki Kevlar yeleğinin plakasını eğmiş.
You know this is so hard.
- Bu çok zor.
You're trying so hard to follow in your father's footsteps, Daniel.
Babanın ayak izlerini takip etmek için çok çabalıyorsun Daniel.
Stop squeezing so hard.
Bu kadar sert sıkma.
You know... I worked so hard to deal with my feelings about your job.
Biliyorsun... işin hakkındaki hislerimin... üstesinden gelmek için çok uğraştım.
It's just so hard.
Ama bu çok zor.
You know why I have to work so hard?
Neden çok çalışmam gerekiyor biliyor musun?
Is it hard hunting so far away from home?
Evden bu kadar uzakta avlanmak zor mu?
♪ Is so very hard to find ♪ ♪ Mm-hmm ♪
bulması çok zor mm-hmm
Problem is, she adores me, so I can't be too hard on her.
Sorun şu ki, bana delicesine aşık. Bu yüzden ona zor gelmem.
So, let's just burn hard to Ceres and we'll take our chances.
Yani motorları ateşleyip Ceres'e gidelim ve şansımızı deneyelim.
So don't push Hideko too hard.
O zaman Hideko'nun bu kadar üstüne gitme.
Avery's had a really hard day, so we're just in the middle of a serious conversation.
Avery yoğun bir gün geçirdi ve biz de ciddi bir konuşmanın ortasındaydık.
So give up whatever best case scenario you walked in here with, take a deep breath, swallow hard, and accept your new reality.
Böylece ne olursa olsun en iyi durum senaryosu vazgeçmek. Eğer, derin bir nefes alın, burada birlikte yürüdü Sert yutmak, ve yeni realiteyi kabul.
So, we expected it, but still it's hard.
Yani, bekliyorduk, ama yine de zor.
And, I mean, it's really hard, you know, because there are so many that are just so great.
ve yani, gerçekten kadar zor ki... anlarsınız ya. Harika filmler o kadar çok ki.
I feel really bad about how hard I was on you, so I'd like to make it up to you.
Sana çok fazla yüklendiğimi hissettim o yüzden gönlünü almak için sana bir teklifim var.
So I got sent away to hard time.
Bu yüzden de hapsi boyladım.
My problem is I've got slopy shoulders, so it's hard.
Zayıf omuzlarım var, taşımak çok zor.
Should've seen it'd be hard on you, but it's been so long...
Size zor geleceğini tahmin etmeliydim... -... ama öyle uzun zaman geçti ki- -
I understand how hard it is to deal with the death of someone so close.
Yakın birinin ölümüyle başa çıkmanın ne kadar zor olduğunu bilirim.
hardware 22
hard 725
hardy 174
hardly 502
harder 533
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard 725
hardy 174
hardly 502
harder 533
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard kill 18
hard day 29
hard times 35
hardly ever 25
hard work 70
hard worker 16
hard to tell 74
hardworking 26
hard to starboard 26
hard to explain 19
hard day 29
hard times 35
hardly ever 25
hard work 70
hard worker 16
hard to tell 74
hardworking 26
hard to starboard 26
hard to explain 19