English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So he said

So he said tradutor Turco

2,757 parallel translation
So he said that... if we went to the cemetery at, say, 2 : 00 in the morning... and sang for those people, then we can't be afraid when we hit the stage.
O yüzden derdi ki sabahın ikisinde kalkıp ölüler için şarkı söyleyebilirsek sahnede yaşayanlardan korkmazdık.
So he said, "Senor, muchos huevos."
... ve yeni bir hayata başlamayı deniyorum. dedim. O da "Senor, muchos huevos" dedi
And so he said to me...
Ve bana dedi ki...
So when Simon got here, he was very upset, said he was done talking.
Simon iyice sinirlenmiş olmalı. Buraya gelmiş ama konuşmak istememiş.
So, when we said, "Could you do that again?" He said "Yes, I could."
Bunu tekrar yapar mısın? dedigimizde ; "evet yaparım" dedi.
Who said he'd be here now, but he's not, so...
Burada olacağını söylemişti, fakat şimdi yok, öyleyse...
by the way, he said she had really nice chi-chis. so as n.t.s go, you picked a good one. jose is a connoisseur.
Bu arada.. çok iyi biriymiş Sekreter olarak da
So I said, "I'm on my way back. I'm coming back to Germany this week". And he said, "No, don't come".
Ben hafta içinde Almanya'da olacağımı söyledim bana "Zahmet etme Miami'ye gidiyor." dediler.
"I can be grateful, and so must you be," he said,
"Ben memnun olabilirim, o nedenle sen de olmalısın," dedi.
So the guy, he said, "What do you want?" I went like that, and I said "Well, I got $ 500 with me." And, you know, everybody started crying laughing, right.
Sonra adam "ne istiyorsun?" dedi ben de dedim ki "500 dolarım var" ve herkes gülmeye başladı.
He said between us has been broken, I just want my keys back, so I can give to my new boyfriend anymore.
Aramız bozuktu anahtarlarımı istiyorum ki artık yeni sevgilime vermeyeyim.
- Maybe so, but recently a colleague went to the taxi driver with a shot of Sottosanti and asked who it was, he said : "Valpreda!"
- Belki öyle olabilir. Ama bir meslektaşımız şu taksi sürücüsüne Sottosanti'nin bir fotoğrafını göstermiş.. .. tanıyıp tanımadığını sormuş.
I didn't say he did. I said, "So what?"
Yaptığını söylemedim.
So he had it in a little area he said, like in a suede pouch, next to his groin area, you know?
Kasık bölgemde küçük süet bir torbada dedi.
Alright, so Ashley, his pack is gone, so... Just like I said, he got here and took his pack and moved back to the city. - Check it out.
Ashley, çantası yok.. demek ki gitmiş şehre dönmüş baksana
Hey, Mike, he said Hank was one tough bastard, so I doubt his son's gonna be a pushover.
Hey, Mike, dediğine göre Hank zorlu herifin tekiymiş. Oğlunun enayinin teki olacağını pek sanmıyorum
So, he said yes?
Ee, evet dedi mi?
So I went to the boy and I said, you know, "I met somebody and he wants to marry me", hoping that he would say, "Joyce, you cannot do that."
Ben de Andy'ye gidip "Benimle evlenmek isteyen biriyle tanıştım", dedim " Joyce, bunu yapamazsın.
So you best be humble - Like he said
- Mütevazi olun - dediği gibi
- So let's help each other - Like he said
- Birbirimize yardım edelim - dediği gibi
He said you guys needed some groceries, so I decided to help out.
Sizin biraz market alışverişine ihtiyacınız olduğun söyledi, - böylece ben de yardım edebileceğimi düşündüm.
I told him it was my fault that you were always so far away, and he said,
Ona, her zaman çok uzakta olma nedeninin benim hatam olduğunu söyledim, ve o dedi ki,
So far, everything he's said, we've cross-checked, and it's proved legit.
Şimdiye dek söylediği her şeyin üstünü çizdik. Kanıtlanmış şey bu.
So I leaned in close that he can whisper and he said to me... "I'll take the win, not the run."
Fısıldaması için ona doğru eğildim ve o da bana "Sayıyı değil, maçı kazanırım." demişti.
SO DONOVAN SAID HE WENT ALONG WITH IT,
SON SANİYE KADAR
So, yeah, I just called up old Charlie Costello and I told him where we were and to come down and get his dog back and said if he had any trouble finding us, just look for a Buick on fire.
Charlie Costello'yu aradım. Nerede olduğumuzu ve gelip köpeğini alması söyledim. Eğer bizi bulamazsa, yana bir Buick aramasını söyledim.
He said don't bring none, so I didn't bring none.
Getirme dedi, ben de getirmedim.
I was so thrilled when he said he was taking up his place in September.
Eylülde okula geri döneceğini söylediğinde çok mutlu oldum.
He said I was doing great, so Mum got me this.
Çok iyi olduğumu söyledi ve annem bana bunu aldı.
"When he's in high school," you said so.
"Oğlum liseye başladığında" dedin.
Well, actually, he said we were going to a museum, so he wasn't that far off.
Aslında müzeye gideceğiz demişti, yani o kadar farklı sayılmaz.
- Mm-hmm, yeah, so I emailed him, and he said that we could come by tomorrow morning.
Ona e-posta gönderdim, yarın buluşabiliriz dedi.
He said he had a girlfriend that cheated. So maybe this is his way of dealing with it.
- Sevgilisi onu aldatmış..
He doesn't say whatever needs to be said so his client goes free.
O söylenmesi gerekenleri söylemedi, bu yüzden müvekkili serbest kaldı.
He's stealing. Money's missing, you said so yourself.
Senin söylediğin kayıp olan para.
I told Joey that Antonio came to see me and he said he doesn't have permission, so... maybe that's why.
Joey'e Antonio'nun beni görmeye geldiğini söyledim ve o izinsiz geldiğini söyledi bu yüzden... - Belki de bu yüzden.
He said so himself.
Kendi kendine itiraf etmişti.
When I woke up Jason was there and said that he had called and wanted a ride home, but Jason didn't want to wake me up, so told him he had to walk home.
Uyandığımda, Jason aradığını ve onu almamızı istediğini söyledi ama Jason beni uyandırmak istememiş o yüzden yürümek zorunda olduğunu söylemiş.
I could see the worry and the pain they were going through, so I always said, you know, "He's out there," you know.
Yaşadıkları endişe ve acıyı görebiliyordum. O yüzden hep "O orada bir yerlerde." dedim.
I got a call back in November and, erm, from a television producer for Hard Copy and he said that a boy who had been missing earlier for four years had turned up and he wanted me to track him down so they could get an interview with him.
Kasım ayında Hard Copy için çalışan bir TV yapımcısından telefon geldi. Dört yıldan uzun süredir kayıp olan bir çocuğun bulunduğunu söyledi. Onunla röportaj yapabilmeleri için benden onun izini sürmemi istedi.
Well, maybe they wanted him so badly to be their son that they said he was their son, but it was starting to get ridiculous.
Belki de onun oğulları olmasını çok istediler diye oğlumuz dediler. Ama tuhaf olmaya başlamıştı.
So, he said he wasn't doing anything.
Yanisi şu ki, yanlış bir şey yapmadığını söyledi.
The Scouser said he used a meat delivery van as his cover, so he'd only drop at suitable places, restaurants or big pubs that serve food.
Liverpool'lu herif, gizlenmek için Roper'ın bir et dağıtım kamyoneti kullandığını bu yüzden restoran türü ya da yemek servisleri olan bar tarzı yerlere kasayı götürdüğünü söyledi.
He has said so.
- Öyle dedi.
"He has said so."
- "Öyle dedi."
'Thanks', so rude, that's all he said to Ivy.
Ivy'ye sadece "sağ ol" dedi, bu çok kabacaydı.
He said, "I'm so happy I found you, Brian, old chap. " I've been terribly lonely and fancied a chat. "
Harold, "Seni bulduğuma çok sevindim eski dostum Brian yalnızdım ve konuşacak kimsem yoktu." demiş.
He said I looked like her so I danced as Maria all night.
Ona benzediğimi söyledi ve bütün gece Maria olarak dans ettim onunla.
Yes, he just said so.
Evet, öyle dedi.
What makes you so sure that was what he said?
Ne dediğinden nasıl emin olabiliyorsun?
He said that the thing that I struggled with my entire life. The thing that has given me so much heartache. Wasn't my fault.
Dedi ki hayatım boyunca boğuştuğum bu şey bunca zamandır bana acı veren bu şeyin benim hatam olmadığını söyledi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]