English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / So here you go

So here you go tradutor Turco

686 parallel translation
But that's not gonna happen, so here you go.
Ama öyle bir şey olacağı yok, o yüzden buyur bakalım.
It is a nice family. Charlie, why don't you let the young men go ahead, so long as they're here?
Charlie, beyefendilerin devam etmesine izin ver, artık burada olduklarına göre.
I get so frightened when I am here alone and you go out night after night.
Burada yalnızken çok korkuyorum ve sen de her gece dışarı çıkıyorsun.
Maybe you want the law to come in here and find out what we're planning to do. So he can go back and tell Lufton.
Belki planımızı Lutfon'a anlatmak için yasal bir yol bulursun.
I have to go now, so I don't miss the boat and have to stay here with you.
Şimdi gitmeliyim, yoksa feribotu kaçıracağım sonra seninle burada kalmak zorunda kalırım.
What's so different about it here from over there or anyplace you go that one person couldn't live in both places just as easily?
Burası oradan ya da gittiğin herhangi bir yerden ne kadar farklı? Bir insan neden ikisinde de rahatça yaşayamasın?
No, if it was just me, okay... but, uh, I couldn't ask you to go... and I wouldn't leave you here, so, uh, let's forget all about it.
Hayır, sadece ben olsam tamam.. .. ama sizden gitmenizi isteyemezdim.. .. sizi burada da bırakamazdım, en iyisi unutalım gitsin.
If she's taken that much trouble to run you to earth down here, She's not going to let you go so easily.
Eğer her türlü zorluğu göze alıp seni yakalayıncaya kadar kovaladıysa kolay kolay da bırakmaz.
Spoil things for me here and I'll go somewhere else. And I'll keep on going until you're so tired...
Burada düzenim bozulursa başka yere giderim ve sen yoruluncaya kadar buna devam ederim.
Well, you're gonna need a little walking-around money, so... here you go.
Yanında biraz para olması lâzım, al bakalım.
So... Here you go.
İşte viskiniz.
You know, I figured just sitting here in my own parlor resting a spell, so .. why don't you take you little boys in blue a go along?
Biliyormusun, Oturma odamda oturup bir öğle istirahati yapmayı düşündüm, bu..... nedenle niye bu mavi ceketli küçük çocuklarını alıp yola koyulmuyorsun?
We'll refuel. Beyond here, the shore is held solidly... by Mahdi's tribesmen... so you better go ashore and stretch your legs.
Bu kıyılardan sonrası Mehdi'ye bağlı kabilelerin kontrolünde, yani ayaklarınızı uzatarak keyfini çıkartın.
Tell the Captain you'll go ashore and stand trial so we can get outta here.
Albay'a karaya çıkacağını ve yargılanacağını söyle, biz de buradan çıkalım.
So you go around here twice, so that when he sees that real track, he'll know what to do.
Burayı iki kere dolaşırsa, gerçeğini görünce ne yapacağını bilir. Anlaşıldı mı?
I invited none of you, so go on, get out of here.
Hiçbirinizi davet etmedim, şimdi yol alın, çıkın gidin burdan.
You don't want to go to your family doctor uptown... so you figure you'll come here and get everything straightened out, right?
Şehir dışındaki aile doktorunuza gitmek istemediniz, böylece buraya gelip herşeyi halletmeye karar verdiniz, doğru mu?
It wasrt supposed to be but I have come here to have some fun with this money But you guys look so fierce that I dare not go in
Düşündüğünüz gibi değil... burada sadece... paramı eğleneyle harcamaya geldim... ama siz ortamı gerip... zevki kaçırıyorsunuz
Now you've got the TV here, so you can see wherever we go.
Şimdi, buradaki ekranlardan nereye gittiğimizi görebilirsin.
Here comes Mr. Clark, so why don't you girls go down and meet him, hmm?
Bay Clark, geliyor. Kızlar, neden gidip onu karşılamıyorsunuz?
And I'm just going to tell you that I'm going to go to my sister's for the holiday so I might not be here when you get back.
Ve haberin olsun Noel icin kizkardesime gidecegim... dondugunuzde burda olmayabilirim. Tamam.
"She's not my object, not my beauty". So, here you go!
"O benim malım, benim güzelliğim değil." İşte oldu.
No matter how many decades America fights, I'm telling you so that you will go back and repeat it to President Nixon. Over here, as long as there is rice to eat, we'll keep fighting.
Amerika kaç yüzyıl savaşırsa savaşsın size diyorum ki Vietnam'ı asla ele geçiremeyecek.
Because you got me over there, and now you done brought me back here... and you wanna forget it so somebody else can go do it somewhere else.
Çünkü beni oraya zorla siz yolladınız ve şimdi buraya zorla siz getirdiniz ve herşeyi unutup başımın çaresine bakmam gerektiğini söylüyorsunuz.
You know the men are coming to do some work here? - So you have to go to Gleneagles for your din-dins tonight. - Yes.
Bugün adamlar gelip çalışacak.
I was looking for you, so I came here because every time you and I have a problem, you go running straight to Boubier.
Seni arıyordum, ben de buraya geldim çünkü ne zaman bir problemimiz olsa, doğruca Boubier'e geliyorsun.
Well, you go what you wanted, so get out of here.
İstediğinizi aldınız, artık buradan defolun.
We go back a Iong, long time- - so long that I'm a little embarrassed to tell you- - and he's here with us tonight.
Biraz eskilere gideceğiz o kadar eskiye gideceğiz ki sizlere söylemeye utanıyorum kendisi bu akşam bizlerle birlikte.
Ah, so that's how you go to Vespers, you liar! You said you'd go to church and you're here dancing!
Demek Vespers'e böyle gidiyorsun, seni yalancı!
Sell my plot in Lombardy and lie by you here in the shit in Foissy so we can go on laughing.
Lombardy'daki arsamı satıp Foissy'de seninle birlikte yatacağım. Böylece gülmeye devam edebiliriz.
I feel something inside me, so I say it, and when you go away, it hurts me... right here.
İçimden bir şey geliyor, ben de onu söylüyorum... ve sen gidince, canım yanıyor... tam şuram.
So we go through all that shit to get out of here,... and now you're gonna turn around and go back?
Bu yüzden buradan çekip gitmek için bütün bu pisliğe girdik, şimdi de vazgeçip geri mi dönüyorsun?
After I left you here, I go home, but I realize I don't have a key. So I ring the bell, and who doesn't open? Reinhold.
Sizden ayrıldıktan sonra, eve gittim ama anahtarımın olmadığını fark ettim ve zile bastım ama kapıyı açan olmadı.
So, you go from this gate here.
Bu kapıdan gireceksiniz.
So you come here at 10 : 00, and then we go to the airport together.
Yani saat 10 : 00'da buradasın, ondan sonra da beraber havaalanına gideriz.
- The funk is here so you can go groove -
- Funk burada sen groove'a yönlen -
- So why are we still stand around here for? - Where do you want to go?
- Neden hala buradayız?
Why go so far to get what you have right here?
Neden önündeki dururken o kadar uzağa gidiyorsun ki?
So you want me and everyone else to just go on and on sitting here, waiting for you to figure out the meaning of life?
Yani benim ve diğer herkesin hayatlarımıza devam edip senin, hayatın anlamını bulmanı mı beklememizi istiyorsun?
You're in the middle of bugger all here so for Christ's sake don't go walkabout.
Burada belanın tam ortasındasın, bu yüzden Tanrı aşkına ortalıkta dolaşma.
Uh, it seems only fair to warn you that these folks don't want you guys back here, so if you just want to turn around and go back to wherever you came from, uh, these folks won't hold a grudge.
Sanırım sizi uyarmak gerekiyor, buradakiler sizi artık istemiyorlar. Bu yüzden, eğer arkanızı dönüp geldiğiniz yere dönerseniz, buradakiler size karşı kin gütmeyecek.
You wanted help, so here we go.
Yardım istedin. İşte başlıyoruz.
So you pack your bags and go... or you'll rot in jail here.
Yani bavulunu topla git, yoksa..... burada hapiste çürüyeceksin.
- It's so good. Here you go.
Sen de alsana.
The pet store owner went in the back, and the video security wasn't working, so, here you go.
Hayvan dükkanı sahibi çıkmıştı ve güvenlik kameraları da çalışmıyordu sonuç bu oldu.
So you could go to american express, like, right now before it closes... and send us $ 200, and then Sid could pick it up here tomorrow, like, first thing when they open.
Kapanmadan Amerikan Ekspres'e yetişip bize 200 $ yollasana. Böylece Sid yarın ilk iş hemen parayı alır.
So... here I go... walking through the door... to leave you alone with your conscience.
Tabii. Aa, Peg.
So... here I go... walking through the door... to leave you alone with your conscience.
İşte gidiyorum kapıdan çıkıp seni vicdanınla baş başa bırakıyorum.
Let's go through here, so I can show you the doors and the windows that... I made.
Buradan gidelim, sana yaptığım kapıları ve camları... gösteririm.
Well, I thought whenever you decided to move back east, you might want something to remember us by, so, here you go.
Şey, bir gün doğuya dönmeye karar verdiğinizde size bizi hatırlatacak bir şey olsun istersiniz diye düşündüm ve işte.
Get better...? Look, if you really want to help just go out there, catch the vampires and bring them here so that I can kill them.
Bakın, gerçekten yardım etmek istiyorsanız, gidip o vampirleri yakalayın ve bana getirin ki öldürebileyim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]