So that's something tradutor Turco
1,417 parallel translation
In this cave, there's something so precious that I am one of the few people who's ever been allowed to see it.
Bu mağarada çok değerli bir şey var ve ben bunu görmesine izin verilen az sayıda insandan biriyim.
So in a way what he's saying is, giving any set of concepts, i'm going to invent something that's bigger.
Sonuçta, bir şekilde söylediği şudur : "bir dizi konseptle daha da büyük bir şeyler keşfedeceğim"
So there's something inherently ungraspable, that escapes you from this conception.
Yani doğasında yakalanamaz, kavranamaz olan bir şey, sizi bu kavrayıştan kaçırır.
And I mean the whole unit dedicated to going through your health history for the last five years, looking for anything that would indicate that you concealed something, you misrepresented something, so that they can cancel the policy
Tüm bir ekip son beş yıl içindeki sağlık geçmişinizi inceler. Gizlediğiniz ya da yanlış bildirdiğiniz bir şey olup olmadığına bakarlar. Bu şekilde poliçeyi iptal edebilirler.
Gracie's my only daughter... but I would rather miss her than have her miss something... that is so very part of her being.
Gracie benim tek kızım... ama onun, varlığını oluşturan şeylerin yokluğunu çekmesindense... onun yokluğunu çekmeyi tercih ederim.
I'm not so sure that's something we want people to know about.
Başkalarının bilmesini isteyeceğimiz bir şey olduğunu düşünmüyorum.
You know, I make sure that people's paperwork is all filled out properly, and... so... today, I thought I'd try something different.
Bense insanların kâğıt işleri hallolmuş mu ona bakarım. O yüzden bugün farklı bir şeyler yapayım istedim.
So it's something about the texture of the innards mixed in with the suet that I just can't....
Yani hazmedemediğim iç yağının iç organlarındaki dokuya karışmasıyla ilgili...
And they weren't allowed to sing anything but marching songs... while they were working... so they wrote something that sounded like a marching song... but...
Ve herhangi bir şey söylemeleri yasaktı, yürüyüş yaparlarken... ve çalışırlarken. Bu yüzden onlarda buna benzer bir şarkı yazdılar. Ama...
So excited that we worked really hard for the last a couple of weeks to come up with something great for you to hear today.
O kadar heyecanlıydık ki son birkaç haftadır sizin bugün duymanız için harika bir şey bulmaya çalışıyorduk.
A student said something so clever that I got Baudelaire's point.
Öğrencilerimden birinin zekice bir sözü Baudelaire'in ana düşüncesini anlamamı sağladı.
So, you know, anyway, I finish up, and I'm heading out to my van, and out comes Mr. Wong saying that apparently the toilet exploded or something, and it's my fault!
Neyse, işimi bitirdim ve karavanıma gittim. ve bay wong gelip tuvaletle ilgili birşeyler söyledi... Taşmışmı ne olmuş, ve bu benim hatamdı.
And I'm sorry that at first but the business has to be so petty and annoying but there's something that I need your help with.
Öncelikle özür dilerim ama sıkıcı ve önemsiz bir iş için yardımına ihtiyacım var.
He was trying to say something, but the ventilator was so loud that...
Birşeyler söylemeye çalışıyordu, ama vantilatör çok gürültülüydü,...
Well, I mean, when you feel so strongly for someone, it's hard to see them do something like that with someone else.
Birisi için güçlü hisler beslediğinizde, başkasıyla o tip şeyleri yaptığını görmek çok zor geliyor.
So something that had come out of idealism has by this time become merely routine, and there's a need for a change.
Yani idealizmden doğan bir şey artık tamamen rutin hâle gelmişti ve bir değişiklik ihtiyacı vardı.
I never saw proofs so a lot of times there were just mistakes, flat-out mistakes, that people would write long essays on why I did this black type on a black boot, or something.
Hiçbir zaman kanıt görmedim, yani çoğu zaman ortada sadece hatalar vardı ; insanların üzerine uzun makaleler yazdığı, göreceli hatalar. Siyah çizmenin üzerine neden siyah yazmışım da, falan filan.
So for us it is almost like a natural mother tongue, that's something really natural.
Yani bizim için doğal bir anadil gibi bir şey. Son derece doğal bir şey.
So I get obsessed about things, I collect things, you know, I've got so many bits and scraps of paper, of things that you find on the street, or wrappers. lt's just making something beautiful out of something very ordinary.
Bazı şeylere takıntılıyım, onları biriktiyorum. Bir sürü kağıt parçam, sokakta bulacağınız şeyler, ambalajlar falan var. Çok sıradan bir şeyin içinden güzel bir şeyler çıkarıyorum.
I can certainly understand why you would feel so disturbed to imagine that someone would do something that's...
Birinin böyle bir şey yapmak isteme düşüncesinin sizi çok rahatsız ettiğini kesinlikle anlayabilirim çünkü bu...
So something recognisable that rings all the bells when she does a search.
Yani hanımefendi araştırmaya başlayınca bütün doğru zilleri çaldıracak tanınmış bir şey lazım.
So that you would know, you know, how I was feeling so, like, if I were dreaming about waterfalls, and I'm feeling like I'm about to explode or something like that,
Bu yüzden bilmen lazım yani, bilirsin, nasıl hissettiğimi Bu nedenle, şey gibi, eğer şelaleri düşünürsem, ve ben sanki her an patlayacakmışım gibi hissediyorum ya da benzer,
Well, that's a pretty difficult task for something so fragile.
Bu, zaten çok narin olan aşkın kolay kolay yapamayacağı bir şeydir.
But every once in a while, about every five months or so, something would happen that would change everything.
Fakat arada sırada, bu 5 ay ya da daha fazla sürede olsa bile, bir şeyler olur ve bu, herşeyi değiştirirdi.
So, listen. There's something that I haven't told anybody.
Dinle, daha önce kimseye söylemediğim bir şey var.
Like there's something so beautiful... so beautiful you can't let it live to show you... You ever feel that?
Hiç böyle hissettin mi?
It's just something that we need to do so that We won't murder people, that's all it is, really.
Sadece, katil olmamak için yapmamız gereken bişeydir.
But then, one day, you feel something else, something that feels wrong, but only because it's so unfamiliar, and, in that moment, you realize you're happy.
Ama günün birinde, başka bir duyguyu hissedersiniz... Size iyi hissettirmeyen bir şeydir, çünkü tanıdık değildir. Ve o anda anlarsınız ki, mutlusunuzdur.
Josh, he's got something we need, something that will stop a war, so we have to go through the motions of handing you over to him.
Josh, elinde bize lâzım olan birşey var. Savaşı durduracak bir şey. Bu yüzden, seni ona teslim edecekmiş gibi hareket etmemiz gerek.
A lot of survivors, so that's something.
Çok fazla kurtulan, çok fazla yapılması gereken şey var.
You have been wrong about so many things that I'm not even going to say something's wrong anymore, instead I'm going to say It's Dorian!
O kadar çok konuda hatalıydın ki bundan sonra hata demeyeceğim, onun yerine, Dorian diyeceğim.
Well, she's still talking to me. So that's something.
- Aslında benimle konuşuyor, yani bu bile değerli.
So, for my last song, I'd like to play something really different... and by different, I mean that this one's mildly uplifting.
Son şarkım için biraz farklı bir şey çalmak istiyorum... Ve farklı derken bunun tamamen moral veren bir şarkı olduğunu kastediyorum.
Nearly severed leg, but he had his artery tied off, so that's something.
Neredeyse kopmuş bir bacak, ama atardamarı bağlanmış, bu da bir şeydir.
You learn how to forgive yourself so that if you screw up, it's for something you do now, not for something that happened decades ago that you have no control over.
Yıllar önce kontrolünde olmayan, bir şey için değil, şimdi yaptığın çuvalladığın bir şey için kendini bağışlamayı öğren.
So, that's gotta count for something, right?
Bunun bir değeri olmalı, değil mi?
So that's just something that you're gonna have to deal with.
Yani bu fikre alışmak zorundasın.
And him with the deepest pockets should give up a piece of land and give it to this poor boy's family so that they have something of their own.
Ve belki ceplerini açıp zavallı adamın ailesine bir yer verebilirler, böylece kendilerine ait bir yerleri olur!
Not because we enjoyed destruction so much, but because we knew that if you want to build something new, you have to destroy the old first.
Sadece yıkımı sevdiğimizden değil bilirsiniz ki bisyi yeniden inşaa etmeniz için ilk önce eskiyi yıkmalısınız.
Why it's so hard for you to believe that something like this could happen?
Böyle bir şeyin olabileceğine inanmak senin için neden bu kadar zor?
Yes, and I just want you to know that karma's on my side... so if you attack me, something bad will happen to you.
Evet, ve... Karma'nın benim yanımda olduğunu ve bana saldırırsan, başına bir şey geleceğini söyleyeyim.
So I'm about to do something very bold at this job, that I've never done before.
Sonuçta, bu işe hiç yapmadığım kadar sımsıkı sarılacağım.
so, maybe I don't have any other bands. There's something my label has that the others don't - - me.
Başka gruplara sahip olmayabilirim... ama firmamda başkalarında olmayan bir şey var.
There`s something about her that`s so familiar to me.
Onunla ilgili bana hiç de yabancı gelmeyen birşey var.
He got my message that something bad might be brewing, so he figured - he spent the night in the graveyard.
Kötü bir şeyler olabilceğiyle ilgili mesajımı almış, ve geceyi mezarlıkta geçirmeye karar vermiş.
Whenever something nice happens to you, you become the cat that ate the canary so you can bask in your 5 minutes of superiority as long as possible.
Ne zaman başına güzel bir şey gelse, kuş yakalamış kedi gibi oluyor bu sayede de 5 dakikalık üstünlüğünün olabildiğince tadını çıkartıyorsun.
So I wasn't there for something vintage. Bill's always in that room.
Oraya kaliteli şarap için gitmedim.
Plz give it to me so something else like these. I wonder I give you these but you got strange destiny. So which will change you luck that also is different from others... it will get you by itself.
böyle bişey sana verirdim ama herkezin şansı kendine bu yüzden kendi kısmetini kendin açmalısın tabi biraz yardıma ihtiyacın var ve onunu bulacaksın sen sadece gözlerini aç ve hazırlıkılı ol
We have means, and we've been to doctors, so it's on the record that it's something we've been wanting for a long time.
İmkanlarımız var ve kayıtlarda bunu uzun bir süredir istediğimizi biliyorlar.
And so one hazard is, if something goes wrong... and you run out offood and water and shelter, that's bad.
Maalesef ölürsünüz.
It's nice that they filled this room with something you all loved so much.
Çok sevdiğim bir şeyle odanı doldurmuş olmaları çok hoş.
so that's it 702
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's good 117
so that's a yes 42
so that's a no 42
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41
so that's how it is 38
so that's it then 31
so that's good 117
so that's a yes 42
so that's a no 42
so that's why 41
so that's a 20
so that's why you're here 22
so that's that 41
so that's what happened 22
so that's 181
so that's what i did 29
so that's what this is about 48
so that's what we're gonna do 16
so that's what 16
so that's what this is all about 17
that's something 357
that's something else 36
something went wrong 81
so that's 181
so that's what i did 29
so that's what this is about 48
so that's what we're gonna do 16
so that's what 16
so that's what this is all about 17
that's something 357
that's something else 36
something went wrong 81
something 1990
something came up 177
something happened 421
something like that 1529
something's happening 161
something's not right 271
something on your mind 83
something bad happens 16
something special 67
something's wrong 881
something came up 177
something happened 421
something like that 1529
something's happening 161
something's not right 271
something on your mind 83
something bad happens 16
something special 67
something's wrong 881