So that was tradutor Turco

So that was the situation... what can I say?

Durum bundan ibaretken başka ne diyebilirim ki?

'Cause we're not so sure that was one of our crew guys that did that.

Çünkü bunu yapanın bizim ekipten biri olduğundan emin değiliz.

It wasn't... It wasn't like Danny to do that kind of thing, but the restaurant was everything to him and he was gonna lose it, so...

Normalde Danny'nin yapacağı iş değildi ama restoran onun her şeyiydi ve onu kaybetmek üzereydi, o da...

Cops said it was arson, so you don't get paid for that.

Polis kundaklama olduğunu söyledi, bu durumda sigorta para ödemiyor.

Lizzie's love for Laura was so strong that, ultimately, in the end, it saved her from her demise.

Lizzie'nin Laura'ya olan sevgisi o kadar güçlü ki, Sonunda sonunda onu ölümünden kurtardı.

That was a little hard to explain to the parents, so the studio let me go.

Bunu ailelere açıklamak zordu. Dans stüdyosu gitmemi istedi.

- That was so loud.

- Gürültülüydü evet. - Affedersin.

I felt you needed to know that, if you were unhappy in those early days, then so was I.

Bunu bilmen gerektiğini hissettim, eğer o ilk günlerde... mutsuz olsaydın, ben de mutsuz olurdum.

I imagine that, once upon a time, some down-on-its-luck manor was hosting a swanky guest and couldn't afford a decent cut of meat, so they... they caught a few pigeons, roasted them and they called that "squab."

Sanırım bir zamanlar, biri malikanesinde havalı bir misafir ağırlıyormuş, yemekte ona et verecek gücü yokmuş, bu yüzden birkaç güvercin yakalamış, ve onları kızartmış. Adını da "squab" koymuş.

They knew this was coming, and they got out so they could all have it on record that they were gone before the suit came down.

Bunun olacağını biliyorlardı ve kayıtlara dava açılmadan buradan ayrıldıklarının geçmesini istediler.

- Uh, might I point out that I was the one that brought the hacking to your attention in the first place, so...

Bu arada dikkatinizi çekmek isterim ki hack olayını size ilk haber veren de benim yani...

There was a chance that The Android could become compromised, so each of us uploaded a brain scan to the computer to give it a pattern to recognize and possibly link with.

Android'in gizliliğinin ifşa edilmesi ihtimali vardı. O yüzden her birimiz, tanıması ve muhtemel olarak bağlantı kurması için bir taslak sağlama amacıyla bilgisayara bir beyin taraması yükledik.

Uh-huh. So, tell me, Valdez, this vacation that ‭ Hudson was supposedly on...

Söylesene Valdez, şu Hudson'ın gideceği tatil...

Um, it was a big surprise, and I didn't mention it sooner because the doctor said there was still a chance that I could miscarry, but now it looks like I'm doing really well, so...

Çok büyük sürpriz oldu ve daha önce söylemedim çünkü doktor düşük yapma ihtimalim olduğunu söylemişti. Ama görünüşe göre gayet iyi gidiyorum.

Overdose on the same drug combo, which is how I was able to identify the intoxicants in this young girl so quickly, not that it's a particularly rare form of substance abuse.

Aynı ilaç karışımıyla aşırı doz. O sayede bu genç kızdaki uyuşturucuları bu kadar çabuk tespit edebildim. Gerçi madde istismarının çok da nadir görülen bir şekli değil.

It was her birthday, and I could tell that she was anxious, so I just offered her a little bump.

Doğum günüydü ve gergin görünüyordu.

So that's how you learned that Madeline was talking to Detective Hudson.

Yani Madeline'in Dedektif Hudson'a konuştuğunu bu şekilde öğrendin.

And... and Madeline was so messed up that I I had to drive her back to the hotel.

Madeline o kadar berbat haldeydi ki onu otele geri götürmek zorunda kaldım.

Rie's idea was that these were sliding casement windows so that...

Hayır. Rie'nin aklında yana açılan pencerelerden vardı ki...

I was the last one to sign in. So what does that mean?

Ne olmuş yani?

So, the only thing that's standing between The grandparents and full custody of this child Was their daughter.

Anneanneyle dedenin velayeti almasının önündeki tek engel kızlarıymış.

So, are we really taking this asshole's word that his victim was a serviceman?

Yani bu pisliğin kurbanın asker olduğu konusundaki sözünü ciddiye alıyoruz?

So they bought all that print stuff mike was telling us.

- Mike'ın anlattığı şu iz hikâyesini yuttular mı?

So i understand that you were the only member Of the major crimes division Who was present for the incident in which detective - -

Anladığım kadarıyla geçen haftaki olayda Dedektif Sanchez'in yanında Büyük Suçlar Şubesinden yalnızca siz- -

And I noticed that he has a lot of cough medicine and stuff here, so the man was not faking his cold.

Şurada bir sürü öksürük şurubu falan gördüm. - Yani üşütme olayını uydurmamış.

Maybe it was the cold medicine that kept you knocked out for so long.

Belki soğuk algınlığı ilaçları yüzünden ayılman bu kadar uzun sürmüştür.

♪ She got that tranquilizer ♪ So, I was on a boat with him... ♪ That girl's a hypnotizer ♪

Onunla birlikte bir teknedeydim...

That was his nickname when I met him because he'd stayed a child for so long.

Onunla tanıştığımda lakabı buydu çünkü çok uzun süredir çocuk kalmıştı.

Now, if that's all you wanted to do, Sean... prove that Chris was using drugs again so that you could replace him with someone that you had scoured the globe to find... well, there's no intent.

- Tek yapmak istediğin buyduysa, Sean... Bulmak için dünyayı köşe bucak aradığın birini onun yerine koyabilesin diye Chris'in tekrar uyuşturucu kullandığını kanıtlamaksa o halde, kasıt yoktur.

So, that was an hour.

Bir saat böyle geçti yani. Sağ ol.

"Oh, Bobby," I'd say, "you work so much harder than I do. Let me handle the bills." I don't think he understood that I was seeing checks go out, to cover these giant personal expenses

"Ah, Bobby" derdim, "sen benden çok daha fazla çalışıyorsun bırak da faturaları ben halledeyim." Şirkete ait kredi kartından yapılan devasa şahsi harcamaları kapatmak için giden çekleri gördüğümü anlamıyordu sanırım.

On his Corporate credit card. So, you knew that Mr. Cushing was cheating on you.

- Yani, Bay Cushing'in sizi aldattığını biliyordunuz.

That Chinese girl was always sick so she couldn't even take in soldiers.

Şu Çinli kız sürekli hasta olduğundan askerlere hizmet veremiyordu.

I was driving to the hospital, and, um, I got so scared that I couldn't breathe, and your place is c-closer, so I just...

Hastaneye gidiyordum ama nefes bile alamayacak kadar korktum ve senin evin daha yakındı.

So wait, how many was that?

Yani ne kadar oldu bununla?

My mother said if that was true, we wouldn't be so poor.

Annem, bu doğru olsaydı, böylesine fakir olmadık, dedi.

I guess now we know what that groundsman was so afraid of.

Sanırım arazi bekçisinin neden bu kadar korktuğunu artık biliyoruz.

So it seems unlikely that this happened while he was handcuffed to the bed.

Bu da yatakta kelepçeliyken olmuş gibi görünmüyor.

Uh, Maura says it was so damaged that there's no way to be sure.

Maura, arabanın çok hasarlı olduğunu, emin olmanın bir yolu olmadığını söyledi.

Well, so, that puts Alice in the vehicle when the trooper was shot.

O zaman polis vurulduğu zaman Alice arabanın içindeydi.

The company was having its 20th anniversary in July, so I came back from Rome for that.

Şirket Haziran'da yirminci yılını kutladı. Bu yüzden Roma'dan tören için geldim.

So if Miami has pictures of the package that's attached to this barcode, we can see who was supposed to receive it.

Yani eğer Miami bu paketin resmine sahipse, barkoda da iliştirilmiş olmalı. Onu kimin alması gerektiğini görebiliriz.

But our victim's head wound was so significant that I couldn't conclusively match it to the stair or the field hockey stick.

Ama bizim kurbanın başındaki yaralar çok ciddi net bir şekilde merdivenle ya da çim hokeyi sopasıyla olduğunu söyleyemem.

So if he killed his wife the same way he killed the girlfriend, the major thing that he had to clean up was the blood spatter.

Eğer karısını da, kız arkadaşını öldürdüğü gibi öldürdüyse... en önemli şey, sıçrayan kanı temizlemek zorunda olmasıydı.

So was that just after zero hundred

Yani, gece yarısından sonra...

The victim's meth lab was brand-new, so there's a good chance that this suspect's house is another cook site.

Kurbanın, meth laboratuvarı yepyeni, bu yüzden şüphelinin evi de, başka bir laboratuvar olabilir.

Looks like a lipstick smudge. If the killer was a girlfriend, maybe that explains how she got so close without them reacting.

Katil, kız arkadaşsa, bu onlar tepki veremeden nasıl yaklaştığını açıklar.

Well, I didn't say that was the current thinking. Okay, so I will start the autopsy, and you process the lipstick.

Tamam, otopsiyle başlayacağım, sen de ruju incele.

Well, except Mary Stuart was executed by her cousin, Queen Elizabeth. So, maybe she should have the name of a queen that wasn't beheaded.

Mary Stuart hariç, kuzeni Kraliçe Elizabeth tarafından idam edildi.

Oh. Yeah, Rihanna was feeling so much better after a little exercise, I thought that maybe you could... you know.

Evet, Rihanna biraz egzersizden sonra kendini daha iyi hissetti, düşündüm ki belki sende... bilirsin ya.

Right, so if the seal was broken, that would explain the condensation on the table, the water mark on the rug.

Doğru, eğer mühür kırılmışsa bu, masadaki ve yerdeki lekeleri açıklar.