Take that one tradutor Turco
2,364 parallel translation
Jasper why don't you take that one.
Jasper, İstersen bu soruyu sen cevapla.
- I'll take that one, boss. - Good man.
- Ona ben bakarım, patron.
I'll take that one. "
Onu ben alırım. " derim.
Take that one.
Onu al.
Take that one.
Al bakalım.
Here. You take that one.
Buraya oturabilirsin.
Not that one, take that one.
Bunu değil, öbürünü al.
You can take that one.
Bunu sen halledebilirsin.
All right, well, in that case, I'll take a peak inside this one.
Tamam o zaman, bu durumda bu kutuya şöyle bir göz atacağım.
The Nader attorney that I talked with... the one that was begging us to take this case because Jupiter wouldn't give them the time of day... says that all of the survivors who weren't bought off say the same thing -
Konuştuğum yetkileler ne dedi bilmek istermisin... bu davayı almak istememin nedeni Çünkü Jupiter onlara zaman ayırmıyormuş... Satın alınmamış bütün görgü tanıklarının söylediği
Tomorrow, one of your players is going to stand up and take credit for a published paper that he didn't write and he will be exposed.
Yarın, oyuncularından birisi kendi yazmadığı makalenin yayınlanmasının karşılığını alacak ve teşhir edilecek.
I'll take one look in that punk's eyes, get all the evidence I need.
O serserinin gözlerine bir kez bakayım ihtiyacım olan delili elde ederim.
No one could ever take your place. You know that, right?
Kimse senin yerini alamaz.
I know if I'm not the one volunteering for the hardest jobs... the ones that nobody will take... they're going to think I'm dirty, too.
Başka kimsenin kabul etmeyeceği en zor işler için gönüllü olmasam benim de ahlaksız olduğumu düşüneceklerini biliyorum.
That doctor- - the one that I saw take Dr. Janeway- - you spoke to him?
Bu doktordu. Dr Janeway'i kaçırdığını gördüğüm adamla konuşuyordunuz.
But, Michael, if you take one word of advice That comes out of his jelly-bean head, You and I got a problem.
Ama Michael, eğer bunun bu cücük kafasından çıkan tavsiyelerin tek kelimesini dinlersen senle aramızda ciddi sorun olur haberin olsun.
An acid pill that you take once every six weeks. Why not go just one for the year?
- Yılda bir kezi denesene.
next is the process of taking this to the destination. no one can instruct you about that. y ou can take safety measures in your own way.
sonraki asama hedefe atma islemi kimse seni bu konuda bilgilendiremez kendi yoluna güvenlik önlemleri alabilirsin oraya vardiginda zamanlayiciyi koy zamanlayiciyi koyduktan sonra bi yerde miknatisi düzelt
Well, I'm gonna stand on one end, then you're gonna jump down from that platform launching me into the air faster than I could take off on my own.
ardından sen o platformdan atlayacaksın. ... beni havaya kendi başıma yapabileceğimden daha hızlı fırlatacaksın.
I can take it, but no one treats Fluttershy like that!
ama kimse Fluttershy'a böyle davranamaz!
maybe that guy he saved two lives during an accident to take three lives one month after no...
Belki bu adamdır. Bir ay sonra üç kişi öldürmek için bir kazadan iki kişiyi kurtardı. Hayır...
Just take one really special lady to change all that.
Bunu değiştirmek için çok özel bir hanım lazım.
The idea that some kind of sonic weapon was used to destroy these huge, thick, ancient walls to allow the Israelites to basically take over that city is a fascinating one.
Bir çeşit sonik silahın, bu devasa, kalın, antik duvarları yıkmakta kullanılması ve böylece israiloğullarının şehri ele geçirmeleri etkileyicidir.
And because of that, no one would expect a man to take a del sol into battle.
Ve bu yüzden, kimse bir insanın Del Sol'u savaşa sokacağını düşünmez.
One possibility is that a nearby supernova explosion took place and rammed into this otherwise innocuous molecular cloud smushing it, smashing it, compressing it down so that gravity could take over.
Bir ihtimale göre, yakında bir süpernova patlaması meydana gelir. ... kendi halinde zararsız bir şekilde duran bu gaz ve toz moleküllerini harekete geçirir. Ezer, büzer, sıkıştırır.
Saturday-morning science projects was to take the bags that we store drinks in and he put other stuff in it, like salt and sugar, and there was one bag that he just left the coffee powder in.
Don'un sıradan cumartesi sabahı proje deneylerinden birinde içecekleri sakladığımız torbaları alıp içlerine şeker, tuz gibi malzemeler dolduruyordu. Hatta bir torbada da kahve tozu bırakmıştı.
- But it's not that easy. The exam will be offered when one of the nursing students take a leave of absence.
Ama bölüme girmeden diploma alamam.
Because I'm the one that caused the problem. And all those luxury items in my house, take them all with you.
Sorunu çıkaran benim çünkü ve evimdeki bütün lüks eşyaları sana geri vereceğim.
What would you give for one chance to come back here and tell our enemies that they may take our lives, but they'll never take our freedom!
Düşmanlarımıza hayatlarımızı alabileceklerini fakat özgürlüğümüzü asla alamayacaklarını söylemek için size buraya dönme şansı verilse karşılığında ne verirdiniz?
Seems only right that I should be the one to take you away now.
Bu yüzden şimdi seni götüren kişi de ben olmalıyım.
It didn't take them long to pick up on that one.
Bu zenginleşme çok zaman almamıştı.
There's a place where you can take refuge... a place inside you... a place to which... no one else has access... a place that no one can destroy.
insanın sığınabileceği tek bir yer vardır. Kendi içimizde bir yer. Kendimizden başka kimsenin ulaşamayacağı ve... :.. tahrip edemeyeceği bir yer.
You could take that five-song demo, make it a double album. One with the hat, one without it? You could call it, uh, Exile on Hat Street.
Çevrilmemiş altyazı -
I always take one from a foe that's tasted the cold, unrelenting steel of my blade.
Her zaman kılıcımla düşmandan birinin kafasını alırım,
She is not like one of our dimwitted chamber maids that let me take them from behind.
O daha önce karşılaştığımız çantada kekliklerden değil. Sürekli arkasında olmalıyız.
- His forearms and his hands. - Drop that neck! How much can one man take?
Sadece elleriyle kendini koruyor ama bu şekilde daha ne kadar dayanabilir ki?
Sir, if the one that got missed doesn't matter, why have Arthur and Grand-Santa gone to take it?
Eğer unutulan birinin önemi yoksa efendim. Neden Arthur ve Yüce Noel Baba ona hediye götürecekler?
Okay, I'm gonna take the blame on that one.
Kabul ediyor ve suçu üstüme alıyorum.
Yeah. I mean, I can take that statement in one or two ways.
Bu lafını iki şekilde yorumlayabilirim.
Now that men are gone, no one is wounded, no one needs condoms, and women take less aspirins.
Erkekler gittikten sonra etrafta hiç yaralı kalmadı. Kimsenin prezervatife ihtiyacı yok, ve kadınlar da daha az aspirin almaya başladı.
When you asked me why Duncan didn't take the box with him, it was me, I was the one that buried it in the walls.
Duncan kutuyu neden yanında götürmedi diye sormuştun ya kutuyu duvarlara gömen bendim.
And while I think all of you have more than a little something to offer, the proposal that hits the nail on the head is the one that shows the most leadership and vision that is gonna be required to take this company into the future.
Hepinizin iyi şeyler sunduğunuzu düşünüyorum ama tam istediğim gibi olan bir teklif var, o da bu şirketi geleceğe taşıyacak liderliği ve öngörüyü gösteren teklif.
Now, you just take that strap, and I'll take this one.
Şimdi, sen şu kemeri tut, ben de diğerini.
So either we all start shooting until one of us maybe crawls out of here alive... or you do the smart thing, take the money, and you leave that piece of shit for me.
Ya birimiz buradan sağ çıkana kadar birbirimizi vururuz..... ya da akıllıca olanı yapar, parayı alır, .. ve bu aşağılık herifi bana bırakırsınız.
Henry requested that we play one of his favorite songs, and he asked that you all take a moment and listen to the music and enjoy it as he did.
Henry, en sevdiği şarkılardan birini çalmamızı ve bir dakikanızı ayırıp şarkı dinleyip keyif almanızı istedi.
Why not take one that's got more space?
Neden daha ferah olan odayı seçmiyoruz?
There's kitchen in 5 star hotel, but there won't be only one cook, forget that, take our temple offers prayers, but it isn't offered by one priest only, about 10 to 15 priests conduct it.
5 yıldızlı otelde sadece bir aşçı yemek pişirmiyor. Hatta tapınağınızıda bile bir kişi dua okumuyor, değil mi? 10-15 kişi ona eşlik ediyor, haksız mıyım?
And then, just as the buzzer was about to go off, Mike decided to take one last shot, a shot that couldn't possibly miss.
Ve o anda, aynı zilin çalmak üzere olduğu gibi Mike son bir şansa daha karar vermişti.
You got me one of those old-timey photos that I've always wanted to take as a family, but nobody's ever had the patience to do it.
Eski gün fotoğraflarından çektirmişsiniz benim her zaman aile olarak çekilmek istediğimden ama o kadar sabredememişti. Evet.
You're just frustrated because for the first time, Trav has a problem that neither one of you can fix for him, and that hurts, and so what you ought to be doing instead of fighting is trying to take care of each other.
Sadece moraliniz bozuldu çünkü ilk defa Trav'in ikinizin de düzeltemeyeceği bir sorunu var ve bu canınızı acıtıyor o yüzden kavga etmek yerine yapmanız gereken şey birbirinizi kollamaya çalışmak.
I knocked that out in one take.
Bunu bir denemede çıkardım.
take that 698
take that back 67
take that off 75
that one over there 16
that one right there 19
that one 1331
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
take that back 67
take that off 75
that one over there 16
that one right there 19
that one 1331
that one time 17
that one day 20
that one there 54
that one's mine 38
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more thing 865
one moment 967
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one week 142
one time 516
one game 29
one point 33
one's missing 20
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one week 142
one time 516
one game 29
one point 33
one's missing 20