Telling the truth tradutor Turco
5,842 parallel translation
Are you telling the truth?
Bana doğruları söyledin di mi?
I am telling the truth.
Gerçeği söylüyorum.
And if Brodsky was telling the truth, if that individual is a traitor, you are to arrest them and bring them here.
Eğer Brodsky doğruyu söylüyorsa bu birey bir hainse onları tutuklayıp buraya getirmek senin görevin.
Guys, it's the truth. Okay? He's telling the truth.
Çocuklar, doğru söylüyor, tamam mı?
Telling the truth.
Doğruyu söyledim diye.
You're telling the truth, or at least some of it.
Doğruyu söylüyorsun, en azından bir kısmını.
The Martin kid was telling the truth.
Martinlerin oğlu doğru söylüyormuş.
Bridger's telling the truth.
Bridger doğru söylüyor.
Why should I trust you're telling the truth?
Neden doğru söylediğine inanayım?
I've been looking and it looks like he's telling the truth.
Ona bakıyorum ve o doğruyu söylüyor.
Hey, Mom, we are doing so much work over there and doing nothing else, and I am telling the truth.
Meraba anne, evde çok sıkı çalışıyoruz, başka da... bir şey yapmıyoruz, doğruyu söylüyorum.
She's telling the truth.
Doğru söylüyor.
The thing is we had no idea whether he was telling the truth or not.
Sorun şu ki yalan söyleyip söylemediğini bilmiyoruz.
You think Ambro was telling the truth?
Ambro'nun gerçekleri söylediğini mi düşünüyorsun?
You might be telling the truth.
- Doğru söylüyor olabilirsin.
You'll see that I'm telling the truth.
Doğru söylediğimi sen de göreceksin.
Normally, I'd agree with you, Mr. Krabs, but this time he's telling the truth.
Normalde size katılırdım Bay Yengeç ama bu kez doğru söylüyor.
If I die, I will telling the truth.
Ölüceksem, doğruları söyleyerek öleyim.
- I am telling the truth.
- Doğruyu söylüyorum.
I'm telling the truth! Tone Hangers, you gone!
- Tone Hangers öldünüz!
We can't. He's telling the truth.
Doğru söylüyor.
I swear I'm telling the truth.
Yemin ederim gerçeği söylüyorum.
Could he really be telling the truth?
Gerçekten de doğru söylüyor olabilir mi?
You're telling the truth.
- Hayır, haklısın.
There's just no way of knowing with her if she's telling the truth or not, you know?
Onunla olduğum sürece hiçbir şekilde öğrenemem doğruyu söyleyip söylemediğini yani.
My God, Spencer, you were so good and now lying and not telling the truth all at once.
Allahım! Spencer! Ne yalan söylüyorsun ne de olanları.
I'm just telling the truth. Ahem.
- Gerçeği söylüyorum.
She telling the truth.
Doğruyu söylüyor.
She may not be guilty, Matt, but that doesn't mean Miss Page is telling the truth.
Belki suçlu değil Matt ama bu, Bayan Page'in doğruyu söylediği anlamına gelmiyor.
So Guillermo was telling the truth.
Guillermo doğruyu söylüyormuş.
But if he's telling the truth, he can be really useful to us.
Ama gerçeği söylüyorsa, çok işimize yarar.
That place is filled with Lashkar's people as well as ours. If he's telling the truth, we'll bring him to Pakistan.
Orada, Lashkar'ın adamlarının bizimki gibi olduğu yer.
Believe me, please. I'm telling the truth.
İnanın bana lütfen doğruyu söylüyorum.
Are you now saying you knew I was telling the truth and yet you did nothing about it?
Madem söylediklerime inanıyordunuz neden bana yardım etmediniz?
- Telling me the truth?
- Doğruları mı söylüyorsun?
He's telling you the truth.
Doğruyu söylüyor. Merhaba, ben Hannah.
She's not telling us the truth.
Doğruyu söylemiyor.
Since we're all finally telling the goddamn truth, here's our truth.
Madem herkes sinesindekileri döküyor alın size bizim sinemizdekiler.
It doesn't work that way, and even if it did, how would I know you were telling me the truth?
O sekilde olmuyor ve eger oyle bile olsa, bana dogruyu soyledigini nereden bilecegim?
And you seem to have no interest in telling me the truth, so why should I believe a word that you say?
Bana gerçeği söylemekle hiç ilgilenmiyor gibi görünüyorsun. Neden ağzından çıkan bir kelimeye inanayım?
I'm telling you the truth.
Bu gerçek!
- that you're telling me the truth?
- söylediğini nerden bilebilirim?
He's telling you the truth.
- Doğru söylüyor.
How do I even know you're telling me the truth?
Sana bile. Bana doğruyu söylediğini nereden bilebilirim ki?
You might have done that by telling me the truth.
Hakikati söyleyerek de yapabilirdiniz bunu.
I am telling you the truth.
Ben Size doğrusunu söyleyeyim.
Honey, I'm telling you the truth.
Tatlım, sana doğruyu söylüyorum.
- Mm-hmm. So that means that you did plant the bomb in my truck, and you were lying about it when you denied it, but you're telling me the truth now, is that it?
Yani arabama bombayı sen yerleştirdin ve bunu inkâr ettiğinde yalan söylüyordun ama şimdi doğruyu söylüyorsun öyle mi?
The Stowaway, I'm telling you the truth.
The Stowaway.
I'm telling you the truth.
Saldırıya uğradıktan sonra kaçtım. Size doğruyu söylüyorum.
It is a really bad joke, but I'm telling you the truth.
Çok kötü bir şaka ama doğruyu söylüyorum.
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth is that 24
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth is that 24
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
truth 450
truth or dare 122
truths 27
truthfully 235
truth be told 288
truth is 598
truthful 20
telling 37
telling you 40
telling me 24
truth or dare 122
truths 27
truthfully 235
truth be told 288
truth is 598
truthful 20
telling 37
telling you 40
telling me 24