English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ T ] / That is awful

That is awful tradutor Turco

406 parallel translation
It is not war that is awful.
Korkunç olan savaş değil.
That is awful!
Korkunç!
Oh, no! Oh, that is awful. God!
Of, korkunç bu yahu.
Is it very awful in that world, dada?
Bu çok kötü bir dünya öyle değil mi dada?
- Your Uncle Bean is sinking. - Oh, that's awful.
- Bean amcanın durumu kötüleşiyor.
You must be relieved that this awful business is over.
Bu korkunç sorun sona erdiği için rahatlamış olmalısın.
She is not that awful.
Tahmin ettiğin gibi biri değil.
But I have the awful feeling that something is wrong... and I had that same feeling once before, when my mother died.
Ama içimden bir ses yanlış bir şeyler olduğunu söylüyor. Aynı şeyi daha önce de hissetmiştim. Annem öldüğünde.
It seems to me that one little phone call is causing an awful lot of excitement.
Bence, basit bir telefon görüşmesi için gereksiz telaşa kapılıyorsunuz.
The only awful part about it is that Papa'd be sure to shoot you then.
Bu işin en berbat tarafı da babamın seni tereddüt etmeden vurması durumu olurdu zaten.
Once he drops that office act, he is awful lot of fun.
Mesleki ciddiyetinden kurtulunca inanılmaz eğlenceli biri oluveriyor.
I've been listening to the people in the crowd talking and they assume that you-know-who is guilty and all the police have to do is catch him. Oh, I feel awful.
Çok kötü oldum.
Of course, I know that our English weather is pretty awful, but sometimes, you know, I think we don't realize when we're lucky.
Bizim İngiliz havasının oldukça kötü olduğunu biliyorum ama bazen şanslı olduğumuz zamanı fark etmiyoruz.
That would be awful, wouldn't it? Yes, it is. I know.
Evet, biliyorum.
- The magician is dumb, that's awful.
- Sihir işi aptallıktır, kötü olan bu.
Well, I'm sorry, but that awful band is making so much noise...
Özür dilerim, ama bu berbat bando öyle gürültü yapıyor ki...
That King fellow is gonna make an awful lot of trouble.
Yenir mi?
What makes it so awful is that
Onu bu kadar kötü yapan şey,
All right, so even if it were true, and I don't believe for one single minute that it is, there're an awful lot of other soldiers here that can take care of it.
Tamam, doğru bile olsa, ki bir an bile öyle olduğuna inanmıyorum, Burada bu işin icabına bakacak bir sürü asker var.
It is a mess after that awful ride.
Şu harika yarıştan sonra biraz dağılmış olmalı.
And the worst of it is, your awful, grasping sister says me and that girl of yours are like two peas in a pod.
En kötüsü de o iğrenç, doyumsuz kız kardeşinin benimle o kızı bir tutması.
Margaret is who, of course, but I don't want to go through courting again... that was awful.
Kim olacak Margaret, tabii. Ama yine kur yapma faslını istemem. Korkunçtu o.
They were awful amateurs, and that's why you saw through them.
Feci halde amatördüler, bu yüzden ne iş çevirdiklerini anladın.
It was awful, but at the same time... I feel that it is my duty to say this to you.
Fenaydı, ama bunu size söylemenin benim görevim olduğunu düşünüyorum.
Oh, what do you suppose that awful racket is?
Bu gürültü de nedir?
But that jack is at an awful angle.
Ama kriko berbat bir açıda duruyor.
That is the lousiest, stinking, most awful, stupid joke!
Bu duyduğum en berbat ve en saçma espri.
To have murdered so many people in such a short space of time Is really awful And I really am very, very, very sorry that I did it
Bunca insanı o kadar kısa sürede öldürmek çok korkunç ve bunu yaptığım için çok, çok üzgünüm.
And that wife of his, all she does is sit around, drink... neglect those awful kids.
Ve karısı, sadece oturup içiyor... ve çocukları ihmal ediyor.
Well, that seems like an awful lot of work for a woman.
Bu iş bir kadın için çok fazla.
It's frigging awful. That entire mother of a rock is gonna be covered with ice.
Şu kaya buzla kaplanacak.
Fact is, uh, I been learning an awful lot from that baby 0'mine.
Aslında bebeğimden çok fazla şey öğrendim.
THE WAY YOU SAY THAT VANESSA KEEPS THE MUSIC. BECAUSE SOMETHING AWFUL IS GOING TO HAPPEN.
Bunları korumanız için size veriyoruz.
And what's most awful... is that no one needs it.
Ve en berbatı kimsenin buna ihtiyacı yok.
You know, here in Jerkville, where these yokels... is busy flicking dandruff off their mail-order suits... they forget awful quick that it was men like you that made it... safe and possible for them to lead out their dull little lives.
Biliyor musun, bu gerzekler kasabasındaki cahil taşralılar... ucuz elbiselerinden kepek silkelemekle o kadar meşgul ki... bu sıkıcı, küçük hayatlarını güvenli ve mümkün kılanların... senin gibi adamlar olduğunu çok çabuk unuttular.
Your business friends consider it an honour... to eat that grub your awful old mother prepares.
Senin iş arkadaşların korkunç yaşlı annenin hazırladığı o yemeği yemeyi onur olarak görüyorlar.
All I know is that the air in dunwich is getting awful thick... soon as I can find somebody to buy my shop and my house
Tüm bildiğim Dunwich'in havası gitgide ağırlaşıyor. Evimi ve dükkanımı satın alacak birini bulur bulmaz buradan toz olacağım.
Is that him making that awful noise?
O korkunç sesi o mu çıkartıyor?
I mean, uh, because, uh, you know that the awful thing is... if you really say that it's-it's necessary... to, uh, take everybody to, uh, Everest... it's really tough, because everybody can't be taken to Everest.
Çünkü... işin kötü olan tarafı, eğer herkesi Everest'e götürmemiz gerektiğini söyleyecek olursan, bu oldukça zor olacaktır, çünkü herkesi birden Everest'e götüremeyiz.
The thought of michael alone in that awful place is quite upsetting.
Michael'ın o berbat yerde yalnız olduğunu düşündükçe tedirgin oluyorum.
That awful man is an insult to the human race and the automotive industry.
O korkunç adam insan ırkına, ve otomotiv sanayiine hakaret etti.
You can talk to the emperor and tell him that Herr Zummer is an awful choice.
İmparatorla konuşur ona Herr Zummer'in berbat bir seçim olduğunu söylersiniz.
- Oh, look at that. - Yeah. Oh, is that awful.
Oh, Şuna bak, berbat değil mi?
No, there's the fear of death, and that is an awful fear.
Sadece ölüm korkusu var. Bu dehşetli bir korkudur.
That an actual epidemic was approaching during those 5 days, and that its awful outbreak and script completion coincided, is one of those inexplicable coincidences.
Bu, 5 gün içinde oluşan gerçek bir salgın. Bu senaryonun tamamlanmasıyla birlikte gerçek salgının ortaya çıkışı, bu tesadüflerden biriydi.
My skin is awful for that role.
Cildim bu rol için berbat.
What is that God-awful noise you're making?
O zırıltı da ne öyle?
" Don't you see how awful that thing is?
"O şeyin ne kadar korkunç olduğunu görmüyor musun?"
God, is she always that awful?
Tanrım, her zaman böyle kötü müdür?
And after the awful deed is done, he finds that he's plagued by deep-rooted guilt.
Ve bu korkunç eylemin ardından, içini büyük bir vicdan azabı kaplar.
It is my hope that our sacrifice will mean that the human race... will never know this awful mutation. "
Umudum bizim fedakarlığımız sonucunda insanlık, Asla bu korkunç mutasyon ile karşılaşmıyacak. "

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]