That is not enough tradutor Turco
719 parallel translation
Fortunately, that is not enough.
Neyse ki, bu yeterli değil.
- That is not enough.
Bu hiç bir işe yaramaz.
That is not enough.
Bu yeterli değil.
That is not enough!
Bu yeterli değil!
- That is not enough.
- Yetmez. - Nasıl?
The key question is ; how far down does the water persist beneath the surface and if you go far enough, is the pressure and temperature high enough that the water would be liquid, not in the form of ice?
Önemli soru şu ki, su yüzeyin altında ne kadar aşağı iner Ve yeterince indiğinizde, Sıcaklık ve basınç yeterince arttığında Su buz formun dışında Sıvı olarakta bulunur mu?
"That bridge is not burned enough to stop you, and my men will ford the river."
- Bu köprü sizi durduracak kadar yakılmamış ve adamlarım nehri geçecekler.
Gentleman of the jury, I cannot believe... that a doubt has not entered your minds by now... and if this is not strong enough for an acquittal... think of the defendant's ill-starred redity and lamentable childhood.
Jürinin değerli üyeleri, kafalarınıza şimdiye kadar bir şüphenin yerleşmemiş olmasına inanamıyorum. ... ve bu durum beraat için yeterli değilse sanığın talihsiz hayatı ve acınası çocukluğunu bir düşünün. - Bırak da ben konuşayım.
It seems that competence is not enough.
Görünen o ki kabiliyet yeterli olmuyor.
In the festival of August 1931, more than a year before the nazi storm I find out that hope by itself is not enough.
Ağustos 1931'in bayramında nazi fırtınasından 1 yıl kadar önce sadece umut etmenin tek başına yeterli olmadığını anladım.
You tell Miss Thwaites... that your mistress is sorry, but she's not well enough to see her.
Bayan Thwaites'e... hanımefendinin özür dilediğini, misafir kabul edemeyeceğini söyle.
Is it not enough that you've been told that you cannot sail today?
Bugün denize açılamayacağını yeteri kadar duyduğun yetmedi mi? Hayatları boyunca burada yaşamış insanlardan daha iyi bildiğini mi sanıyorsun?
It is true that God has called us to the work we are to do, but it is not enough that God is on our side, we must be on his side.
Tanrı'nın bizi bunun için çağırdığı doğru fakat Tanrı'nın bizim tarafımızda olması yetmez biz de onun tarafında olmalıyız.
It's not enough that we know a man is guilty.
Adamın suçlu olduğunu bilmemiz yetmez,..
It is not enough that you destroy my beautiful car.
Güzelim arabamı yok etmeniz yetmez.
- I overpaid you for that job, but that's not enough for you, so you steal!
Kahrolası! - Bu iş için sana fazladan ödüyorum, ama bu senin için yeterli değil, bu yüzden çaldın!
- But not quite amusing enough... to last a lifetime, is that what you mean?
- Ama ömür boyu sürecek kadar... eğlenceli değildi, öyle mi?
That is not enough.
Bu kadarı yetmez.
Is it not enough to know that he has saved you from the Pharaoh's anger?
Seni Firavun'un öfkesinden kurtardığını bilmek yetmez mi?
I'd like that. But there is not enough room, there's only room for the guns and the ammo.
Ama yeterli yer yok, silahlar ve mühimmat için tek yer var.
I think Major Gruver is brave, but not brave enough to face the censure that would result from such a marriage.
Sanırım Binbaşı Gruver oldukça cesur biri ama böyle bir evliliğin sonuçlarına göğüs gerecek kadar cesur biri değil.
My father said that when the time came that we had enough again, and there would be such a time, he said, I must not forget what it is like to be hungry.
Babam tekrar eski varlığımıza kavuştuğumuzda... ki o gün de yakında gelecek demişti... aç olmanın nasıl bir şey olduğunu unutmamalısın demişti.
That is not nearly enough.
Bu kesinlikle yeterli değil.
The fact that socialism is better than fascism is not enough to keep us alive!
Gerçek şu ki sosyalizm faşizmden iyidir. Ama bunun bize bir faydası olmuyor!
- Is that not enough for you?
- Sizin için yeterli değil mi?
- That is not yet enough.
- Biz de pahalıya alıyoruz.
That a Cossack is an ignorant barbarian good enough to kiss a Pole's foot or fight a Pole's war, but not good enough to walk Polish streets. Or raise his eyes to a Polish woman. Or rule his own land.
Kazakların Polonyalıların ayağını öpen cahil barbar olduklarını, ya da Polonyalılarla savaşta savaşacak kadar iyi fakat Polonya sokaklarında dolaşamıyacak, ya da Polonyalı bir kadına bakamayacak, yada toprağını yönetemiyecek kadar kötü olduklarını ögrendim.
Is that not enough?
Bu yetmez mi?
- You mean, I'm not good enough, is that it?
- Yani, ben yeterli değilim, öyle mi? - Hayır.
Is it possible that Mr Secretary-general is not brave enough to treat with a traitor?
Genel Sekreter Bey'in bir hain hakkında işlem yapmaya cesareti yok mu acaba?
Is that urgent enough? Not quite.
Pek değil.
I've persuaded the High Command that the mere fact of your capture... will compel the Allies to alter their plans... but this, it seems, is not enough.
Sadece yakalanmış olmanızın, müttefikleri planlarını değiştirmek... zorunda bırakacağına Başkomutanlığı ikna ettim. Ama bu yeterli değil gibi görünüyor.
Frankly, the only fact that I'm concerned about is that if this thing doesn't work, there are not enough men aboard to run this ship. And that's begging for trouble.
Endişe duyduğum tek gerçek şu, orada çalışmadığı taktirde, gemiyi idare edecek yeterli adam olmayacak.
But not close enough, is that it?
Ama yeterince yakın değil, öyle mi?
It discovers there's another system like itself Realizes that we don't know, tells us about it but knowing a little is not enough, it wants to know more.
Aynı kendi gibi bir sistem daha olduğunu keşfediyor ve bunu bizim bilmediğimizi fark edip bize söylüyor ancak bu kadar az bilmek ona yetmiyor ve daha fazlasını öğrenmek istiyor.
He's not aggressive enough, is that correct?
Yeterince saldırgan değil, öyle mi?
Although the list is small... as are the number of diners who are lucky enough to eat there... that's not a bad thing.
Aslında şarap listesindeki seçenekler mekana sığabilecek az sayıda şanslı misafir kadar kısıtlı.
For my part, I think that far too much attention these days is paid to quantity... and not nearly enough to quality.
Bence bugünlerde niceliğe nitelikten çok daha fazla dikkat ediliyor.
- Is this casual enough for you? Not that casual.
Aslına bakarsan, onlarla konuşsak daha iyi olur.
What's the matter? You're not getting enough at home, you gotta peek around? - Is that your problem?
Evdeki yetmiyor da, etrafı gözetlemek zorunda mı kalıyorsun?
is not painting the joyful reaching out of a man so filled with beauty that there is not room enough in him to contain it?
Resim yapmak, içi içine sığmayan bir adamın neşesini dışarı vurması değil midir?
The inhuman thing about American TV is not so much that they hack everything up with commercials, though that's bad enough, but in the end all programmes become commercials.
Amerika televizyonlarının zalim yönü, her ne kadar bu da oldukça kötü olsa da, her şeyi reklamlarla kesmesi değil, eninde sonunda bütün programların reklama dönüşmesidir.
Is that not enough?
Yeterli değil mi?
I'm not sure that suspect is a strong enough word.
Şüphe sözcüğünün yeterince güçlü bir sözcük olduğundan emin değilim.
Not enough that his daughter is revealed as the town prostitute, but that her son, whom he groomed for the highest office, has connived with her, encouraged her and even supplied her with lovers.
Kızının şehir orospusu diye ifşa edilecek olması yetmiyor bir de en yüksek makamlara hazırladığı torunu suç ortaklığı yapıp, annesini fahişeliğe teşvik ediyor ve hatta ona sevgililer bulup getiriyor.
I know that you're outnumbered in this thing, but sending you more troops... so you can hang on to this little corner of Korea... is not good enough.
Burada sayıca eksik olduğunuzu biliyorum, ama Kore'nin bu küçük yerinde kalman için takviye destek göndermek yetmez.
Master said that I'm not powerful enough What I acquired... is no match for any of you
Ama usta bunların hiç birinde ustalaşamadığımı söyledi yani kısacası... hiç birinizle dövüşte başa çıkamam!
Is that not enough?
Bu kadarı yetmez mi?
And even though a warning had been issued, it is evident that a warning was not enough.
Bir uyarı çıkarılmış olsa bile, uyarının yeterli olmadığının kanıtıdır bu.
That is not good enough.
Yeterince iyi değil.
Now I understand that one day's Bank Holiday is not good enough for you, so you have to take two.
Sanırım bir günlük resmi tatil sana yetmiyor, o yüzden iki gün tatil yapıyorsun.
that is 2872
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is not the point 62
that is so lame 16
that is the question 108
that is not 75
that is awesome 117
that is not fair 93
that is so sweet 227
that is weird 91
that is all 319
that is not the point 62
that is good 189
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is an order 68
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is great 150
that is not the case 19
that is not true 434
that is so cool 125
that is right 117
that is enough 189
that is an order 68
that is ridiculous 146
that is a lie 69
that is great 150
that is not the case 19