The little one tradutor Turco
3,964 parallel translation
Er... Lucy's the little one?
Lucy küçük olan mıydı?
The little one with the bobbed hair.
Kısa saçIı olan.
Okay, so the little one is the mailbox in the lobby.
Peki, küçük olan lobideki posta kutusunun.
Let's find some good images of the little one.
Ufaklığın birkaç güzel resmini çekelim.
Jaden, Madison, Brie, and the little one is piper.
Jaden, Madison, Brie, en küçüğü de Piper.
Honey, the asian one maybe, but the little redhead I think is beyond help.
Tatlım, Asyalı olan belki, ama kızıl kafalı kısaya yardım edilemez.
This one's a little tight under the arms.
Bunun koltukaltı biraz sıktı.
I want to make an exact cake replica of the cul-de-sac, because that's where your romance started, so I want to make little cake houses and cotton candy bushes, but there is one thing that I will not bend on.
Tam bizim ekibe özel bir kek tarifi hazırlamak istiyorum. Çünkü tam o zamanlarda sizin romantizm başlamıştı. O yüzden küçük kekten evler yapmak istiyorum ve pamuk şekerden çalılar, ama boyun eğmeyeceğim tek bir şey var.
It's one thing for a lion to be king of the jungle, but yo, Simba, how about a little heads-up if there's gonna be a hot new lioness in the den when Nala comes home?
Bir aslanın ormanda kral olması için bir yol bu, Peki, Simba, Nala eve geldiğinde, yuvada yeni ateşli dişi aslan varsa ne olacak?
I miss one little show, and you up and quit the band.
Sadece küçücük bir şovu kaçırdım. Sen de gruptan ayrıldın hemen.
Just one of these little cuties gives the holder intense focus and a powerful drive to achieve any goal he sets.
Şu miniklerin tek bir tanesi bile onu tutan kişiye yoğun bir dikkat ve hedeflerini başarması için ona güçlü bir dürtü veriyor.
These little monsters are just getting a jump on the competition.
Yarın. Bu küçük canavarlar rekabette öne geçmek için erken çıkmışlar.
I mean, it's the lightest one here, and that might work to advantage for a little while, but I don't think it's gonna work for that long.
Yani, buradaki en hafif araba, belki kısa süre için avantajlı olabilir ama... uzun müddet işe yarayacağını sanmıyorum.
He has the nerve to call me a liar, when he's the one spouting fantasies about little green men!
Küçük, yeşil adamlarla ilgili hayaller gören o olduğu halde bana yalancı demeye cüret ediyor!
I'm not the one that stole the frickin'bottle of nail polish, you little princess, and you call me "pathetic"?
Ojeyi çalan ben değilim, küçük prenses ve sen, bana "acınası" mı diyorsun?
Okay, so Grandpa- - he takes advantage of one of the worst days in this country's history, steals these paintings among some others, sells a few, starts his own little dynasty.
Büyükbaba ülke tarihinin en kötü günlerinden birini fırsat bilip sanat eserlerini çaldı. Sonra da birkaçını satıp kendi aile işini kurdu.
You'll be driven to our new consulate, and you and I are gonna have a little chat about how you bombed the old one.
Yeni konsolosluğumuza götürülecek ve eskisini nasıl bombaladığınıza dair sohbet edeceğiz.
So when some self-important goat herder from that crappy little wasteland thinks he can come here to the United States of America and treat one of our bright, young, college-educated women with less dignity than a dog run down on a country road, I take exception.
O pislik diyarından çıkmış kendini bir şey sanan bir keçi çobanı Amerika'ya gelip de bizim zeki, genç üniversitede okumuş bir kadınımıza yol kenarındaki bir köpek leşinden bile daha az saygı gösterirse buna karşı çıkarım.
Phase one of the plan is a little questionable.
Planın ilk bölümü pek güvenilir değil.
Yeah, there's a little one in the car where the stoners were hanging out.
Evet, keşlerin takıldığı yerde de bir tane var.
Even the little cute one.
Küçük tatlı olan da.
One time, little thing, you'll see it was just a fluke, and we'll move on with the day. - Mm-hmm.
Bir kere, küçük bir şey, sadece şans eseri gerçekleşti, ve bir gün sonra unutacağız.
Let's just for one time let the little blondie have it.
Bu seferlik, minik sarı kafamızın istediği olsun.
Oh, this little one will be just fine now that he knows where he stands - in the shadow of your new baby!
Buradakine bir şey olmaz, yerini biliyor o. - Yeni bebeğin gölgesi.
But I think when you left your husband, you were so desperate for the love of a man that you latched onto the only one you knew would never leave you and you turned your little boy into your little boyfriend.
Ama bence kocandan ayrıldığında, bir erkek sevgisine o kadar açtın ki seni terk etmeyeceğini bildiğin tek kişiye tutundun ve oğlunu, erkek arkadaşın yaptın.
'Cause this one can't go pee in the morning... until he does his little Wiener greeting.
Çünkü bu sabahları Ufaklık'ı selamlamadan işeyemiyor.
We've already agreed that the red one's a little bit too showy.
Kırmızı olanın biraz fazla afili olduğunda hemfikir olduk bile.
Although his failure to sign the purchasing contract is one reason, more importantly, there are rumors that he's a little off up here. That is the biggest problem.
Sözleşmede başarısız olması bir hata olsa da etrafta dolaşan garip dedikodular var.
The little one is Pak Ha.
Bu küçük olanı Park Ha.
Have a little fun while we get to know one another, break the ice.
Birbirimizi tanırken biraz da eğlenmiş oluruz. Sıcak bir ortam olur.
One might use the lull to tidy a little, Mr Lovett.
Kimse yokken ortalığı düzenleyebilirsin, Bay Lovett.
But we have to do the doctor sketch, the one where I'm a little girl.
Ama doktorlu olan skeci yapmalıyız benim minik bir kızı oynadığım skeç.
Try one of those on the top with the little "F" s on them.
En üstteki, üzerinde "F" yazılı olanları dene.
One of his little buddies told him Halloween was the only time when all the real monsters come out because they can blend in.
Arkadaşlarından biri bütün gerçek canavarların etrafa uyum sağlamaları kolay olduğu için Cadılar Bayramı'nda ortaya çıktıklarını söylemiş.
Like in the case of our little story, I'm pretty sure it's only gonna end one way.
Şu küçük hikayemizde olduğu gibi tek bir yolla biteceğine eminim.
We must have hit every hooch hole in Olongapo, till one night Disco fell in with this little honey ko from the boom boom bar.
Herhalde Olongapo'daki her içki çukurunu dolaşmışızdır ta ki bir gece Disco, Boom Boom bardan o küçük bal peteğine aşık olana dek.
It's just a little sliver, and I only got one piece at the wedding!
Sadece ince bir dilim, ve ben düğünde sadece bir parça yedim zaten!
Hiccup got further in one afternoon than we got in a month. Looks like the little Hiccup's got the best of us, and we think we're the big, strong Vikings. Yeah.
Hiccup bizim bir ayda kat ettiğimiz yolu bir öğleden sonra da kat etti.
I know your dirty little secret, the one you don't want to tell Charlie or Nora.
Charlie ve Nora'ya anlatmak istemediğin küçük iğrenç sırrını biliyorum.
And prescriptions are little pieces of paper that one trades in for narcotics, making this lovely establishment not different from the hacienda of Pablo Escobar.
Reçeteler, bu şirketi Pablo Escobar'ın malikanesinden farklı kılmayan,... uyuşturucu ticaretinde kullanılan küçük kağıt parçaları.
Professor Shane has been dipping into the magical herbs a little too much if he thinks using a vampire to suppress the need to kill another one is going to work on a hunter.
Eger Profesör Shane bir vampirin kullanilarak baska bir vampiri öldürme isteginin bastirilabilecegini düsünüyorsa sihirli otlara biraz fazla dalmis.
I am hugely thrilled that one of the world's most celebrated actors actually watched my little Emmy award-winning performance on Edge of Tomorrow.
Dünyanın en ünlü aktörlerinden birisi Emmy ödülümü kazandıran Edge of Tomorrow'daki küçük performansımı izlediği için çok heyecanlandım.
But the ruthless warmongers have left little trace on the world, and the biggest legacy of this time was one the Assyrians were barely aware of.
Fakat bu acımasız savaşçılar dünyaya küçük bir iz bıraktı ; ... bu zamanın en büyük mirası Asurlular'ın hemen hemen hiç farkında olmadığı bir şeydi.
In 547 BC, the mighty Cyrus turned his attention to one of the wealthiest little kingdoms in the world.
MÖ 547'de, güçlü Kiros dikkatini dünyadaki en zengin küçük krallıklardan birine verdi.
Have you seen one of those pornos where the boys look a little bit underage?
Daha reşit olmamış erkeklerin olduğu pornolardan izledin mi?
If you're saying that somebody else broke into one of those vaults, my guess is Carter saw an opportunity to get a little money for his family before he died, told the guy his secret.
Başka birisinin o kasalardan birisine girdiğini söylüyorsanız benim tahminim Carter ölmeden önce ailesine biraz para bırakmak için sırrını o adama anlattı.
One-64th of the genes inside this little silver box come from Henry.
Bu gümüş kutudaki genlerin 64'te 1'i Henry'den geliyor.
The one on its left... Pull it back a little.
Onun solunda duranı da biraz geri çek.
I love that geeky fanboy thing of time travel and how much one little thing can change so much and the butterfly effect.
Zaman yolculuğunun bu inek hayran çocuk olayını seviyorum,... küçücük bir şeyin ne kadar çok şeyi değiştirebildiğini ve kelebek etkisini.
What starts as a very, sort of small story about one man and his little group of followers sort of opens up, and week to week to week it grows and grows and grows until it becomes sort of a nationwide epidemic and problem for the FBI- -
Bir adam ve küçük takipçi grubu hakkında oldukça kısa bir öykü olarak başlayan şey bir anlamda açılıyor ve haftadan haftaya adeta ulus çapında bir salgın ve FBI için bir problem halini alıncaya dek giderek daha da büyüyor...
The little bitch HAS married one of his sailors.
O salak da denizcinin biriyle evlendi.
the little mermaid 17
the little girl 49
the little guy 21
the little boy 19
the little 30
little ones 55
little one 348
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
the little girl 49
the little guy 21
the little boy 19
the little 30
little ones 55
little one 348
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one day 2293
one month later 23
one thing at a time 106
one more 931
one more shot 23
one year ago 42
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one step at a time 173
one more minute 37
one moment 967
one more thing 865
one more round 22
one more drink 18
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one by friend 20
one at a time 318
one time 516
one week 142
one game 29
one point 33
one's missing 20
one by friend 20