The most important tradutor Turco
5,689 parallel translation
The most important thing to remember is your daughter's okay.
Unutmamanız gereken en önemli şey, kızınızın durumunun iyi olduğu.
The most important thing is keeping April safe and sound.
Önemli olan tek şey April'i güvende tutmak.
This is the most important thing : a casino.
En önemli şey : kumarhane.
And we forgot the most important thing.
Ve en önemli şeyi unuttuk.
You're the most important thing in the world to me.
Benim için dünyadaki, en önemli şeysin.
It's the most important thing ever.
Gelmiş geçmiş en önemli şey.
This is the most important moment in my life because everything I worked on wasn't useful.
Bu, hayatımdaki en önemli an çünkü üzerinde çalıştığım hiçbir şey faydalı olmadı.
The most important thing is that you should love your neighbor... As you love... yourself.
Hâiz-i ehemmiyet odur ki, komşularınızı sevmelisiniz... tıpkı kendinizi sevdiğiniz gibi.
- The most important thing in this situation right now, you are one step away from having a mother / daughter threesome.
Şu anda en önemli mevzu ne biliyor musun. Analı-kızlı grup yapmaya bir adım uzaktasın.
I mean, this is the most important promise that I have ever made in my entire life, and I just broke it.
Hayatım boyunca verdiğim en büyük söz buydu ve ben bozdum.
The work has got to be separate, untouchable, the most important thing.
İşim bunlardan ayrı, dokunulmaz ve tek önemli şey olmalı.
The most important thing is that you're safe.
En önemli şey, artık güvende olman.
She shirked all of her responsibility, including the most important : identifying her successor.
Bütün sorumluluklarından kaçtı buna en önemlisi olan halefini bulmak da dahil.
The leader who controls Bolivia will have the power to influence the most important currency in the world... energy.
Bolivya'yı kontrol edecek lider, dünyadaki en değerli şey hakkında söz sahibi olacak, enerji.
It's the most important thing that we can teach these kids.
Çocuklarımıza öğretebileceğimiz en önemli şey budur.
The theme's the most important, so you can pick the color and strategize from there, but if we get the theme, then we can pick the color.
Tema çok önemli, önce rengi belirleyip renge göre temayı ayarlayabiliriz. Ama temayı belirleyip sonra rengi de seçebiliriz.
A treasurer is one of the most important jobs a school has.
Saymanlık, okulun en önemli görevlilerinden biridir.
And that was the most important thing to be thunk of.
Bence de önemli olan aslında buydu.
The most important thing is to keep the coil down against the ground at all times, moving backwards and forwards like this...
Para ararken yere bu mesafede tutup sağa sola hareket ettirmeye özen gösterin.
As I was saying, I realize I never said the most important thing...
Söylediğim gibi en önemli şeyi söylemediğimi fark ettim.
The most important thing for me is to stress to the kids how it's important to be teammates.
Benim için önemli olan şey çocuklara nasıl bir takım olunabileceğini öğretebilmek.
You always said Latin and Greek were the most important languages for a physician to learn.
Bir hekim için en önemli dillerin Latince ve Yunanca olduğunu hep söylerdin.
Aaron believed that you literally ought to be asking yourself all of the time : What is the most important thing I could be working on in the world right now? And if you're not working on that, why aren't you?
Aaron, insanın kendine sürekli "şu an üzerinde çalışabileceğim dünyanın en önemli şeyi nedir" sorusunu sorması gerektiğine inanıyodu.
And that is the most important thing to me... That you do what makes you happy.
Benim için en önemli şey seni mutlu edecek neyse onu yapman.
And that is the most important thing to me... that you do what makes you happy.
Benim için en önemli şey seni mutlu edecek neyse onu yapman.
And that is the most important thing to me - - that you do what makes you happy.
Benim için en önemlisi bu seni ne mutlu edecekse onu yap.
It's just that [Sighs] this might be the most important interview of the campaign.
Bu görüşme... kampanyanın en önemli röportajı olabilir.
The most important parent mission is still to come.
En önemli aile görevine henüz başlamadık.
Well, I got two jobs, and the first, the most important, is being your dad.
Benim iki işim var : İlki ve en önemlisi senin baban olmam.
And the most important thing is when those gifts appear, nurture them the way you've nurtured this one.
Asıl meseleyse bu yetenek ortaya çıktığında onu da bunun gibi beslemek.
And the most important thing is love.
Ve en önemlisi de sevgi.
- Seth, what did I say was the most important aspect of this deal?
- Seth, bu anlaşmanın en önemli yanının ne olduğunu söylemiştim ben sana?
And that's the most important part of our wedding.
Ve düğünümüzün en önemli kısmı!
I know you're troubled, but the most important thing...
Başının belada olduğunu biliyorum ama en önemli şey...
There are a ton of historical references, like the Sachsenspiegel, which was the most important law book of the germanic middle ages.
Bir sürü tarihî gönderme var. Mesela Sachsenspiegel'da. Almanların Orta Çağ'daki en önemli yasa kitabı.
Listen, the most important thing is, they will be coming after you.
- Dinle, burada önemli olan onların senin peşine düşmesi.
The most important love you can receive is from yourself.
Alabileceğin en önemli sevgi, kendinden olanmış.
The most important meal of the day.
Günün en önemli öğünü kahvaltıdır.
Now suddenly it's the most important thing in your life!
Şimdi aniden hayatındaki en önemli şey bu oldu.
For me, that is the most important thing.
Benim için önemli olan şey yalnız kendi hayatımdır.
We store the instructions for the cure in the DNA, and then the RNA passes it on, and that makes her the most important member of my team.
İyileşme için gerekli olan talimatlar DNA'da bulunur. Bunları aktaran RNA'dır. Yani ekibimin en önemli üyesi o oluyor.
Wait, I almost forgot the most important part.
Dur, az kalsın en önemli kısmını unutuyordum.
That is not the most important part.
En önemli kısım bu değil.
Now, the most important lesson in learning accuracy...
Satıldı! İsabet hassasiyetindeki en önemli ders...
You never know what type you are until you lose the thing most important to you.
En önemli şeyini kaybedene kadar nasıl birisi olduğunu asla bilemezsin.
The most-important aspect of a successful recovery is recognizing that life will never be the same.
Başarılı bir iyileşmenin en önemli noktası hayatın hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını anlamaktır.
This is your most important meeting of the day.
Bu gün sizin en önemli toplantı.
And most important, how can he enforce the law when he's breaking it?
Daha da öte, kanunları çiğnerken nasıl kanunları yürütebilir?
You know, breakfast is the day's most important meal.
Kahvaltı günün en önemli öğünüdür.
Most important meal of the day.
Günün en önemli öğünü.
You are the number one most important thing in my life.
Hayatımda ki bir numaralı önemli şey sensin.
the most important thing 30
the most 28
most important 37
most importantly 190
important 159
important things 24
important people 16
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
the most 28
most important 37
most importantly 190
important 159
important things 24
important people 16
the mentalist 91
the more the merrier 116
the message 46
the moon 186
the middle east 33
the man 273
the merrier 49
the music 166
the moment of truth 36
the money 459
the money's gone 37
the more i think about it 71
the mask 38
the middle east 33
the man 273
the merrier 49
the music 166
the moment of truth 36
the money 459
the money's gone 37
the more i think about it 71
the mask 38
the money's good 16
the men 76
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the mall 39
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the men 76
the man himself 21
the maid 51
the mother 105
the mall 39
the movie 102
the map 56
the more 64
the manager 72
the music box 16
the master 100
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42
the monster 64
the murderer 56
the machine 63
the master 100
the mirror 38
the murder weapon 51
the military 42
the monster 64
the murderer 56
the machine 63