The trouble is tradutor Turco
1,999 parallel translation
Yeah, the trouble is keeping them.
Öyle, asıl problem bunu sürdürebilmekte.
The trouble is, Pompey, I don't believe you.
Bu saçmalık, Pompeius, Sana inanmıyorum.
But the trouble is, now we have an eyewitness and more importantly the evidence, that contradict what we all think.
Ama asıI sorun, şu anda görgü tanığımız ve bunu destekleyen bir kanıtımız var.
The trouble is, Nana... unless somebody advertises for a paleontologist's assistant... I'm not qualified for anything!
Sorun ise, Nana eğer paleontoloji asistanı olarak iş bulamazsam artık hiçbir şeyi karşılayamayacağım.
The trouble is Adam, she doesn't know anything.
Sorun şu ki Adam,... hiçbir şey bilmiyor.
The trouble is that the video is really grainy and I've lust about tweaked it into oblivion.
Fakat kayıt kalitesiz ve silinmesini son anda engelledim.
The trouble is it won't stay trapped in these bubbles for long.
Sorun şu ki bu kabarcıklar burada fazla kalmayacaklar.
The trouble is you're a blaster.
Sorun aceleci olman.
The trouble is, it's you he wants.
Esas sorun ; onun seni istemesi.
The trouble is, with Lifehouse, no one I've ever met, apart from Pete, ever understood it.
Lifehouse projesindeki sorun, Pete'in dışında hiç kimsenin onu anlamamış olmasıydı.
But the trouble is, he'd end up in a nightclub with him dressed up as a tart or a cavalier.
Ama sorun şuydu, bir orospu veya şövalye kılığında bir gece kulübüne giderdi.
And when trouble starts, a smart ibex knows that the best thing to do is to gain higher ground.
Akıllı bir dağ keçisi, bela yaklaşınca yükseğe çıkacağını bilir.
The truth is the CIA wouldn't be going through all this trouble on some 20-year-old operation unless ihad some validity today.
Gerçek şu ki ; bugün biraz inanılırlığım olmasaydı, CIA bu 20 yıllık operasyonla uğraşıyor olmayacaktı.
The only trouble I've got is that these things can run at 40 miles per hour.
Tek sıkıntı bu şeyler saatte 55 km hızla koşabilirler.
If everyone you care about is in trouble because of you, why don't you get out of the equation?
Eğer değer verdiğin herkesin başı senin yüzünden beladaysa neden kendini denklemden çıkarmıyorsun?
And this is in case you run into trouble down the road.
Bu, başın sıkışırsa diye yanında bulunsun.
The trouble is, if i tried to find evidence
Tekrar niye bırakmasın ki? Esas sorun şu : Buna kanıt ararsam...
Here is the trouble, president.
Başkanım! Sorun çıktı, başkanım.
The biggest trouble is that they are all narcissistic.
En büyük mesele topunun narsist olması.
This is in case you run into trouble down the road.
Bu da... Olur da başın sıkışırsa diye.
Mom told me that the company is in real trouble.
Annem bana şirketin gerçek bir sorunu olduğunu söyledi.
The brother says the marriage is in trouble.
Kardeşi evliliğin sorunlu bir dönemde olduğunu söylüyor.
The only source of trouble is likely to be the neighbors so each nest is built just beyond pecking reach
Tek sorunları komşuları olabilir. Bu yüzden yuvalar birbirine güvenli uzaklıkta yapılmış.
There is no way that the real Kira would go through the trouble of getting L to appear on TV, only to stop trying to kill him.
Kira niye bizim planımıza uyup L'in TV'ye çıkmasını engellesin ki?
I mean, more power to him, really, to find somebody outside of work'cause you start fishing from the company pier, and... asking for trouble.
Onun için daha fazla güç, gerçekten, iş dışından birini bulmak... çünkü, eğer şirket rıhtımında avlanmaya başlarsan... başına bela arıyorsun demektir.
The last thing I want to do is make trouble for you.
İsteyeceğim son şey başınızı belaya sokmak.
Veronica, if there is something going on... if you're in trouble, now is the time to tell me.
Başın dertteyse anlatma vaktin geldi.
You only injured us to the extent that we can't move since we don't pose any trouble if we fight you in the future, yet the only one that can move, Priscilla, is so filled with fear of such a strong power before her that she can't move.
Gelecekte onun için sorun teşkil etmediğimiz için, bizi sadece yaralayarak hareket etmemizi engelledi, tek hareket edebilecek olan Priscilla, büyük güce sahip olmasına rağmen korkuyla dolduğu için hareket edemiyor.
Antoine here is in trouble with the infractions committee for accepting gifts from a booster.
Antoine'nın başı bir hayranından hediye kabul etmesi nedeniyle ihlal komitesiyle dertte.
If Quentin leaves the boat, Sam, our plan is in serious trouble.
Quentin tekneden ayrılırsa,... planımız gerçekten suya düşer.
Trouble like the person who did this... is gonna go to jail.
Bunu yapan kişinin hapse gireceği türden bir sorun.
Trouble is, once it's set adrift, it's programmed to lock onto the nearest centre of gravity and that would be the Earth.
Sorun şu ki ; başıboş kaldığında, en yakın yerçekimi merkezine ulaşmaya programlı. Ve orası da Dünya.
Nakatsu is having trouble with the flirting showdown.
Nakatsu flört etme kapışmasında zorlanıyor.
The truth is, our band is in trouble.
Gerçek şu ki, grubumuzun başı dertte.
The trouble with you is that you're a martyr to your conscience.
Senin sorunun vicdanının kurbanı olman.
And the trouble with you is that you haven't got one!
Ve senin sorununda vicdanının olmaması!
Trouble is, when i spoke to the building's landlord, He said that browning didn't own a car.
Ev sahibiyle görüştüğümde Browning'in arabası olmadığını söyledi.
The woman I told you about yesterday is reallyin a lot of trouble.
Dün bahsettiğim kızın başı büyük bir belada.
Trying to solve that case is what got us in trouble in the first place, Shawn!
Bizi en başta o davayı çözmeye çalışman mahvetmişti, Shawn!
Sorry for all the trouble I've caused.
Başınıza iş açtığım için özür dilerim.
But why would you go through the trouble of answering questions with questions and pretending to lie if you really don't know where she is? Can you tell me?
Madem yerini bilmiyorsun, neden sorulara soruyla karşılık vererek yalan söyler gibi yapma zahmetine katlanasın ki?
The trouble with you, Ros, is that you're a serpentine bitch.
Senin sorunun Ros, düzenbaz bir kaltak olman.
- The Trouble with that is...
Buradaki sorun ise...
- The Trouble with that is that anyone in the world can challenge you.
- Buradaki sorun ise 2 Numara'ya herkes meydan okuyabilir.
Because if the Shimotomo merger does not go through soon, then that entire firm is in a lot of trouble.
Çünkü Shimotomo birleşmesi yakın zamanda gerçekleşmezse bütün firma bir çok sorunla karşılaşacak.
It's the cubs'dad, and he is in desperate trouble.
It's the cubs'dad, and he is in desperate trouble.
No, you see, the trouble with poet Is how do you know it's deceased?
Hayır, çünkü şairlerin derdi Anlamazsın öldüklerini
Is there any reason... Has there been any trouble in the family recently that would make her want to hurt or draw attention to herself?
Kendini yaralamak ya da dikkat çekmek istetecek aile içerisinde son günlerde sıkıntı oluşturma nedeni var mı?
- The King of England is in serious trouble of losing his throne to his parliament.
İngiltere Kralı tahtını parlamentoya karşı kaybettiğinden büyük bir sıkıntı yaşıyor.
The trouble with that is...
- Buradaki sorun ise...
- The trouble with that is... that anyone on the world can challenge him.
- Buradaki sorun ise 2 Numara'ya herkes meydan okuyabilir.
the troubles 21
trouble is 153
is it 9219
israel 117
islam 16
is something wrong 1059
is here 159
isis 48
island 46
isabel 421
trouble is 153
is it 9219
israel 117
islam 16
is something wrong 1059
is here 159
isis 48
island 46
isabel 421
isaac 589
issue 86
issues 74
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
issue 86
issues 74
istanbul 39
isobel 100
isabella 232
isn't it 16586
isles 199
isabelle 287
isaiah 54
isak 44
issued 23
isaacs 61
isn't it lovely 28
isn't 159
isn't she lovely 35
isn't it romantic 18
is she beautiful 26
is it really you 103
isn't she beautiful 90
issued 23
isaacs 61
isn't it lovely 28
isn't 159
isn't she lovely 35
isn't it romantic 18
is she beautiful 26
is it really you 103
isn't she beautiful 90