The whole deal tradutor Turco
410 parallel translation
If that old gent hadn't sold, the whole deal would've been blocked.
Eğer ihtiyar satmasaydı, bütün iş yatardı.
The whole deal is off?
Bütün anlaşma iptal mi?
We checked the whole deal with her maid.
Her şeyi kadının hizmetçisine doğrulattık. İşte bu kadar, desenize!
It can fold the whole deal.
Bütün görevi mahvedebilir.
We've got three minutes to pull the whole deal.
Bütün işi çevirmek için elimizde 3 dakika var
I swung the whole deal with one of the mates.
- Bütün işi bir arkadaşıma sallamıştım.
Ten percent of the whole deal.
Bütün işin % 10'u.
Forget the whole deal.
Bu işi tamamen unutun.
Make some excuse and beat it or we'll blow the whole deal.
İzin iste ve bitir şunu, yoksa bütün işi batıracağız.
He could change just like that and drop the whole deal.
Hemen değişir ve bütün işten vaz geçer.
Any chance he'll tell Kostas what to do with his money and walk away from the whole deal?
Teslimatı tamamlayıp ayrılmadan önce Kostas'a paranın durumunu sormaz mı?
Took a chance of blowing the whole deal.
Az kalsın her şeyi berbat ediyordun.
We've got to wind up the whole deal by tomorrow.
Satışın hemen yarın gerçekleşmesi lazım.
You don't know the whole deal.
Tüm anlaşmayı bilmiyorsun.
I mean, I don't want to seem stupid, but it looks to me as though I'm a pound down on the whole deal.
Aptal gibi görünmek istemem ama bu işte ben bir paunt zarardayım gibi geliyor bana.
He's left me an estate, gold, the whole deal.
Bana bir mülk ve biraz altın bırakmıştı.
The whole deal fit into two lunchboxes.
Tüm olay iki beslenme kutusunda bitiyor.
"Schuckert," I said to myself, "Schuckert, you'll invite him " after the whole deal is set, and then he'll probably pay for his own lunch. " Right?
"Schuckert," dedim kendi kendime, "Schuckert, onu, tüm anlaşma yapıldıktan sonra davet edersin, ve muhtemelen kendi yemeğinin parasını kendi öder." Haklı mıyım?
Echevierra gets hinky and immediately backs out of the whole deal.
Echevierra pimpiriklendi ve hemen işi yapmaktan vazgeçti.
I'm thinkin'of blowing'a whistle on the whole deal.
Bu işi bozmayı düşünüyorum.
The whole deal was a long shot, but I figured I'd give them the dough instead of my ex-wives!
Gerçekten de. Araştırmanız, gücümüzü etkileyecek mi? Hayır.
Kind of wipes out the whole deal, doesn't it?
Bu herşeyi bir soruya dönüştürüyor, değil mi?
The whole deal is some kind of crazy game.
Tüm mesele sanki çılgınca bir oyun gibi.
- Then forget the whole deal.
- O zaman tüm anlaşmayı unut.
The whole deal is math.
Bütün olay matematik.
So I think we should forget the whole deal and go back to being friends.
Bu yüzden, bence tüm anlaşmayı unutup arkadaş olduğumuz zamana geri dönmeliyiz.
Your try could kill the whole deal.
Bu istek tüm anlaşmayı bozabilir.
Sometimes I just want to dump the whole deal.
Bazen her şeyi bırakmak istiyorum.
- On your knees, Ajax hands, scrubbing, the whole deal?
- Dizlerinin üstünde, Ajaxla... -... ellerinle, ovarak, bu şekilde?
He'll blow the whole deal.
Tüm işi mahvedecek.
The whole deal is some kind of crazy game.
Tüm bu olup biten çılgın bir oyun gibi.
The only loser in the whole deal is a rich, cheating, wife-beating old bastard. You're talking about murder.
Bu işte kaybeden tek kişi karısını döven ve aldatan yaşlı p... ç kurusu olacak.
The whole deal's going down tomorrow.
Herşey yarın sonuçlanacak.
I'll explain the whole deal.
Size durumu izah edeyim.
You're going to let that Jordan stock stay right where it is... because if you don't, I'll broadcast the whole rotten deal.
Jordan hisselerine dokunmayacaksın, hisseler el değiştirmeyecek. Eğer dokunursan, bütün pisliklerini ortaya dökerim.
Say, Colonel, it will only take one informer to tip this whole deal off to the Japs.
Albay, bütün bu anlaşmanın bilgisini almak sadece bir muhbire bakar..
Apparently I just didn't have what it takes... and the time had come to wrap up the whole Hollywood deal and go home.
Anlaşılan gereken yetenek bende yoktu. Hollywood sayfasını kapatıp eve dönmenin zamanı gelmişti.
The whole crew, or there's no deal!
Bütün mürettebat. Yoksa anlaşma olmaz!
Isn't that the deal that started this whole thing?
Her şeyin başlamasına neden olanlar bunlar değil miydi?
The Dude's whole future depends upon this deal.
- Züppe'nin bütün geleceği bu anlaşmaya bağlı.
You think you're dealing only with Feng Kaishan It's actually the whole town you've to deal with Thanks for telling me all that
Tek düşmanın Feng Kaishan sanma aslında tüm kasabayla mücadele edeceksin uyardığın için sağol
Now, we have just passed through the month of November, usually a month of fogs and gloom, but, on the whole, a month I've liked a good deal better than some other months we've seen during the course of this present unpleasantness.
Daha yeni Kasım'ı atlatmıştık, normalde kasvet ve sis dolu bir ay, ama bütün olarak baktığımızda, bizim için, geçirdiğimiz bir çok aydan daha iyi sonuçlanmıştı, hele ki süregelen umutsuz durumu göz önünde bulundurursak...
But as for this whole CCA deal with the Saudis you'd know a lot more about that, Frank, than I would.
Suudilerle yapılan CCA anlaşması hakkında benden daha çok şey biliyor olmalısın Frank.
Some of them are into fantasies that require a great deal of acting ability... and while Mary has gotten a whole lot better in the last few weeks... there's one situation where I'm afraid...
Bazılarının oldukça rol yeteneği gerektiren fantezileri oluyor... Mary geçtiğimiz birkaç haftada kendini geliştirdiği halde beni korkutan bir durum var ki -
We'll be there with TV cameras to make a big deal of the whole thing.
Büyük haber yapmak için TV kameralarıyla orada olacağız.
Could sew this whole deal up in one afternoon over the wires.
Bütün anlaşmayı bir öğleden sonra telefonla görüşerek halledebilirim.
We'll have perches, cups, the whole fucking deal!
Tüneğimiz, kaplarımız, bir sürü ıvır zıvırımız da olur!
Flat deal for the whole package, right here, right now.
Tüm paket için tek teklif, hemen şimdi.
Second, we evacuate your neighbors, and third, we send a whole shit-load of cops in there to deal with the thing.
İkincisi, komşularını tahliye edeceğiz, ve üçüncüsü, o şeyi halletmek için tüm polisleri oraya yollayacağız.
This whole deal with the porters.
Tüm hamallarla yapılan anlaşma.
They know that if they mess with one duck, they gotta deal with the whole flock.
Bilirler ki eğer bir ördek ile uğraşırlarsa, tüm sürüyle karşı karşıya gelirler.
the whole thing 282
the whole nine yards 33
the whole world 65
the whole truth 141
the whole day 16
the whole package 29
the whole bit 20
the whole time 137
the whole 179
the whole family 62
the whole nine yards 33
the whole world 65
the whole truth 141
the whole day 16
the whole package 29
the whole bit 20
the whole time 137
the whole 179
the whole family 62
the whole nine 29
the whole night 30
the whole world is watching 19
the whole story 34
the whole town 21
the whole shebang 54
the whole lot 23
the whole world's watching 21
deal 1720
dealer 65
the whole night 30
the whole world is watching 19
the whole story 34
the whole town 21
the whole shebang 54
the whole lot 23
the whole world's watching 21
deal 1720
dealer 65
deals 32
dealers 22
dealing 46
deal with it 283
deal me in 31
dealer's choice 40
deal the cards 16
deal with this 26
deal's a deal 24
deal's off 49
dealers 22
dealing 46
deal with it 283
deal me in 31
dealer's choice 40
deal the cards 16
deal with this 26
deal's a deal 24
deal's off 49