Then it's a date tradutor Turco
94 parallel translation
- Then it's a date.
- O zaman yarın gece.
It's a date then.
Anlaştık o halde.
It's a date then. I'll meet you here Saturday at noon?
Cumartesi burada buluşalım.
- It's a date, then.
- Öyleyse buluşuyoruz.
- It's a date, then.
- Anlaştık o zaman.
It's a date then.
Tamam o zaman.
- Then it's a date.
- O zaman randevulaştık.
What's it like to go out on a blind date and then you find out it's your own wife?
Normie, Normie. Tanışma randevusuna gidip, kendi karınla buluşmak nasıl bir duygu?
It's a date then.
Randevu tamam o zaman.
Then it's a date.
Öyleyse görüşürüz.
It's a date. See you then.
Anlaştık, görüşürüz.
See, once we carbon date it, then we'll get a real good idea what era it's from.
Bak, önce karbon yaşını tespit ettik, şimdi hangi çağdan olduğuna dair bir fikir elde edebileceğiz.
Then maybe it's time for a date?
Çizim zamanı bitti.
It's a date then.
Anlaştık o zaman.
- Well, if it's not a date, then what is it?
- Eğer bu randevu değilse ne yani?
- Then it's a date.
— O zaman randevulaştık.
But the way you do it is you meet someone, become their friend build a foundation, then ask them out on a date.
Ama bence şöyle yapmalısın ; biriyle tanış, onun arkadaşı ol bir temel kur ve sonra çıkma teklif et.
So then it's a date.
Öyleyse bu bir randevu.
Then it's a date.
Öyleyse, söz.
It's not exactly a date. Then what exactly is it?
Ne öyleyse?
Then it's a date.
O zaman bu bir randevu.
- Great, then it's a date.
- Harika, o zaman randevulaştık.
It's a date then.
O halde, bir randevumuz var.
Good, then it's a date.
Güzel o zaman bu bir randevu.
Good. So it's a date, then.
Güzel, demek bu da bir randevu oluyor.
Then it's a date.
O zaman kararlaştırılmıştır.
Then let's set a date and do it.
Öyleyse bir gün ayarlayalım ve şu işi halledelim.
Then it's a date.
O zaman buluşma tamam.
Then it's a date.
o zaman çıkıyoruz.
Good, then it's a date.
Güzel, o zaman anlaştık.
Well, then it's a good thing that we have a date tonight.
O zaman bu gece randevumuz olması güzel bir şey.
Because then if we decide to Use the sperm at a later date to Have a child together, then it
Çünkü ileri bir tarihte spermi kullanarak çocuk sahibi olmaya karar verirsek her şeyin başladığı anda bir bağımız varmış gibi olur.
Well, then it's a date... to talk.
O halde, bu bir randevu... konuşmak için.
You--you date a girl, you romance a girl, and then when it's time to commit,
Sen... bir kızla çıkıyorsun, bir kızı etkiliyorsun, ve sonra iş bağlanmaya gelince,
IF IT'S A REAL DAN HUMPHREY DATE THAT YOU WANT, THEN IT'S A REAL DAN HUMPHREY DATE
Eğer istediğin gerçek Dan Humphrey buluşmasıysa, o zaman alacağın şey gerçek...
my orders are to ensure her safety in this area till 22 : 30 this date, and pack her back on a lovely and talented helicopter. then it's to baghdad, and out of my hair. and if she has a different plan?
Aldığım emirler onun bugün 22.30'a kadar bu bölgedeki güvenliğini sağlamak ardından da onu sevimli ve hünerli helikopterine bindirip Bağdat'a götürmek ve paçamı ondan sıyırmak.
Then it's a date.
Anlaştık o halde.
It's hard enough to date as a single mom, and then your son brings home a ghost.
Hem bekar bir anne olarak randevuya gitmek o sırada da oğlunun eve bir hayalet getirmesi çok zor bir şey olmalı
It's a date, then.
Tamam çıkıyoruz, o halde.
- We'll say it's a date, then? - Mm-hmm.
Tamamdır o zaman.
It's not your fault you got phone duty during Senator Burke's visit. But unless he makes a pit stop to the pole-dancing parlor well, then we can still make it a date.
Senatör Burke'ün ziyareti sırasında, telefon nöbetini almak senin suçun değil, ama kucak dansı vermek için buraya uğramayacaksa, bunu bir randevuya dönüştürmede sakınca yok.
So he'd say it's not a date but then he'd jump you.
Yani randevu değil dedi, fakat sonra üstüne atladı.
So it's a date, then, tonight.
O zaman bu akşam buluşacağız.
So Then, It's A Date.
Evet, o zaman bu bir randevu.
- The big deal is that we were supposed to have a date night and you took me to this concert, which is cool but then we get there and it's like I don't even exist.
- Sorun şu ki beraber bir gece geçirecektik ve beni konsere götürdün, ki sorun değil ama oradayken yokmuşum gibi davrandın.
Then it's a date.
Öyleyse randevulaştık.
We pretend we're planning a wedding, but then as the date approaches, we get overwhelmed with the details and have to elope. It's perfect.
Düğünümüzü planlıyormuş gibi yaparız ama sonra düğün yaklaşırken ayrıntılardan boğulmuş gibi yapıp kurtulabiliriz.
Then it's a date.
O halde çıkıyoruz.
Then it's a good thing it was only like a date.
O zaman bunun buluşma gibi bir şey olması iyi.
- Then it's a date.
- O zaman bu bir buluşma.
Well, if it's not a date, then why am I not wearing underwear?
Bu bir randevu değilse, o halde neden iç çamaşırı giymedim?
then it's settled 125
then it's over 47
then it's 45
then it's true 28
it's a date 249
a date 205
then nearly 94
then don't 282
then you're an idiot 17
then what 1564
then it's over 47
then it's 45
then it's true 28
it's a date 249
a date 205
then nearly 94
then don't 282
then you're an idiot 17
then what 1564
then prove it 86
then you're wrong 16
then i'm leaving 17
then you know 40
then i 166
then you 156
then i'll wait 16
then leave 77
then do it 228
then you're right 18
then you're wrong 16
then i'm leaving 17
then you know 40
then i 166
then you 156
then i'll wait 16
then leave 77
then do it 228
then you're right 18