There's always one tradutor Turco
528 parallel translation
If there's one thing that I've learned in life, it's to always have a backup.
Hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da her zaman bir yedek planın olması gerektiği.
In dealing with animals, Eric, there's one thing to always remember.
Hayvanlarla uğraşırken Eric, bir şeyi unutmamalısın.
There's always the danger of one's becoming blasé.
Birilerinin bıkması gibi bir tehlike her zaman var.
I put'em in the top drawer here where they're always put, but there's never a one of'em.
Onları her zaman koyduğum yere, üst çekmeceye koydum ama orada yoklar.
If there's one thing we know it's that an innocent man always denies the crime, loud and often.
Deneyimlerimizden iyi biliriz, masum insanlar suçlarını hep inkar ederler.
There's always room for one more.
Her zaman fazla bir masa vardır.
I know there's one big answer I've always looked for :
Ben durmadan aradığım cevapları bulmanın peşindeyim.
Well, I suppose because, No matter how high you climb, there's always a higher one.
Tahminim, ne kadar yükseğe çıkarsan çık daha yüksek bir nokta olduğu için.
Now, there's no resale value in a thing like that... so I always figured he must have liked to play one.
Bu tür bir şeyin satış değeri yoktur... bu yüzden hep armonika çalmaktan hoşlanıyor olması gerektiğini düşündüm.
Well, no matter how fascinating distant places are, there's always someone at home one misses, isn't there?
Ne kadar muhteşem yerlere gidersek gidelim, evde daima özlediğimiz biri vardır, değil mi?
- That's it! There's always the one!
- Ama o birlik olasılık hep var.
There's always the chance this one might be different.
Bunun farklı olabileceğini unutmamak lazım.
There's one thing about us. We always believe in business before pleasure.
Bizim için doğru olan tek şey, her zaman işimizin zevkten önce geldiğidir.
There's always room for one more.
Daima daha fazlası için odada yer vardır.
There's always the possibility you spent a few minutes under one of Exeter's sunlamps.
Her zaman, Exeter'in güneş lambalarının altında birkaç dakika geçirme ihtimali var.
There's one stair that always creaks.
Gıcırdayan bir basamak var.
My daddy always said there's only one time a man should be in a hurry.
Babam şöyle derdi : " İnsan bir tek durumda acele etmeli...
When one man goes down, there's always another itching... to take his place.
Bir adam ölünce, onun yerini almaya hevesli biri hep çıkar.
But there's always one island where the storm can't touch us.
Ama hicbir firtinanin bize dokunamayacagi bir ada hep var.
There's always one.
Her zaman bir tane vardır.
I've told you in this job, even when it's finished there's always one more thing to do.
Söylediğim gibi bu işte, iş bittikten sonra bile, hep yapılacak bir iş daha vardır.
On the theory that there's always one more thing I'll set up the mortar here to create an additional diversion.
Başka bir aksilik çıkma ihtimali üzerine, onları şaşırtmak için buraya fazladan bir havan topu daha koyacağım.
The professor says there's always one more thing to do.
Profesör, her zaman yapılacak birşey daha vardır, der.
There's always that chance... that one will do something that will leave everyone with a bad taste.
Her zaman birinin... çıkıp da herkesin tadını kaçıracak bir şey yapması ihtimali vardır.
There is always work and living for others and doing one's duty.
Her zaman başkalrı için çalışmak ve yaşamak ve insanın görevini yerine getirmesi söz konusu.
You know, take any group of guys, there's always one that stands out.
Bilirsiniz, her grupta biri ön plana çıkar.
Sometime. at one point. there's going to be a split second when we'll have a one-in-a-million chance. there always is.
Milyonda bir bile olsa, çok az bir şansımız var Bu hep böyle olmuştur...
There's one thing that always bothered me, Hosgood.
Her zaman çok merak ettiğim bir şey vardı, Hosgood.
- There's always one somewhere.
- Bir yerlerde daima vardır.
I always say - and you can quote me on this one, boys - there's nothing succeeds like success.
Hep dediğim şu sözü yazabilirsiniz çocuklar : Başarı başarıyı getirir.
There's one thing about him. He'll always help if I'm in any sort of trouble.
Onun en iyi yanı, ne zaman sıkıntım olsa bana yardım eder.
There's always one too many arms.
Ortalıkta çok fazla kol var! Burada bırakalım.
COMSTOCK : And there's always one like that in the school system.
Eğitim sistemi içinde hep böyle birisi vardır zaten.
There's always one for every room
Her odada mutlaka bir tane bulunur.
Aye. I'll bet there's one Saturday night booze-up your father's always regretted.
Ayyaş babanın, o cumartesi gecesi için pişman olduğuna bahse girerim.
- This spot where Baloo fell... will always be a hallowed place in the jungle... for there lies one of nature's... noblest creatures.
- Baloo'nun yattığı bu yer, doğanın en soylu yaratıklarından birinin yattığı yer olarak daima kutsal kalacaktır.
If you go high, there's always one man.
Yeteri kadar yükseğe çıkarsan, orada her zaman biri vardır.
I was so frightened I almost forgot, in this country there's always one acceptable explanation in such matters.
Neredeyse unutuyordum, bu ülkede her zaman sorunları açıklamanın makul bir yolu vardır.
One never gets used to these things. There is always a hell to go through.
Böyle şeylere alışık olmayınca, cehennem gibi gelir.
There's always one to get stuck.
Daima birisinin arabası çamura saplanır.
You're the one who's always trying it out there.
Orada ölmeye çalışan sensin.
There's one way you can always locate yourself or any of us instantly.
Yerinizi veya herhangi birimizin yerini belirlemek için tek bir yol var.
There's always room for one more bureaucrat.
Bir fazla bürokrat için her zaman yer vardır.
There's always one question.
Sadece bir soru sorarım.
Take off one uniform, there's always another underneath
Bir üniformayı çıkarsan bile altında bir başkası vardır.
Mr. Kirkland, there's always one.
- Hep bir taksi vardır.
There's always one in every section.
Her bölümde bir tane olur.
If there's one thing I've learned about life if you miss one train, there's always...
Şu hayatta bir şey öğrendim bir treni kaçırsan bile, her zaman...
There is always one's feet.
Her zaman ayakların seninle.
There's no largest number. If anybody gives you a candidate you can always add the number one to it.
En büyük sayı diye bir şey yoktur en büyük diye önerilen her sayıya "1" sayısını ekleyebilirsiniz.
There's always a way, if you want one.
- İstersen her zaman bir yol bulursun.
there's always hope 39
there's always another way 25
there's always a way 57
there's always something 47
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's always 22
ones 44
there's always another way 25
there's always a way 57
there's always something 47
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
there's always 22
ones 44
one day at a time 90
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one moment please 57
one more time 797
one day 2293
one thing at a time 106
one month later 23
one more 931
one year ago 42
one more shot 23
one more day 57
one more hour 17
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one more chance 34
one hundred 76
one step at a time 173
one more minute 37
one more drink 18
one more round 22
one more thing 865
one moment 967
one and two 35
one second 1230
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one point 33
one game 29
one's missing 20
one by friend 20
one sec 340
one night 558
one at a time 318
one time 516
one week 142
one point 33
one game 29
one's missing 20
one by friend 20