They were fighting tradutor Turco
292 parallel translation
Carolina sort of- - she couldn't say much, but she said that she was- - they were fighting- - her and Johnny were fighting.
Carolina pek konuşamıyordu ama kavga ettiklerini Johnny'yle kavga ettiklerini söylüyordu.
They were fighting.
Onlar kavga ediyorlardı.
If ever soldiers knew what they were fighting for, it was these, giving freedom and honour back to their brothers.
Askerler, ne için savaştıklarını biliyor olmalarına rağmen... olan buydu, kardeşlerine onurlarını ve özgürlüklerini geri vermek.
The men whose names are inscribed here knew what they were fighting for.
İsimleri anıta yazılmış o insanlar ne uğruna savaştıklarını biliyorlardı.
We didn't even know what they were fighting about.
Onların ne uğruna savaştıklarını dahi bilmiyorduk.
We merely showed them the meaning of what they were fighting for.
Onlara sadece ne için savaştıklarını gösterdik.
I thought they were fighting.
Onların kavga ettiklerini sandım.
Well, what the hell do you think they were fighting with?
onların ne ile savaştığını sanıyorsun?
If they were fighting or eating their spring they wouldn't have time to reproduce.
Kavga etseler yahut birbirlerini yeseler üremeye zamanları olmaz.
All I can tell you for sure is that they were fighting in Bezanika.
Emin olduğum tek şey... en son Bezanika'da savaştıkları.
They've been working on it since wwii when they were fighting the Japanese.
Japonlara karşı savaştıkları zaman akıllara durgunluk veren bir tünel yapmışlar.
They were fighting for their own salaries and own conditions of life.
Kendi ücretleri ve çalışma şartları için... -... mücadele ediyorlardı. - Peki siz ne yapıyordunuz?
- Lars Lindquist, the man they were fighting over - he's dead.
- Lars Lindquist yani kendisi için kavga ettikleri adam. Ölmüş.
When they were fighting the Japanese...
Japonlarla savaştığımız sırada...
When they were fighting the Japanese a lot of people were killed.
Değil mi? Savaş sırasında birçok insan öldü.
One of the staggering facts is that most men here believe we will not win the war, and yet they stick their necks out every day, and carry on as if they were fighting for the continental security of the United States. "
"Şaşırtıcı gerçeklerden biri.." "insanların savaşı kazanacaklarına inanmaması!" "Yine de onlar sarmaş dolaş ayrılamıyor,"
They didn't know, what they were fighting.
Neyle savaştıklarını bilmiyorlardı.
They were fighting.
Kavga ediyorlardı.
I told you, they were fighting all night.
Dedim ya, bütün gece kavga ediyorlardı.
Not for long. They were fighting, and I wanted to help him, and boom!
Dövüşüyorlardı, ona yardım etmek istedim ve sonra bum!
They were fighting over a parking space.
Sadece bir park yeri için kavga ediyorlardı.
They were fighting it out on the streets!
Sokakta kavga çıkarttılar! - Ben yapmadım.
They were fighting, and they made so much noise Daddy heard and come out to see what all the ruckus was.
Onlar tekme tokat kavga ediyorlardı. Çok gürültü yaptılar... Babam duydu...
They were fighting over a man.
Ben kâhinim, büyücü değil.
The other thing they were fighting about... Was Matty Mereaux.
Kavga ettikleri diğer konu, Matty Mereaux'ydu.
They were fighting over a girl.
Kız yüzünden kavga ediyorlardı.
What I want to know is who says they were drunk in my café and fighting.
Mekânımda insanların sarhoş olup kavga ettiğini kimin söylediğini bilmek istiyorum.
They were people who were fighting it out and not complaining.
Deli gibi mücadele eden ama hiç şikayet etmeyen insanlardı.
He said once they were the only causes worth fighting for.
Bir keresinde, uğruna dövüşmeye değecek tek şeyin, onlar olduğunu söylemişti.
They were always fighting me.
Benimle asla geçinemezler.
- What were they fighting about?
- Ne diye kavga ediyorlarmış?
They were all so tough until the fighting started.
Savaş başladığı sırada çok güçlüydüler.
- They were fighting.
- Tartıştılar o kadar!
They knew you and Helen were arguing and fighting.
Seni tanıyorlardı. Helen'le münakaşa ve kavga edip duruyordunuz.
Well, they were either fighting something, or the death throes were violent.
Ya bir şeyle mücadele ediyorlardı ya da ölüm sancıları çok şiddetliymiş.
That was one of the reasons they were always fighting.
Genelde tartışma nedenleri bu oluyordu.
Secondly, the Germans facing us on that north side of the corridor they were trying to keep open for their escape, were in areas where they had been fighting against us for two months or more.
Ayrıca bu bölgede bulunan Alman güçleri kaçış yollarını açık tutmaya çalışıyordu. Bu bölgede bizimle iki aydan fazlaca bir süredir çatışma hâlindeydiler.
In Spain, they were still fighting.
İspanya'da, hala savaşıyorlardı.
- Why were they fighting?
- Neden savaşıyorlar? - Bilmiyorum.
They were always fighting, always screaming at each other.
Bu annem. Hep kavga ederlerdi. Birbirlerine bağırırlardı.
Well, what were they fighting about?
Neden kavga ettiler peki?
So were my father and my elder brother, they died fighting in China.
Babam ve büyük ağabeyim de. Hepsi Çin'de savaşırken öldüler.
They were scared. They were worried. They figured you guys were too soft, not fighting up to your potential.
Onların korkuları sizlerin çok yumuşak olmanız ve elinizden geleni yapmayacağınızdı.
After all they were only fighting for their country like most of the world has been doing.
Sonuçta sedece onlar, tıpkı dünyanın geri kalanındaki insanların yaptığı gibi... sadece ülkeleri için savaşmışlardı.
They were a nice couple at first but it wasn " t long before they started fighting.
Başlangıçta iyi bir çifttiler fakat çok geçmeden kavga etmeye başladılar.
They interrupted a duel we were fighting.
Biz düello yapıyorduk, onlar bizim düellomuzu engellediler.
Sounds silly, but they were always fighting.
Kulağa komik geliyor... ama her zaman kavga ediyorlardı.
There were some sporadic battles, but the specter of fighting their countrymen proved too much for these rebel troops and they surrendered quickly.
Seyrek çatışmalar yaşandı. Ama görünüşe göre,... ülke sevgisiyle savaşan askerler bu asi gruba çok şey kanıtladı. Ve çabucak yakaladılar.
When they glued this together, they were still fighting World War I.
1. Dünya Savaşı'ndan kalma.
'They became so basic that they were like two kids fighting.'
O noktadan sonra çok sıradan dövüşmeye başladılar, iki çocuk dövüşüyor gibiydi.
They were either crying or fighting or having stomach aches And they kept calling their mother
Ağladılar, kavga ettiler, mideleri ağrıdı annelerine seslenip durdular.
they weren't there 24
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were beautiful 18
they were not 22
they were lovers 19
they weren't 91
they were 560
they were together 21
they were good 30
they were best friends 18
they were right 58
they were beautiful 18
they were not 22
they were lovers 19