To that end tradutor Turco
4,878 parallel translation
To that end, next you have a word, tell him I'm gonna have his parole reinstated.
Bu amaç uğruna, bir daha kendisi ile konuştuğunda şartlı tahliyesini tekrar devreye sokacağımı söyle.
To that end, I've given Jeanne greater leeway on our task force.
Bu amaçla Jeanne'e timimizde daha çok karar verme özgürlüğü veriyorum.
To that end, Jeanne and I have been talking and we'd like to try an experiment.
Bu amaçla, Jeanne'le konuşuyoruz ve bir testi denemek istiyoruz.
You did not ask me for mine when you decided to end your life before you knew that Parish could separate you from the Horseman.
Parish'in seni atlıdan ayırabileceğini öğrenmeden önce sen bana sormadan kendi hayatına son vermeyi kafana koymuştun.
He's the only one that knows how to end this.
Buna son vermenin yolunu bilen tek kişi oymuş.
Alright, tell uncle Vex, who's the unfortunate sot that's going - to met his untimely end?
Vex amcaya söyle bakalım, kimmiş bu zamansız ölümüyle tanışacak şanssız kişi?
If something happened to you, that would end me.
Eğer sana bir şey olursa, bu benim sonum olur.
Roy, yesterday you gave me a bracelet worth every dime that you had, and now what, you want to end things?
Roy, dün bana sahip olduğun tüm parayla aldığın bir bileklik verdin şimdi de ayrılmak mı istiyorsun?
And do you feel that I've not lived up to my end of it?
Anlaşmanın üzerime düşen kısmını yerine getirmediğimi mi düşünüyorsun?
I believe it contains secrets that could put an end to these petty wars that besiege us forever.
Sonsuza dek sürecek olan bu aşağılık savaşa son verecek sırlar içerdiğine inanıyorum.
Would it be selfish of me to say that I don't want it to end?
Bitmemesini istediğimi söylesem bencillik mi yapmış olurum?
Be careful. Talk to him like that, you will end up behind a desk pushing papers.
Onun hakkında konuşurken dikkatli ol, sonunda kendini masabaşında kağıtlarla boğuşurken bulabilirsin.
Leaving East End and meeting Eva was... the best thing that ever happened to me.
East End'den ayrılmak ve Eva ile tanışmak başıma gelen en güzel şeydi.
Everyone! We have to shoot that bell... over to that ring... to end this game!
Millet, eğer bunu kedinin boynundaki potaya atarsak oyun bitecek!
How many Molbeck date nights end with you saying that to your wife?
Gecenin sonunda karına bunu söylediğin kaç Molbeck buluşması oldu?
So someone programmed a bot to commit a crime, get taken out, and end up in our evidence locker to steal that head?
Öyleyse birisi o kafayı çalmak için bir robotu suç işlemeye programlayıp yakalanmasını ve kanıt kasamıza gelmesini mi sağladı?
Phillip Stroh's going to solitary until we decide about his future, so you won't have to wear that tie again for a long time, and it's the end of your security detail because we got rid of the guy who was trying to kill you.
Biz geleceğine karar verene kadar, Phillip Stroh hücre hapsinde kalacak. Dolayısıyla bu kravatı uzunca bir süre tekrar takman gerekmeyecek. Ve güvenlik görevlisinin de sonu geldi.
I think that you like knowing how things are going to end.
Bence bir şeylerin nasıl son bulacağını bilmek hoşuna gidiyor.
But that doesn't have to be the end of the story.
Ama hikayenin sonu bu şekilde olmak zorunda değil.
But we don't think that has to be the end of the story.
Fakat biz bu hikayenin böyle bitmesi gerektiğini düşünmüyoruz.
Oh, just a little device that's gonna bring an end to mankind.
İnsan ırkının sonunu getirecek küçük bir cihaz sadece.
Zoe... she's on the roof, and she's actually an Atrian, and she has four other fake human Atrians with her and this machine that looks like a vacuum cleaner, but could bring an end to humanity, or... or something.
Zoe. O çatıda ve aslında bir Atrian ve yanında dört tane sahte insan Atrian daha var ve vakum gibi bir makine daha var ama insanlığın sonunu getirebilirmiş.
Okay, guys, we're having our secret ballot at the end of class, but before we get to that, Puckerman has asked to do a number.
Tamam, çocuklar dersin sonunda Gizli oylamamızı yapıyoruz. Ama, bundan önce Puckerman bize,
Forgive me, King Aelle, but I might suggest that even the complete destruction of one Northern army will not lead to the end of their incursions.
Bağışla beni Kral Aelle, lakin tek bir Kuzeyli ordusunu tam anlamıyla hezimete uğratmak bile onların baskınlarının sonunu getirmeyecektir.
The only way to bring an end to these incursions is to negotiate an agreement that is good for both sides.
Bu baskınlara son vermenin tek yolu her iki tarafın da çıkarına olan bir anlaşmayla mümkün.
I knew that if I really wanted to end poverty,
Yoksulluğa son vermeyi ne kadar istediğimi anlamıştım.
That means that I have to assign resources in pursuit of that end.
Bunun anlamı sonuna kadar bunun için atamak zorunda olacağımdır.
You started a war that you don't know how to end.
Nasıl bitireceğinizi bilmediğiniz bir savaş başlattınız.
We'll end up like one of those couples that sits there with nothing to talk about... until we glom on to other people.
Sonumuz, konuşacak hiçbir şeyi kalmadığı için başka insanlara bulaşan çiftler gibi olur.
That's why we need to put an end to all of this.
Bu yüzden her şeye bir son vermemiz gerekiyor.
You took a back road, ran out of gas, got stuck in a snowstorm, spooned to stay warm- - at least that's your story- - and at the end of it, you were best friends.
Tipide mahsur kalınca ısınmak için birbirinize yapıştınız. Sen böyle anlattın en azından. Sonunda da çok sıkı dost oldunuz.
It was a twisting, turning road that led to the end of the aisle, and not everything along the way was perfect.
Ucu düğün yerine varan dolambaçlı ve dönemeçli bir yoldu bu. Yol boyunca yaşanan her şey dört dörtlük değildi.
He also says that he's the only one who can hook us in to a network of truly high-end buyers.
Ayrıca bizi üst düzey alıcıların olduğu ağa ulaştıracak tek kişi olduğunu söylüyor.
My letter to the commodore to be delivered to him in the event that I come to, well, an unforeseen end, I suppose.
Amirale teslim edilecek bir mektup buraya gelip de beklenmedik bir son ile karşılaşırım diye, sanırım.
There's a dirt road to the left in a house at the end of that road.
Sola dönünce o yolun sonunda bir ev bulacaksın.
If we end up having to defend a town surrounded by bridges, we may just wish we weren't, and we may just wish we had a way of demolishing them, that doesn't involve waiting in line!
Köprülerle çevrili bir kasabayı savunmak durumunda kalırsak cephede beklemeyi gerektirmeyen içinde bizim olmadığımız bir yıkım şekline sahip olmayı dileyebiliriz.
That would be the perfect end to this nightmare of a day.
Bu kadar korkunç bir gün için mükemmel bir son olurdu.
I hate to tell you but you're gonna end up in porn... cause that's what happens to girls from Idaho.
Bunu sana söylemekten nefret ediyorum ama sonun bir pornoda olacak çünkü Idaho'dan gelen kızlara böyle olur.
We gonna let the song play out to the end so you can think about that, then you gonna tell us where we can find him, or that'll be the last song you ever hear.
Şarkının bitmesini bekleyeceğiz ki, düşünmeye vaktin olsun. Sonra onu nerede bulacağımızı söyleyeceksin... -... yoksa duyduğun son şarkı bu olur.
But somehow, that never seems to quite end up happening.
Ama nedense hiç olmuyor.
They're fleeing the latest manifestation of an African conflict that seems to have no end.
Afrika'nın bitmeyen çatışmalarının son örneğinden kaçıyorlar.
I didn't hold up my end of the bargain, but I'm trying to make up for that.
Ben üzerime düşeni yerine getiremedim ama bunu telafi etmeye çalışıyorum.
- That the best way to end the day is to take a glass on top Bar.
günü bitirmenin en iyi yolu bardan bir şişe şarap almak.
If you do that, then surely, I will grow to hate you, and be able to put an end to this love.
Ancak o zaman senden nefret edip bu aşka bir son verebilirim.
Yeah, I'd love to say that a cutting board to the face was the end of Axl and Sue's epic fight.
Axl'ın yüzüne aldığı darbeyle Sue ile girdiği destansı mücadele sona erdi demek isterdim.
There's no end to that bastard's greed
Hırsı bitmek bilmiyor!
Your job was to make sure that I didn't end up here in the first place.
İşiniz emin oldu Ben burada sona ermedi ilk etapta.
And that's on the low end, according to bing.
Bing'e göre en az bu kadarmış.
Mom, I need you to end this because I have some things to tell you that are gonna rock...
Anne, bunu bitirmen lazım. Çünkü sana söylemem gereken şeyler var ve bunlar bütün dünyanı sarsacak.
If we can get this news to Vakil that we are not buyers but suppliers of such high-end cocaine, he's bound to approach us.
Eğer ki, Vakil'e bizim satıcı değil de iyi kokain üreticisi olduğumuza ikna edersek, tuzağımıza düşer.
Well, they're all going to end up that way anyway, aren't they?
Zaten sonunda duman içinde kalacaklar, değil mi?
to that 33
ending 49
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
endurance 18
end of story 551
end of the road 27
ending 49
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
endurance 18
end of story 551
end of the road 27
end of conversation 21
end of the week 38
end of the line 92
end of the hall 30
end of an era 18
end of days 17
end of discussion 146
end of the month 22
end of 34
end of the day 44
end of the week 38
end of the line 92
end of the hall 30
end of an era 18
end of days 17
end of discussion 146
end of the month 22
end of 34
end of the day 44
end up like me 26
end job 24
endlessly 20
end quote 27
end it 89
end transmission 16
endowed 33
end of the world 36
end this 30
end job 24
endlessly 20
end quote 27
end it 89
end transmission 16
endowed 33
end of the world 36
end this 30