English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ W ] / We couldn't

We couldn't tradutor Turco

7,729 parallel translation
But he didn't, and so we couldn't back down either.
Ama o yapmadı. Biz de geri dönemezdik.
Setting aside the fact that we all know you couldn't write a shopping list, let alone a hit song, this Pinocchio tale of yours is the biggest load of shit I've ever heard in my life.
Gerçekler bir yana, hepimiz... senin alışveriş listesi bile yazamadığını biliyoruz. Şarkıyı bırak, senin şu pinokyo hikayen... hayatımda duyduğum en saçmalıklarla dolu hikaye.
We couldn't get properly introduced before.
Daha önce uygun bir şekilde tanıştırılmadık.
You're right, we couldn't make it stick.
Haklısın, kitabına uyduramayız.
Honestly, we stuck it out for the kids, Who couldn't have cared less.
Dürüst olmak gerekirse, ilgilenilemeyen çocuklarımız için katlandık birbirimize.
We couldn't win the competition at Vegas... but we definitely learned... that every effort made in truth... is greater than winning or losing.
Vegas'taki yarışmayı kazanamadık. Ama şunu kesinlikle öğrendik... Gerçekten verilen her çaba, kazanmaktan ya da kaybetmekten daha büyüktür.
That night that we were standing in front of my apartment, I just... I need you to know that it wasn't because I didn't like you enough, and it wasn't because I couldn't imagine us together in the future.
Benim evimin önünde dikildiğimiz o gece senden yeterince hoşlanmadığım ya da birlikte bir geleceğimiz olabileceğine inanmadığım için senden uzak durmuş değildim.
- We couldn't.
- Yapamadık.
We couldn't wake you up.
Seni uyandıramamıştık!
We went to the first place looking for that woman.. But couldn't find her.
O kadını aramak için gittiğimiz ilk yerde yoktu.
What's the big deal if we couldn't find her?
Bulamadıysak ne olmuş yani?
Couldn't we... go live down in the south?
Yapamayız mı... Güneyde yaşamak mı?
We couldn't find a pattern of people getting sick, but that's because the book wasn't strong enough yet.
Hastalanan insan örneklerini bulamadık, fakat bunun sebebi kitabın henüz yeteri kadar güçlü olmamasıydı.
Yeah, we couldn't afford this house,
Evet biz bu evin parasını karşılayamayız...
I bumped into her on Third Avenue and we couldn't remember why it didn't work out.
Onunla Üçüncü Bulvar'da denk geldim. Ve bunu daha önce neden yürütemediğimizi anımsayamadık.
We had a life... you couldn't even imagine.
Hayal bile edemeyeceğin bir hayatımız vardı.
We could see the world, we were aware of it, but we couldn't interact with it.
Dünyayı görebiliyoruz, her şeyin farkındayız ama etkileşime geçemiyoruz.
The only reason why you're in here is'cause we couldn't leave you in the van.
Burada olmanın tek sebebi seni kamyonette bırakamıyor olmamız.
We tried to pretend for many years, but couldn't manage.
Bunu yıllarca taklit etmeye çalıştık ama yapamadık.
With weekly bites, we almost couldn't hold on to the deadlines.
Haftalık teslimlerde, neredeyse teslim tarihine yetiştirememeye başladık.
We couldn't have been more different.
Birbirimizden daha farklı olamazdık.
Personally, we couldn't have cared less about a couple of dead narcos.
Şahsen, birkaç ölü kaçakçıyı daha az önemseyemezdik.
We couldn't stay long, because they had an exam, but we had a drink, we had lunch and celebrated...
Çok uzun kalamadık, çünkü sınavı vardı birer içki içtik, öğlen yemeği yedik ve kutladık...
Liam. We couldn't get properly introduced before.
Daha önce uygun bir şekilde tanıştırılmadık.
What we couldn't discover, we invented, of course.
Suçluyu ortaya çıkaramayınca bir şey uydururuz tabii.
End of the day we were so fucking sick of hunting them that we couldn't face dragging them back to Abilene, so we shot them down, took their scalps.
Nihayetinde onları kovalamaktan öyle usanmıştık ki bir de tutup Abilene'e sürüklemek istemedik. Biz de onları vurup öldürdük ve kafa derilerini yüzdük.
No wonder we couldn't tell he's a monster!
Gel de canavar olduğunu anla!
But I couldn't agree with you more about who we need.
Ama ihtiyacımız olan kişi konusunda sana katılıyorum.
- Oh. For example, we couldn't get a bottle of Chateau Marmont because it's a hotel in Los Angeles, not a wine.
Bir şişe Şato Marmont getirtemedik çünkü aslında Los Angeles'ta bir otelmiş, şarap değilmiş.
I'm just sorry we couldn't find something illegal on Gryzzl.
Gryzzl'ın yasadışı vukuatını bulamadığımız için kusura bakma.
Okay, but why couldn't we just build the campus here, and then keep the land or sell it?
Yerleşkeyi buraya kurup araziyi satmamıza kim engel olacak?
April, we couldn't be happier, and you are an angel for asking.
April, daha mutlu olamazdık. Sen tam bir meleksin.
We couldn't even get that.
Sadece bir gece. Bunu bile beceremedik.
Okay, Tom, we couldn't guess. We give up.
Pekala Tom, tahmin edemiyoruz.
You know, it's just you and me, opening up about things that we couldn't say to anyone else, including the people we're in actual relationships with.
Biliyorsun, sen ve ben başkalarına bahsedemeyeceğimiz şeylerden konuşuyoruz gerçekte ilişki yaşadığımız insanlara dahi bahsedemediğimiz şeylerden.
Well, I couldn't make you a mix, so... I wrote down the songs I would've put on the mix if we were, like... normal people and not weird prison girlfriends.
Gerçeğini yapamayacağıma göre hapis sevgilisi değil de normal olsak gerçekte yapacağım şarkıları yazdım.
We were losing so many resources to gunshots, we couldn't take care of all the other patients that needed help around here.
Silahla yaralananlara o kadar çok kaynak harcıyorduk ki burada yardıma muhtaç olanlara bakamaz hale gelmiştik.
The fact is we couldn't find the Namekian survivors.
Aslında Namek'li mücadelecileri bulamadık.
Plus, I mean, you never said we couldn't do it this way.
Artı, Yani, biz bunu bu şekilde yapmadığımız söylemedik.
You know, we just couldn't work out.
- Biz yürütemedik sadece.
Sorry we couldn't stop the director from making this film...
Bu filmi yapmak için yönetmeni durduramadığımız için üzgünüz.
Not to mention that the snow is so deep, we couldn't get an army through to engage them even if we wanted to.
Böylesine kalın bir karda, istesek dâhi ordumuzu karşılarına çıkaramayacağımızı söylemiyorum bile.
I don't know why we couldn't swing by your apartment.
Ne diye dairene uğramadığımızı anlamıyorum.
I've always said that we couldn't be brothers.
İkimizin kardeş olamayacağımızı çok iyi biliyordum.
You couldn't say we're bad catches.
Kimse benzemediğimizi söyleyemez.
- We couldn't get anybody else?
- Başka birine söyletemez miydik? - Hayır.
We couldn't.
Göremedik.
Next week, we'll discuss economic concepts... it felt so real, even though I knew it couldn't be, or wasn't yet.
Gelecek hafta ekonomi kavramlarını tartışacağız. O kadar gerçekti ki. Gerçek olamayacağını bilmeme rağmen.
Couldn't we just hack what you want from this place?
İstediğin şeyi bilgisayarlara sızarak mıydık?
We couldn't have stayed there any longer.
Orada artık kalamazdık.
Chuck was in the middle of a big case. And we couldn't stay around.
Chuck'ın çok büyük bir davası vardı ve burada pek zaman geçiremedik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]