You must believe me tradutor Turco
249 parallel translation
You must believe me.
Bana inanmalýsýn.
I am telling you the truth and you must believe me.
Gerçeği söylüyorum bana inanmalısınız.
You must believe me.
Bana inanmalısınız.
Sherazade, you must believe me.
Şehrazat, bana inanmalısın.
You must believe me!
Bana inansana!
- But you must believe me.
- Ama bana inanmalısınız.
Tsutomu... you must believe me when I tell you..... that I love you.
Tsutomu... sana söylediğim zaman bana inanmalısın seni seviyorum.
You must believe me, Colonel, the British held us off.
Bana inanmalısınız Albay, İngilizler bizi yaklaştırmadı.
Please, you must believe me! You must!
Lütfen bana inan.
You must believe me.
Bana inanmalısın.
Please, you must believe me.
Bana inanmalısınız.
You must believe me.
İnanın bana.
You must believe me!
Bana inanmalısın.
If I made you unhappy, it wouldn't be on purpose. You must believe me.
Seni mutsuz edersem, isteyerek yapmayacağımı bil.
The same here. You must believe me!
Ben de sana..
You must believe me, after I became a soldier, this is the first time that my... feelings are this noble.
Bana inanmalısın ki, asker olduktan sonra,.. ... ilk kez içimde böyle asil... duygular beliriyor.
You must believe me.
bana inanmalısın.
You must believe me!
Bana inanmalısınız!
You must believe me. It was your only chance.
İnan bana, aramızda iyi bir şeyler kurabilmenin tek yolu bu.
You must believe me, John.
İnan bana John.
You must believe me :
İnan bana, sakinleş biraz.
You must believe me, Madame. It was none of my doing.
- Bana inanmalısın madam, bunu ben yapmadım.
I tell you, I've met you before, you must believe me not at all it'd be a pleasure...
Diyorum sana, seninle daha önce tanışmıştım, inan bana. Hiç de bile. Zevk duyarım.
You must believe me - we are your friends.
Bana inanmalısın. Senin arkadaşınız.
You must believe me. I've told you everything.
İnan bana, sana her şeyi anlattım.
You must believe me when I tell you this is the first real happiness I've known.
Gerçek mutluluğu ilk kez seninle yaşadım. Buna inanmalısın.
- You must believe me!
- Bana inanmalısın!
- Janet... however fantastic what I say may sound, you must believe me.
- Janet... Akla mantığa aykırı gelse de şimdi söyleyeceklerim, bana inanmalısın.
You must believe me.
Bana inanmak zorundasın.
No matter how bad things look, you must believe me.
Durum kötü görünse de bana inanmanız gerek.
You must believe me.
Sen inanmalısın.
I love you. You must believe me.
Seni seviyorum, inan bana.
No, no, no, you must believe me.
Hayır, hayır, hayır, inan bana.
You must believe me!
Bana inanmak zorundasınız!
- Michael, you must believe me!
- Michael, bana inanmalısın!
There are worse things than death You must believe me.
Ölümden daha kötü şeyler vardır. Bana inanın.
Now you must believe me
Şimdi bana inanıyorsunuzdur herhalde.
If you do not choose to believe me, then you must believe facts.
Bana inanmıyorsanız o zaman onlara inanın.
Dr. Judd, I know you don't believe me, but you must be careful.
Dr. Judd, bana inanmadığınızı biliyorum ama dikkatli olmalısınız.
If you love me, Jan, you must believe in me.
Eğer beni seviyorsan, Jan, bana inanmalısın.
I really do, believe me, this proof of your courage, and your spirit of sacrifice, but you must understand it's useless to continue.
Gerçekten, inanın bana. Davanıza duyduğunuz bağlılığa, cesaretinize büyük saygım var. Ama anlamalısınız, devam etmenin hiçbir yararı yok.
It must be strange to you from America but it's an old, old custom here, and believe me, it's a good custom.
Amerikalılar için bu çok garip gelebilir ama bu, burada eski bir gelenek ve inan bana iyi bir gelenektir.
Do with me what you will, but this you must believe.
Bana istediğini yapabilirsin, ama inanmak zorundasın.
Believe me, you must never let luck pass you by.
İnan bana, asla şansının gitmesine izin vermemelisin.
You must believe what Barbara did try and understand my dear and why she did it! Just for me, eh?
Barbara'nın öyle bir şeyi neden yaptığını, anlamaya çalışmalısın.
You must believe me. You are vampires.
Bana inanmalısınız.
I promise. You must believe me.
Yarın savaşacak.
My dynamic side must overpower my gentle side. That's why you don't believe me.
İşim oyuncak satıp enerjik görünmek sonra da sizin gibi harika bir kızla barda hoş vakit geçirmektir.
Well, you must believe me!
Tindle ne yaralandı ne de zarar gördü.
You must believe in me.
Bana inanmalısın.
I believe you and you must believe me.
Sana inandım. Sen de bana inan.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119