You must eat tradutor Turco
322 parallel translation
You must eat.
Yemek yemelisin.
- You must eat. I'll give you one ticket and I'll keep the other.
Sana bir bilet verip ötekini kendime saklayacağım.
But you must eat.
Yemelisin.
You must eat more solids...
Katı yiyecekler tüketmelisiniz...
Now, you must eat it while it's hot. No!
Soğumadan içmelisin.
- You must eat it all, or cook will be mortally offended.
- Hepsini yemelisin, yoksa aşçı küplere biner.
- You must eat them.
- Yiyor olmalısınız.
You must eat one of these.
Bunlardan yemelisin.
John, you must eat something.
John, bir şeyler yemelisin.
- If you won't sleep, you must eat.
- Uyumuyorsun, bari yemek ye.
You must eat something, Mr. Fogg.
Bir şeyler yemelisiniz Bay Fogg.
You must eat.
Yemek zorundasın.
- You must eat.
- Yemelisin.
At noon, you must eat.
Öğlen vakti yemek yemeliydin.
You must eat.
Bir şeyler yemelisin.
- You must eat.
- Ama yemen gerek.
You must eat first
Önce yemek ye, sonra gidersin.
You must eat bread!
Ekmek yemen gerekir!
- You must eat something.
- Bir şey yemelisin.
But, Françoise, you must eat something.
Ama Françoise, bir şey yemelisin.
You must eat it now. In five minutes, we throw it away.
Şimdi yemeniz gerek, beş dakika sonra atılacak.
It is for all of you. - I am saying you must eat and eat!
Vatandaş olduğunuz sürece çalmak hakkınız.
- Then you must eat with us this evening.
- Öyleyse akşam yemeğinde bizimlesin.
You must eat. It's good
Ama bir şeyler yemelisiniz!
No, look, you must eat it!
Hayır, bak, bunu yemelisin!
You must eat...
Yemelisin.
You must eat! You must eat.
Yemelisin.
You must eat.
Yemelisin.
You must eat something.
Bir şey yemelisin.
Now you must eat, or you might die.
Şimdi yemelisin yoksa ölebilirsin.
I've saved some for you. No child, you must eat it.
- Hayır yavrum onu da sen yemelisin.
Thank you. But you must eat.
Ama yemelisin.
You must eat soup, Schönni.
Çorba içmelisin, Schoenni.
You must eat something.
Birşeyler yeseniz iyi olur.
You must laugh to eat well.
İyi beslenmek için gülmelisiniz.
Come and get this. You must be starving. Eat up.
Acıkmış olmalısın.
You must try to eat and rest properly.
Bir şeyler yemen ve düzenli bir şekilde dinlenmen gerek.
- But you must eat.
Evrakları ver.
The doctor has told me I must be very careful for a while... but I shall enjoy watching you eat.
Doktor, bir süre çok dikkat etmemi söyledi fakat sizi, izlemekten zevk alacağım.
You must try to eat.
Yemek yemeye gayret etmelisin.
You must learn to eat time.
Yemek zamanını öğrenmelisiniz.
You must learn to eat them properly.
Sen usulüyle yemeyi öğrenmelisin.
Hey, you better eat somethin'... all that runnin you did this mornin'must of made you weak.
Sen de bir şeyler yemelisin. Bu sabahki koşuşturma seni güçten düşürmüştür.
But you must try and eat something.
Ama bişeyler yemeye çalışmalısın.
Eat, you must be hungry.
Yiyin, acıkmışsınızdır.
You must be hungry. Eat.
- Acıkmış olmalısın, ye.
Valeria, you must eat your carrots!
Valeria, havuçlarını bitirmelisin!
And you must be hungry, you couldn't have had time to eat.
Aç olmalısın, yemeye zamanın olmamıştır.
But so you don't doze off again, you must rest now, and eat as well.
Ama tekrar uyuyakalmaman için, şimdi dinlenmelisin ve de yemek yemelisin.
Eat you must do yourself.
Kendine bakmalısın!
If you will eat large meals quickly in a state of nervous excitement, you must expect cramp.
Sinirleriniz gerginken, çabuk çabuk aşırı yemek yerseniz kramp geçirmeniz doğaldır.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be joking 157
you must be careful 40
you must be proud 26
you must be busy 17
you must have 63
you must be kidding 67
you must understand 119