You worried tradutor Turco
13,895 parallel translation
- Are you worried?
- Endişe var mı?
Are you worried about me?
Demin benim için endişelendin mi acaba?
Are you worried about him?
Rahatsız mı etti?
What, you worried I forgot where you live?
Nerede oturduğunu unuttum diye mi korktun?
And what sites, in particular, are you worried about?
Bilhassa hangi alanlar için kaygılanıyorsunuz?
Are you worried that your client will have a flashback?
- Müvekkilinizin geçmişe dönmesinden mi endişe ediyorsunuz?
Are you worried?
Sen de endişeleniyor musun?
You worried about who you brought back?
Geri getirdiğin adam için endişeleniyor musun?
Wait, a-are you worried about me being jealous?
Bir saniye, kıskanacağım diye mi endişeleniyorsun?
Do I look worried to you?
Oradan endişeli gibi mi görünüyorum?
'Cause you're worried about me?
- Çok mu endişendin?
And listen, if I thought it was just marijuana I wouldn't be so worried, but, honey... you look like you're dying.
Sadece ot olsa çok endişelenmem ama ölecekmiş gibi görünüyorsun tatlım.
And you're not worried?
- Endişeli değil misiniz?
I think she was just very worried about you.
Senin için oldukça endişelendiğini düşünüyorum.
She was worried she no longer knew how to help you.
Sana artık nasıl yardım edeceğini bilmediğinden endişeleniyordu.
Caitlin, I know you're worried about Dr. McGee, but we're gonna get her back.
Caitlin, Dr. McGee için endişelendiğini biliyorum. - Onu kurtaracağız.
- We were worried you had gone back to America.
- Ben Amerika'ya gittin sandım. Buraya gel buraya!
I'm worried that you might have something to hide.
Senin saklayacak bir şeyin olabilir diye endişeleniyorum ben.
Look, I know some of you mob are worried about your... your sacred sites and protecting your culture.
Bakın, aranızdan bazılarının kutsal yerleriniz ve kültürünüzü koruma hakkında endişeleri olduğunu biliyorum.
Which means the legion of enemies you were worried about is an army of one.
Bu da demek oluyor ki korktuğun düşman birliği tek kişilik bir orduymuş.
If she was worried, then I must have been close, and you must have known how close.
Eğer bu kadar endişelenmişse, epey yaklaşmış olmalıyım ve sen de ne kadar yaklaşmış olduğumu biliyor olmalısın.
Not worried about you, just worried about my comrade.
Senin için değil, yoldaşım için endişelendim.
Mr. Mayor, we worried that you wouldn't drink with us.
Bay Başkan bizimle içmeyeceğin için endişeli.
I'm worried about you.
Senin için endişeleniyorum.
I'm worried about you.
Senin hakkında endişeliyim.
And besides, Dad is not worried about you.
Ve ayrıca, babam senin hakkında endişelenmiyor.
Dad is not worried about you getting pinched.
Babam tutuklanmandan endişe etmiyor.
And you're worried about who he might bring with him.
Yanında kimi götürebileceğinden endişe ediyorsun.
You were euphoric on the phone, I got worried.
Telefonda çok telaşlıydınız, merak ettim.
Bart, I'm glad that you're trying, but I am worried that you're starting from a place far behind most students.
Bart, çabalamandan memnunum. Ama çoğu öğrenciye göre geride kalmandan dolayı endişelerim var.
I know why you're worried.
Neden endişelendiğini biliyorum.
You're worried about her?
Endişeleniyor musunuz?
If you're worried that Frank Castle will wreak havoc on Hell's Kitchen just wait.
Eğer Frank Castle'ın Cehennem Mutfağı'nı kasuıp kavuracağından endişe ediyorsan, bekle sadece.
I just saved your ass... and you're worried about what he thinks?
Şimdi senin kıçını kurtardım... ve sen hala onun ne düşündüğünü mü umursuyorsun?
You know, I actually don't think it's my mortality that you're worried about.
Aslında korktuğun şey ölümlülüğüm değil galiba.
I-If you're worried, I've got the perfect person to pin it on :
Endişeleniyorsan söyleyeyim suçu üzerine yıkmak için tam adamını buldum :
Kara, we have been worried sick about you.
Kara, deli gibi endişelendirdin bizi.
Jesus, hey, I was worried about you.
Merak etmeye başlamıştım.
He punches me in the face, you're worried about his hand? Don't worry, mate.
- Suratıma yumruk atıyor sen elini mi dert ediyorsun?
He was worried that you would be angry.
Senin kızacağından endişeliydi.
That's what you're worried about?
Bunun için mi endişeleniyorsun?
- I was worried about you.
- Senin için endişelenmiştim.
You, worried?
Sen mi endişelendin?
I'm not worried about you, honey.
Ben senin için endişelenmiyorum tatlım.
You had me worried about you.
Senin için çok endişelendim.
Don't want boyfriend getting worried, following you to the safe house door.
Erkek arkadaşının endişelenmesini ve seni güvenli eve kadar takip etmesini istemeyiz.
- I see you, Quentin, and I'm very, very worried.
Seni görüyorum Quentin ve çok endişeleniyorum.
Because I'm worried about you.
Çünkü senin için endişelendim.
It's not just bad business that you need to be worried about.
Endişelenmen gereken sadece kötü giden işler değil.
Do you ever feel depressed, worried, or anxious?
Kendinizi hiç depresyona girmiş, endişeli ya da kaygılı hissettiğiniz oldu mu?
Because... we're all really worried about you.
Hepimiz gerçekten endişeliyiz.
you worried about me 17
worried 132
worried about you 17
you will be 199
you well 16
you want some tea 39
you were right 3267
you want me to come 17
you will be dead 18
you won't be alone 42
worried 132
worried about you 17
you will be 199
you well 16
you want some tea 39
you were right 3267
you want me to come 17
you will be dead 18
you won't be alone 42
you will see 125
you want to see me 30
you won't believe it 101
you will regret it 32
you want to die 96
you won't get away with it 31
you want to talk to me 36
you will die 193
you weren't invited 19
you want something 175
you want to see me 30
you won't believe it 101
you will regret it 32
you want to die 96
you won't get away with it 31
you want to talk to me 36
you will die 193
you weren't invited 19
you want something 175