English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ Y ] / Your room

Your room tradutor Turco

12,688 parallel translation
Get to your room. Stay out of sight.
Odana git, göz önünde dikilme.
Is this your room?
Burası senin odan mı?
"Time to clean your room, Ernie!"
"Odanı temizleme zamanı, Ernie!"
- Tim, go to your room.
- Tim. odana git.
Hey, Sue, listen, if you're second-guessing going to college and want to just stay in your room forever, I think that's a great instinct.
Sue dinle, üniversiteye gitmekten pişman olduysan ve sonsuza kadar odanda kalmayı istiyorsan, bu harika bir içgüdü.
Okay, yeah, I'll take you back to your room.
Tamam, seni odana götürürüm.
Brooke, get to your room right now.
Brooke, hemen odana git.
You have two minutes to get out of your room.
Odadan çıkmak için iki dakikan olacak.
We can't crash in your room for two days smoking oxycontin.
İki gün boyunca odanda OxyContin içerek sabahlayamayız.
You never really did like cleaning your room.
Odanı hiç toplamazdın zaten.
You should probably go back to your room.
Galiba odana gitmelisin.
Your room is right through here.
Odan şu tarafta.
This will be your room until you find out where the Molderos are sleeping.
Molderoları buluncaya kadar burası senin odan olacak.
I'll put Ravi in your room.
Ravi'yi odana taşıyacağım.
Should I charge it to your room?
- Faturayı odanıza mı göndereyim?
Meg, go to your room.
- Meg, doğru odana.
In fact, maybe we should move things into your room, and we can move too fast there?
- Hatta bu olanları odana taşıyıp orada hızlansak mı?
- Is it in your room?
- Anne! - Odanda mı?
And if you can't, why don't you go to your room?
Değiştirmeyeceksen odana gidebilir misin?
You locked yourself in your room for two days.
İki gün kendini odana kilitlemiştin.
Well, I'm spelled into your room by a menagerie of mean girls, but other than that...
Huysuz kızlar tarafından senin odana kapatıldım, onun dışında...
You were sitting there playing with your little toy soldiers, bloody and bruised, so I switched tactics, and the next morning when you woke, your room was bare...
Oturmuş oyuncak askerlerinle oynuyordun, kan içinde ve yaralıyken. Ben de taktik değiştirmiştim ertesi sabah uyandığında odan bomboştu.
Your room?
Odanı mı?
Like your two paintings in the waiting room.
Tıpkı bekleme salonundaki iki tablo gibi.
Now go to your room and close the door until I call you for dinner.
Şimdi odana git ve seni yemeğe çağırana kadar kapıyı kapat.
Leave some room for your clothes.
Eşyaların içinde yer bırak.
There's a storm room in your mind.
Aklının içinde fırtına kopuyor.
How is your room?
- Odan nasıl?
Especially when your game is playing Hoover and Clyde Tolson in the boiler room and Clyde's dad catches you.
Özellikle amacın kazan dairesinde oynaşmaksa ve Clyde'ın babası seni yakalarsa.
I hope you've got your own room
Umarım kendi odan vardır...
Oh, do not give feigned deference when your boldness already fills the room. Speak!
Cesaretin diz boyu iken, itaatkâr numarası yapma sakın.
I'd like to take up your offer of a room after all.
Sonuçta bir oda teklifinizi almak istiyorum.
No, it's for you to have room for all your clothes.
Hayır, bütün elbiselerinizi yerleştirmeniz için odanız böyle.
What I want is to glue your hands to the briefing room podium and hear you say that the president and his administration are cooperating fully with the committee and the investigation over and over, a thousand million times.
Senden istediğim, brifing salonunun kürsüsüne ellerini yapıştırman başkan ve hükümetinin komite ve soruşturmayla tamamen işbirliği içinde olduğunu tekrar tekrar milyonlarca kez söylediğini duymak.
If I left this room, you wouldn't even remember I was here, but I could tell you everything you said, the color of your shirt, the part of your hair.
Bu odayı terk edersem burada olduğumu bile hatırlamazsınız. Ama ben söylediğiniz her şeyi söyleyebilirim. Gömleğinizin rengini, saçınızın şeklini...
By trusting me with your burden, you've left no room for him in that head of yours.
Bana güvenip sorunlarını anlatarak kafanda ona hiç yer bırakmadın.
And, Fishlegs, your place is quiet and secluded, overlooking the ocean, very serene, very relaxing, with lots of room for your very own rock garden.
Ve Fishlegs, senin yerin sessiz ve tenha okyanusa nazır, çok huzurlu ve rahatlayabileceğin birçok oda ve de kendine ait bir taş bahçen var.
everyone must bow to your rulers when they enter the room.
Efendileriniz odaya girdiklerinde önlerinde eğileceksiniz.
Rule number two : everyone must also bow to your rulers when they exit the room.
Kural iki : Efendileriniz odadan çıktığında da önlerinde eğileceksiniz.
Everyone must bow to your rulers when they are in the room.
Efendileriniz odanın içinde olduğunda da eğileceksiniz.
And right now it's getting your sorry ass Into the conference room.
Şimdi de kıçını konferans odasına götüreceksin.
Uh-oh? Those aren't the words you want to say when your CEO walks into a room.
Bunlar CEO'n odaya girdiğinde söyleyeceğin kelimeler değil.
I need access to your breach room and your speed cannon.
Gedik odanızı ve hız topunuzu kullanmam gerekiyor.
Okay, kids, are your parents out of the room?
Evet, çocuklar. Aileniz odanızın dışında mı?
I hope you'll have room in your heart to take me back. I hope that...
Umarım...
You're still spelled into the room, but I figured you could use some space to stretch your legs and maybe give this a read.
Yine de odadan çıkamazsın. Ama belki bacaklarını açmak ya da kitap okumak için biraz alana ihtiyacın olabilir dedim.
You stood in the next room as your son was being tortured, you didn't confess, and then you stayed with the man for another 5 years?
Oğluna işkence edilirken yan odada öylece bekledin itiraf etmedin ve o adamla bir 5 yıl daha birlikte yaşadın öyle mi?
You give us just a moment inside that room, and then tell us whether we belong in your wagon.
O odanın içinde bize bir dakika ver, ve sonra sizin yanınızda yerimiz olup olmadığını söyle.
By the time you entered the room, your targets were essentially out on their feet, suffocating.
Odaya girdiğinizde hedefleriniz özellikle ayaktaydılar ve boğuluyorlardı
Just make room on your face, baby doll.
Kucağında yer açsan yeter bebeğim.
To be honest, not everyone in this room thought you a suitable candidate... Your secondary schooling, your, um...
Dürüst olmak gerekirse, bu odadaki herkes senin uygun bir aday olduğunu düşünmüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]