Alın onu tradutor Inglês
3,202 parallel translation
Gidin alın onu!
Go get him!
Yarın ya da öbür gün onu koruma altına alınca söyleyeceğiz
as soon as we get her asylum.
Onu alıkoyamazsın.
You can't keep her.
Şöyle bir duralar, Lady onu atın terkisine alır ve birlikte uzaklaşırlar.
And he stops short, but she leans down and picks him up and puts him on the horse and rides away with him.
Onu aranıza alın ve unutamayacağı güzellikte vakit geçirmesini sağlayın.
So go, take him to your bosoms and show him a thundering good time.
Onu al ve benimle saat 10 : 30'da Altın Üçgen'de buluş.
Take her out and meet me at Golden Triangle at 10 : 30.
Onu burada alıkoyamazsın.
You can't just keep him.
- Bizimleyken onu alıp başka bir yere yolladınız.
- You got him in some home when he belongs with us!
Ve her ne kadar Yacine için endişe duysam da ve onu üçüncü çocuğum olarak düşünmekten kendimi alıkoyamasam da... sen hep benim çocuğum olacaksın.
And although I worry about Yacine and can't help thinking of him as my third child... you'll always be mine.
Ya onu seçersin ya da kalıcı beyin hasarı riskini göze alırsın.
It's either that, or risk permanent brain damage.
Sen benim arkadaşımsın, bu yüzden onu ben alırım.
You're my friend so I'll buy it from you.
Eğer bir daha topunuz içeriye gelirse onu alır sıcak suda patates gibi haşlarım, anladınız mı?
If your ball ever comes inside again.. Then I'll boil you in hot water.. And peel you like potatoes.
Onu bırakın, onu bırakın. Beni alın.
Leave him alone, leave him alone.
Her zaman onu ödünç alırdın tabii ehliyetini almadan önce.
You did always used to borrow it before you had your actual license.
Bu adi adam Margaret ile de yüzleştirilecek, sanırım kardeşiniz onu da satın alıp bu yanlışa dahil etmişti.
This naughty man shall face to face be brought to Margaret, who I believe was pack'd in all this wrong, hired to it by your brother.
Sadece Tessa'nın yatağının altında her ne varsa onu alıp gitmiş.
Just whatever was under Tessa's bed.
Ciddiyim, onu alıp bi tarafına sokmasını söyleyeceğim.
I'm gonna tell him to shove it up his ass.
Renae, Melissa'nın sırt çantasını alıp onu logara fırlatıyor.
Renae takes Melissa's backpack and tosses it down a storm drain.
Düdüğü alıp Jody'yi çağır ve onu itfaiye binasına götürüp kıçını bir güzel temizlesin.
Get on the kazoo. Tell Jody to roll her to a fire station and safe-haven her ass.
Madem Curtis karısının filme alınmasını istemiyordu o zaman altını değiştirmek için onu tekerlekli sandalyeden kaldırırken perdeleri açık bırakmayacaktı.
If Curtis didn't want his wife filmed naked, he shouldn't have left the blinds open when he took her out of her wheelchair to change her diaper.
Ambulansa alınırken onu sen de gördün.
You saw her get taken away in an ambulance.
Mumm-Ra, Thundera'nın Gözü'nü alırsa onu durduramayız.
If Mumm-Ra gets the Eye of Thundera, we won't be able to stop him.
Alın onu.
Take her.
Onu alın!
Take her!
Hanginiz ne yaparsa yapmış olsun ona git, onu kollarına al ve herşeyin bağışlandığını söyle.
Go to her and whatever either of you has done, take her in your arms and tell her all is forgiven.
Onu biraz benden alır mısın diye soracaktım.
I was wondering if you might take him off my hands
Turuncu saçların intikamını alıyordu ve onu House'un odasına koymuştu.
He was getting revenge for the orange hair and rigged it in House's office.
Bu yüzden onu alıyoruz ve fırının içine koyuyoruz.
So we take it... and put it into a furnace
Ve onu nereden alınacağını sadece biz biliyoruz.
And only we know where to get it
Britta'nın onu ota alıştırmadığından emin olmak için oğlumun yanında kalmam gerekiyor.
Need to stay with my boy to make sure Britta doesn't put him on the weed.
Onu içeri alın.
Bring him in.
Yarın onu alırız.
We'll get him tomorrow.
- Onu içeri alın.
- Let him in.
FBI'da sorguya alınır alınmaz onu konuştururuz.
Once she's been processed in at the FBI, we'll get her talking.
Ayhan onu parlatsın diyor. Ondan sonra paranızı alın, herkes evine gitsin diyor. Şike?
Ayhan should let him win, he says then you can take your money and we'll go our separate ways.
Onu karşıma alıp Bazı sınırlar belirlemeliyim, değil mi?
I just have to sit her down and lay out some boundaries, right?
Eğer Charlotte benim çocuğum değilse seni temin ederim ki bu işi medyadan uzak tutmanın tek yolu bu düzmece evliliği bırakıp, sana her ne vermeyi uygun görürsem onu alıp Grayson soyadını taşımadan boşanıp gitmendir.
And if Charlotte isn't mine, I can assure you that the only way you're gonna keep this from the media is to walk away from this sham of marriage with whatever I deign to give you, which won't include the Grayson name, by the way.
Sermayen ne olursa olsun onu satın alır.
He'll buy whatever stocks you have.
Eğer onu gerçekten durdurmak isteseydin eline bir çatal alıp gözüne saplardın.
If you really wanted to stop her, you could have grabbed a fork and then rammed it in her eye.
Bilmiyorum. Onu yanına alıp kaçmadın mı?
- You didn't run off with her?
Evet, Winfred hep başkalarını düşünmüştür. Ancak benim arzum araziyi kendim alıp onu şaşırtmak ve adını taşıyan bir park yaptırmak.
Yes, Winfred is ever thoughtful, but what I would like to do is surprise him.
Asker yaratmanın yolu, bir insanı alırsın ve onu yeniden yapılandırırsın.
Τhe way you make a soldier is you take a human being and you reengineer him.
Hayır, vasiyet ile çocukların çoğu şeyden daha basit olduğunu göz önüne alırsak,... adil olan ne ise onu ödedi.
No, he paid what was fair, considering the will and trust were simpler than most.
- Ailemden uzak durun! - Onu alın!
Stay away from my- - Take him!
Onu alın!
Take him!
Buraya gelir gelmez, onu muayene edeceksin ve tiroidi alındığından beri neden iyileşmediğini bulacaksın.
Especially with the chaos in the office. You are going to examine him and find out why he's not recovering from having his thyroid removed.
Onu ben satın alıyorum. Ne de olsa ona gerçekten değer veren bir ben varım.
I'm buying it from you, since I'm the only one that it meant anything to.
Ama onu alışveriş arkadaşı olarak yanına alamazsın.
But you can't have her as a shopping buddy.
Alışveriş merkezinde arabasını park etmiş ve adamın biri yanına gelip onu vurmuş.
He was parked at the mall and some guy walked up to him and shot him.
Yürüttüğü işten % 50 pay alırken Bay Tiller'ın onu bırakmasına imkan yoktu.
There's no way Mr. Tiller is gonna let him leave when he's getting 50 % of his business.
Ne ödersen onu alırsın, ve sen bunu alıyorsun.
You get what you pay for, and you are getting this.
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu bilmiyorum 36
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onu sevdim 104
onun da 23
onu seviyorsun 78
onu bilmiyorum 36
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onu sevdim 104
onun da 23