Açıklayabilirim tradutor Inglês
2,289 parallel translation
Bunu açıklayabilirim.
I can explain that.
Ben açıklayabilirim.
I can explain.
- Bay Robbins, açıklayabilirim- - - - Sakın tek kelime etme.
- Mr. Robbins, I can explain- - - don't you dare open your mouth...
Açıklayabilirim.
I can explain that.
Arayan kimdi? Belki durumu açıklayabilirim.
Perhaps I could explain whatever the situation is.
Açıklayabilirim.
I can explain.
Açıklayabilirim.
Uh, I... I can explain.
Bakın, açıklayabilirim.
Look, I can explain.
Kutsal sandığa ne yaptığımı nasıl açıklayabilirim ki?
How can I ever explain what I have done to the sacred reliquary?
Evet, onu açıklayabilirim.
Yeah, I can explain that.
Cate, ben, ben açıklayabilirim.
Uh, Cate, I can, I can explain.
Açıklayabilirim.
Let me explain.
- Freddy, açıklayabilirim.
- Freddy, I can explain.
- Açıklayabilirim.
It was a hell of a week.
Her şeyi açıklayabilirim sevgilim, benim suçum değil.
I can explain everything, darling, it's not my fault.
- Tatlım, açıklayabilirim. - Burada ne arıyorsun?
Uh, sweetheart, I can explain...
Sanırım ben bunu açıklayabilirim.
I think I can explain it.
- Dinleyin, açıklayabilirim.
- Listen, I can explain.
Bak, açıklayabilirim.
Look, I can explain.
hayır hayır hayır ben-ben Açıklayabilirim.
No, no, no. I-I can explain.
! Bay Marshall açıklayabilirim.
Mr. Marshall, I can explain- -
- Her şeyi açıklayabilirim. - İyi. Açıkla öyleyse.
I can explain everything.
- Bak, açıklayabilirim.
I can explain all this to you.
Açıklayabilirim.
I-I can explain.
- Açıklayabilirim.
I can explain.
Yardımı olacaksa mahkemede neden böyle düşündüğümü açıklayabilirim.
I'd be happy to explain why in court, - if you think that'll help.
Evet ama bunu açıklayabilirim.
Yeah, I can spell this out for him, though.
Bunu başka nasıl açıklayabilirim bilmiyorum. Ben böyleyim, bu konuda tek diyebileceğim bu.
It's just what I am, and that's about all I can say about it.
Thom, açıklayabilirim.
Thom, I can explain.
Beni Pilatus'un huzuruna çıkart, açıklayabilirim.
Let me go before Pilate and explain.
Her şeyi açıklayabilirim.
But first tell me what the charges are!
Açıklayabilirim, her şeyi açıklayabilirim.
I can explain! I can explain everything...
Efendim açıklayabilirim.
Sir, I can explain.
Açıklayabilirim. Şuan ayağındaki çelik uçlu, dört inçlik sivri topkulu bir ayakkabı.
What is in your foot is a steel-tipped, four-inch stiletto heel.
- Açıklayabilirim, Biliyorum...
I can explain, I know...
Kabul ediyorum, düşündüğün şey ama açıklayabilirim.
Okay, it is what you think, but I can explain.
Her şeyi açıklayabilirim.
I can explain everything.
- Açıklayabilirim.
- Let me explain.
- Baba, açıklayabilirim.
- Father, I can explain.
Tüm bu olanı açıklayabilirim.
I can explain all of this.
- Efendim, ben açıklayabilirim.
- You know what? Sir, I can explain.
Evet ve açıklayabilirim.
Yes, and I can explain.
Bay Axlerod, açıklayabilirim.
Sir Axlerod, I can explain.
Belki ben, ne biliyim, Birileriyle konuşuğ durumu açıklayabilirim.
Maybe if I, I don't know, talk to somebody and explained what happened, I could help.
"Bunu sana nasıl açıklayabilirim?"
How should I explain it?
- Sana her şeyi açıklayabilirim.
Look, I could tell you everything.
Peter, her şeyi açıklayabilirim.
Peter, I can explain everything.
- Açıklayabilirim onu.
I can explain that.
Sebebini ancak Allah bilir. - Açıklayabilirim.
I can explain.
Anlıyorum, açıklayabilirim.
I see. I can explain.
- Açıklayabilirim.
- I can explain.