Açıklayın tradutor Inglês
745 parallel translation
Sorun nedir açıklayın.
Explain the problem to me.
Şunu bana açıklayın...
Explain to me, my dear...
- Açıklayın onlara.
Explain it to them.
- Mahkemeye açıklayın.
- You may state it to the court.
Ziyaret maksadınızı açıklayın lütfen.
Explain purpose of visit, please.
O'na açıklayın lütfen, ya da zaten açıkladınız mı?
Explain to her. Or have you?
Lütfen bu iki amacı açıklayın, Bay Darcy.
Pray explain what the two motives might be, Mr. Darcy.
Lütfen Tito'ya açıklayın.
Please explain to Tito.
- Peki, açıklayın.
- Alright, explain.
Neden size yardım eden adamı siz burada sessiz otururken... onu ölüme götürdüklerini açıklayın.
Explain why the man who helped you was taken away to his death... while you stood there silent.
Açıklayın bakalım.
Now, then, explain.
Nakilci'ye vahim hatanızı açıklayın...
You'll explain your grave error to Carter...
Açıklayın lütfen.
Please do.
Açıklayın lütfen.
Its relevance escapes me.
Lütfen açıklayın.
Come on, tell us.
Evet, elbette. Ama biraz daha açıklayın lütfen.
Yes, sure, but explain yourself, please.
- Hemen açıklayın.
- Explain at once.
Açıklayın bana şunu. - Bir parti eksik veya fazla, ne fark eder?
- What's one party more or less?
Vergilere gelince, vergi dışı bonolara hükümetinizin insan beyninden esirgediği bir cömertlikle desteklediği petrol kuyularına kaç milyon yatırdınız, bay Edwards? Lütfen bunu açıklayın.
And as for taxes, how many millions have you in tax-exempt bonds and oil wells whose power of production your government protects while it denies such benefits to the brain?
Şimdi onu kaldırıp kendine getirin ve ona bir tek oyun olursa, boğazı kesilmiş bir oğlu olacağını ona açıklayın.
Now get her up and bring her around. And explain to her that one phony and she's got a kid with his throat cut.
" Durumu Alex'e açıklayın.
" Break the news to Alex.
Kendi şahsi düşüncelerinizi... bu mahkeme salonunun dışında açıklayınız.
You are instructed to make your publicity statements... outside the precincts of this courtroom.
Dr. Hastings'i neden buraya getirdiğinizi açıklayın.
Explain why you brought Dr. Hastings here.
French'i evi gözetlemek üzere göndermenizi ama durumu açıklayıncaya dek, hiçbir şey yapmamalarını rica ediyorum.
I ask you to send French to cover the house and do no more... until I've had a chance to explain.
- Açıklayın.
- Explain yourself.
Madam, durumu lütfen Hans'a açıklayın.
Madam, please explain to Hans.
Lütfen, Bayan Smith, ona durumu açıklayın.
Miss smith. Explain to him...
Bana bir şeyi açıklayın, bu konuda ne biliyorsunuz :
Explain to me one thing, what do you know about this :
Şimdi bana açıklayın.
Explain to me now.
Biraz daha açıklayın.
Tell me more.
ona açıklayın Bay Pendergast.
Explain it to him, Mr. Pendergast.
Şimdi, hemen neden Vicky'e böyle şeyler yaptığınızı açıklayın?
- Why did you do that?
Ve kibarca neden burada olmadığınızı açıklayın.
And kindly explain why you ain't here.
- Ama nasıl çekip gidersin! - Bize durumu açıklayın, biz cahiliz!
Explain it to us, we're ignorant.
Lütfen kimliğini bize açıklayın.
Then please point him out to us.
Neden Kafkas kardeşlerin nefretini kabul ettiğinizi açıklayın.
Explain why you agree Caucasian brothers hate.
Açıklayın. Açıklayın, biri... Wolseley nerede cennet aşkına?
Explain to me, somebody, where in heaven's name is Wolseley?
Bana açıklayın nasıl oluyorda, düzensiz kabileler, kılıç ve mızraklı bir ordu - çağdaş bir orduyu yenebilir...
Explain to me how a rabble of tribesmen... armed only with spears and swords... can destroy a modern army?
Londra'ya gidip, onlara açıklayın.
Go to London. Explain to them.
Açıklayabiliyorsanız lütfen açıklayın, yoksa uluslararası bir gerginlik çıkabilir.
If you can explain I suggest you do it before we have international complications.
Lütfen şimdi açıklayın.
Please explain now.
Bakın, önce bizi neden buraya getirdiğinizi açıklayın.
Look, first explain to us why you brought us here.
- Açıklayın.
- Explain.
- Lütfen "mutsuzu" açıklayın.
Please explain "unhappy."
Lütfen açıklayın!
Illogical. Please explain.
Açıklayın.
Please explain.
Gerçek kimliklerinizi açıklayın!
Reveal your true selves!
Biliyorum burada olamazdı... ama bana açıklayıcı bir mektup falan yazacağını sanıyordum.
I didn't get it. I knew, but I thought there'd be a letter or something, telling me.
Ama dinle de ey muhteşem, ilahi kadın sözümona işlediğim cinayetleri açıklayıp kendimi temize çıkarayım.
Vouchsafe, divine perfection of a woman... of these supposed crimes, to give me leave... by circumstance, but to acquit myself.
- Elbette patron. Güzelce açıklayın.
( SIGHS )
Dr. Carr'ın yeni kitabı çok açıklayıcı.
Dr. Carr's new book is absolutely revealing.