Açıklayamam tradutor Inglês
1,041 parallel translation
Bunu sana açıklayamam.
I can't explain it.
Şu an açıklayamam.
I cannot explain now.
Sana bunu açıklayamam.
I just can't show up at your affair.
Socrates'in... bunu açıklayamam.
Socrates.... I can't explain it.
Açıklayamam. Yalnızca olduğunu biliyorum.
I'VE GROWN OLD, AND YOU HAVEN'T.
Telefonda açıklayamam.
I can't explain over the phone.
Kuyruklu yıldızın geçeceğini tahmin edememişler ve açıklayamamışlardı.
They hadn't predicted the comet, and they sure hadn't explained it.
Ah bunu açıklayamam. Bu şekilde devam etmesi artık beni çok mutsuz ediyor.
It's just that I'm too miserable to go on any longer like this.
Bundan daha iyi açıklayamam Becky.
I can't explain it any better than that.
Böyle bir şeyi açıklayamam. Ama kadınlar ne zaman iyi ne zaman değil bilirler.
I can't explain that kind of thing... but a woman always knows when it's good and when it isn't.
Açıklayamam ama içinde bulunduğumuz tehlikenin şimdi farkına vardım.
I can't explain, but I've just realised the danger we're in.
Şu anda açıklayamam.
I haven't got time to explain.
Evet, ben, bunu herhangi bir şekilde açıklayamam.
Yes, I am, in a way I can't hope to explain.
Bak, herşeyi açıklayamam, fakat bana güvenmelisin.
Look, I can't explain what this is all about, but you must trust me.
Bunu üç günde açıklayamam.
- I couldn't really explain to you in three days.
Minnettarlığımı kelimelerle açıklayamam.
Words cannot express my gratitude.
Şu an açıklayamam ama Dortmun haklıymış, bir bombaları var.
I cannot explain that now, but Dortmun was right - they have a bomb.
- Şimdi açıklayamam.
- I can't explain now.
- Açıklayamam ama...
- I can't explain, but...
Bu durumu açıklayamam, özellikle de şimdi.
I can't afford this incident, especially not now.
Nasıl bildiğimi açıklayamam.
I don't know how I know.
Sana açıklayamam.
I can't tell you that.
Açıklayamam.
I can't.
Kesin sayıları açıklayamam.
I cannot disclose exact figures.
Açıklayamam 2 Numara.
No, Number Two. I'm not able to.
Ettiğimiz yeminden ötürü sana gerçek kimliğimizi açıklayamam.
Bound by a vow, I cannot tell you who we are
Size açıklayamam!
I can't explain it to you
Bunu kimseye açıklayamam!
I can't explain to dad
- Neden olduğunu açıklayamam.
- I can't explain why.
Size bunu açıklayamam!
Didn't I explain it to you?
Ona bunu söyledim ama nedenini açıklayamam.
I told him. I couldn't tell him why, though.
Açıklayamam.
I can't explain.
Açıklayamam ama gitmeliyim!
I can't explain but I gotta go!
Bunu açıklayamam.
Why? I-I can't explain it.
Bak, açıklayamam, zaman yok, burada gitmelisin.
- -In the morning, Nina, come back in the morning.
Söylediği şeyleri açıklayamam.
That which I will not report after her.
- Hayır, Şu anda açıklayamam.
- No, I can't explain now.
Açıklayamam, inan bana sadece.
I can't explain, just trust me.
Sana her şeyi açıklayamam, Marzia.
I can't explain everything to you, Marzia.
Kristina, açıklayamam!
Kristina'I can't explain it!
Bak, uyuşturucu trafiğini, bir çeşit kontrol mekanizması olarak kullandığının farkındayım... ama bunu sana resmen açıklayamam.
Look, I know you use the trade as a form of control, but I can't explain that officially.
Hayır, açıklayamam.
No, I can't.
Ne... ne olmuş olabileceğini açıklayamam, fakat ay... aylardır ben Tomlin Dudek'leyim, bu maçı ayarladığımdan bu yana.
I... I can't explain what might have happened, but I... I've been with Tomlin Dudek for months now, ever since I set up this match.
Bunu açıklayamam.
I can't explain it.
Bu hukuki bir mesele, şu anda açıklayamam.
That's a legality that can't be explained at this time.
Açıklayamam, oldu mu?
I can't explain it, all right?
Bunu başka bir biçimde açıklayamam.
I can't explain it any other way.
Sana şu an bunu açıklayamam.
I can't explain it right now.
Bunu açıklayamam.
I can't describe it.
Müşterilerimin kişisel sorunlarını açıklayamam.
I can't explain the personal problems of my clients.
Sadece açıklayamam, bir çıkmazdayım.
I just can't explain so I'm stuck.