Açıklayamıyorum tradutor Inglês
417 parallel translation
- Açıklayamıyorum.
- I can't.
Sana açıklamaya çalışmam faydasız çünkü kendime bile açıklayamıyorum.
It's no use my trying to explain it to you... because I can't explain it to me.
Açıklayamıyorum, ama Dorian ne zaman modellik yapsa benim dışımda bir güç ellerimi yönetiyor.
I can't explain it, but whenever dorian poses for me, it seems as if a power outside myself were guiding my hand.
- Açıklayamıyorum.
- I can't tell.
Bunu açıklayamıyorum.
I can't explain it.
Sebebini hala açıklayamıyorum ama ben onları takip ettim.
I still can't explain why... but I... I don't know. I just followed them.
Nedenini açıklayamıyorum.
I can't explain why.
Açıklayamam. Kendime bile açıklayamıyorum.
I can't explain it, even to myself.
Tabii tepkileri açıklayamıyorum.
Of course, I can't explain the reactions.
Yinede bir açıklama gerekirse, Maria ile aramdaki ilişkinin nasıl ve neden başladığını açıklayamıyorum.
Yet, I can suggest no other answer, if there must be an answer to how and why it began between Maria and me
Sorun nedir anlayamadım tatlım, ama kendimi açıklayamıyorum sana.
I don't know what it is, honey, but I cannot get through to you.
Mantıken açıklayamıyorum, Bay Carey.
I... I don't profess to understand it, Mr Carey.
Bunu açıklayamıyorum.
I can't really explain this.
Doğrusu, açıklayamıyorum.
Frankly, I can't.
Açıklayamıyorum.
I simply cannot explain it.
Pek iyi açıklayamıyorum, değil mi?
I don't seem to be explaining it very well, do I?
Açıklayamıyorum ama diğer insanların arasında olmayan sıcak bir dostluk!
I cannot explain it. Gemütliche Kameraderie which exists among no other people.
Ona inanmıyorum. Açıklayamıyorum ama, onun üzerinde çalıştıkça...
I don't believe him. I can't explain it, but the more I study that patient...
Açıklayamıyorum.
I can't explain it.
Onu açıklayamıyorum işte.
Well, I can't explain that.
- Açıklayamıyorum.
- I can't explain it, sir.
- Ben ne? - Açıklayamıyorum.
- It's just that I can't explain it.
Pek açıklayamıyorum, ancak içimde tuhaf bir his uyandırdılar.
Can't explain exactly, but they gave me a very strange feeling.
Ama bunu açıklayamıyorum.
But I can't explain it.
Bunu ben de açıklayamıyorum.
- God? I mean...
Ne olduğunu açıklayamıyorum.
I can't explain it...
Bu gecikmeyi açıklayamıyorum.
I can't explain this delay.
Niye bunu yaptığımı açıklayamıyorum şimdi.
I can't explain why I did it now.
Tuhaf olan da bu baba. Açıklayamıyorum.
That's the strangest part of it, Father, I can't tell you.
Nedenini açıklayamıyorum.
But I just can't figure out why.
Bunu açıklayamıyorum.
I can't explain it. It's the way I am.
Bunu ben de açıklayamıyorum.
I can't explain it either.
Paneller, duvarlar... ben açıklayamıyorum...
Panel walls and everything.
Çünkü aksi takdirde, davranışlarını açıklayamıyorum.
Because otherwise, I cannot account for him.
Bu çok tuhaf, açıklayamıyorum.
It's weird, I can't explain it.
Bunu doğru açıklayamıyorum.
I'M NOT EXPLAINING THIS RIGHT.
Benim de açıklayacak çok şeyim var ama açıklayamıyorum.
I have a lot of things to express, but I don't express them.
Açıklayamıyorum.
I cannot explain.
Açıklayamıyorum ama ailemin ve şu Remington Üniversitesi pisliklerinin görmezlikten gelmeyi tercih etmelerini anlayabiliyorum.
'I can't explain it but I'm allowed an understanding'that my parents and these Remington assholes have chosen to ignore.
Açıklayamıyorum.
I can't.
Ama bunun nedenini de kesin olarak açıklayamıyorum.
Although I cannot say precisely why.
Bunu... açıklayamıyorum Kaptan.
I... cannot explain this, Captain.
Hiçbirini açıklayamıyorum.
I can't explain any of it.
Nasılını açıklayamıyorum.
I don't see how.
Bunu açıklayamıyorum.
I cannot explain that.
Benim ya da gemim hakkındaki özel ilgilerinin nedenini açıklayamıyorum.
I have no explanation for their special interest in me or this ship.
Nasıl kaçtığını açıklayamıyorum.
I cannot explain how he escaped.
Bunu kendime bile açıklayamıyorum.
I can't even explain it to myself.
yiyeceklerin güzel olduğu, benim gibilerin... içecek servis ettikleri yerler olacak senin için bunu açıklayamıyorum ama sanırım bebek evini tamir edebilirim en azından maymun işlerinde iyi sayılırım maymun.
There's probably a place they hang out and the food is good, and guys like me are serving drinks. Maybe I can't explain all this, but I can fix your dollhouse. At least I'm good at monkey work.
Yabancı birinin bu odaya nasıl girdiğini açıklayamıyorum.
I cannot explain how an intruder entered this room.
Bunu açıklayamıyorum, ama biliyorum ki insanlar için yapabileceğin en iyi şey zihinlerini zenginleştirmektir.
A nation of musicians? ( Laughs ) Are you making fun of me?