English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Bir felaket

Bir felaket tradutor Inglês

2,863 parallel translation
Burası bir felaket.
- that this is a disaster.
Bu tür bir felaket için hazırlanmamıştık.
We didn't pack for this kind of disaster.
Tam bir felaket.
It's a catastrophe.
Seni yakalarlarsa bir felaket olur!
It's going to be disaster if they catch you!
Yaptığın hırsızlık bir felaket yarattı!
Your theft has caused a catastrophe!
Sam, Addison'la ile daha fazlasını yaşıyor. Tam bir felaket.
And sam gets more than his share- - whew.
Plato'nun son bölümde yazdıklarına göre büyük şehir Atlantis dehşet verici bir felaket ile karşılaşmıştı.
According to Plato's final chapter, the great city of Atlantis faced a cataclysmic disaster.
Bu bir felaket..
This is a disaster...
- Benim açık düşüncem şu ki bu bir felaket doğurabilir.
I am fairly certain it'll turn out terrible... I can hear you...
Bu şey kapımıza bırakıldığında, bir felaket gerçekleşti ardından yenisi.
Now, ever since this thing was placed at our doorstep, we've had one disaster after another.
Bu butonlara her dokunulduğunda, Başka bir felaket geliyor.
Every time one of these buttons is pressed, another disaster hits.
Bence saat 12 olunca, Başka bir felaket geliyor butona bassak da basmasak da.
I'm guessing at the top of the hour, another disaster's gonna strike whether we push a button or not.
'Çünkü eğer haklıysan birkaç dakika içinde, yeni bir felaket olacak.
'Cause if you're right, any minute now, another disaster's gonna hit us.
O mekan Stanley devraldığından beri bir felaket.
Place is a disaster since Stanley took over.
Ama bence bu bir felaket olur.
And I think it would be a disaster.
Fakat aynı zamanda bir felaket anlamına da gelebilir.
But it might also spell disaster.
Bu bir felaket!
OH, M- - THIS IS A DISASTER!
Çevre bakımından bir felaket bu.
It's an environmental disaster.
Şuna baksana Kasper. Bu bir felaket.
This is a disaster.
Hafızalara kazınacak boyutta bir felaket.
Disaster of monumental proportions.
Randevu tam bir felaket olacak.
That date is gonna be a disaster.
Küresel bir felaket bizi silip süpürebilir.
A global catastrophe could wipe us all out.
- Hafızalara kazınacak boyutta bir felaket.
- Disaster of monumental proportions.
Acil durum ekipmanlarınız bir felaket.
Your emergency supplies are a disaster.
275 000000000000 00 : 15 : 38,656 - - 00 : 15 : 41,055 If you're trying to get me to break my back to show you how fucking serene I can be to prove you wrong, bunu unutabilirsin. Onunla çalışmak tam bir felaket olacak.
He'll be a complete fucking arse to work with.
Pekâlâ millet, tam bir felaket olmadı.
All righty, folks, it wasn't a total catastrophe.
Ayrıca istatistiklerini konuşmak tam bir felaket.
And enough talk with the statistics!
Felaket bir şey.
It's so horrible.
Ona bir iyilik yapıp bir daha bu kadar felaket bir şeyi yapmaması için onu koruyacak mıyız?
Do him a favor and keep him from doing an incredibly stupid thing, which he's doing in response to another incredibly stupid thing that he did?
Felaket bir tetikleyici. Niye bugün bu katliamı yaptığını açıklar.
It explains why she went on her spree today.
Felaket bir baskı bu.
That's just fucked-up pressure.
Ne kadar iyi olursanız olun felaket bir baskı.
Regardless of how good you are, that's just fucked-up pressure.
Özellikle Callum boşanması felaket bir şeydi.
I mean, that Callum divorce you worked on was particularly nasty.
Çok üzüldüm, felaket bir şey bu.
I am so sorry. This is terrible.
Girit halkı olan Minoanlar korkunç bir felaket yaşadıklarının kanıtı vardı.
There is evidence that the Minoan people of
Bak, eğer butona basınca felaket oluyorsa basmayıverin bir zahmet.
Look, if pressing buttons causes disasters, then don't push any damn buttons.
Doğal felaket, durumu kontrol edilemez bir duruma soktu.
Our state of Qi is going through a major crisis from which we might have difficulties recovering.
Bu bir felaket!
This is a disaster.
Bu felaket iyi bir fırsat bir kariyerin olacak.
Oh, this is a hell of an opportunity- - a career maker.
Felaket bir baş ağrım var.
I have a splitting headache.
O, felaket bir vuruştu.
That was one hell of a swing.
Felaket bir tavsiye mi vermek istiyorsun? Söyle hadi.
Give me a really lousy piece of advice?
Bir tek bunu yapamadan mezarına girersen teklif etmediğim için kendimi felaket kötü hissederim.
If this is the one thing you go to your grave without doing, I'm gonna feel like a shitheel for not offering.
Son birkaç saattir felaket bir şekilde kaşınıyorum.
What's goin'on down there? I've been itching the last couple of hours but a lot.
Kibir ve uzağı tasavvur edememek yüzünden doğal seçilimin etkisinden muaf olduğumuzu düşünmemizin tehlikeli olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü bir sonraki büyük felaket geldiğinde, doğal seçilim geri dönecek.
Do you think there's a danger that we're being a little arrogant and short sighted in thinking that we have removed ourselves from natural selection, because when the next really big disaster comes along, it'll be back.
Felaket bir şey.
That's intense.
Felaket bir hayvan.
Nasty bird.
Bu... bir yolculuk ayrıca benim felaket seçimlerimden birinin adı.
It's... a trip- - which is also the name of one of my disastrous choices.
Atlantik'te felaket bir fırtına varmış, uçuşlar gecikecek.
There is a terrible storm over the Atlantic that has delayed their trip.
Ve beş dakika içinde rakibime felaket bir sızdırma oldu.
And within five minutes, there's a catastrophic leak to my competitor.
Felaket bir durumdu.
It was awful.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]