English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Büyük ihtimal

Büyük ihtimal tradutor Inglês

1,244 parallel translation
Büyük ihtimal becermişimdir.
He said okay you can go.
- Büyük ihtimal bir bistüri kimin nasıl verdiğini bilmiyorum, hiç fikrim yok.
- Probably a scalpel though how anybody got it in there, I have no idea.
Tony'nin benim arkamdan ilgilendiği kişi oymuş... ve büyük ihtimal de hamile.
Tony's been messing around with her behind my back, and she is most certainly pregnant.
- Hem küçük hem de yağlıysa büyük ihtimal benim kalbimdir.
Well, if it was tiny and covered with slime, it was probably mine.
Büyük ihtimal...
Probably...
Büyük ihtimal.
One for a, uh, Yeti Mummy,
Kuzeybatı Pakistan daha büyük ihtimal.
Northwestern Pakistan, more likely.
Bir kaç kaburgası kırık, büyük ihtimal göğüs kafesi de.
He's got a couple of fractured ribs, maybe his sternum too.
Büyük ihtimal o kadının hayatını kurtardın.
Probably saved that woman's life.
Büyük ihtimal vur-kaç.
Probable hit-and-run.
Düşük tansiyonu yüzünden büyük ihtimal kan.
Probably blood, judging from her hypotension.
Büyük ihtimal basit bir maya enfeksiyonudur.
It's probably a simple yeast infection.
Baş ağrısı, düşme, büyük ihtimal zaten sahip olduğu anevrizmayı tetikledi.
A headache, a fall, possibly jogged an aneurysm she already had.
Ekibi bıraktığım için büyük ihtimal beni kolay hedef diye düşündüler.
Probably figured I was an easy target ever since I left my crew.
-... ama büyük ihtimal 50'lik makarna paketidir.
-... it's 50 cases of elbow macaroni.
- Büyük ihtimal.
- Possibly.
Büyük ihtimal çocuklarına da aynısını söylüyor.
Probably tell her kids the same thing.
Duygusal durumu büyük ihtimal Wilson hastalığından kaynaklanıyordur.
Her flat affect could definitely be part of the Wilson's.
- Büyük ihtimal sokak çocuğu.
- Probably a street kid.
Büyük ihtimal otobüsü havaya uçuracaktı.
He was probably gonna blow up the bus.
Büyük ihtimal şu an beni bekliyor.
She's probably waiting for me right now.
Karısı büyük ihtimal kafeteryada kocasının uyanmasını bekliyor.
His wife's probably been in the coffee shop waiting for him to wake up.
Şey, telsizlerimiz çalışmayınca büyük ihtimal zarar vermek istemediklerini göstermek için güç kesmişlerdir.
Well, with our comms out, the trader ship's probably powered down to signal they mean no harm.
Fakat Vaako büyük ihtimal senin öldüğünü rapor edecektir.
But Vaako will most likely report you as dead.
Büyük ihtimal, ama daha sonra?
Well, probably, but then what?
Büyük ihtimal.
Very likely.
Merak ettim, büyük ihtimal ilgini çeker dedim...
I was kind of wondering if sometime you might possibly be interested in...
- Birisi cevap versin şuna, büyük ihtimal Dimche'dir.
- Can someone answer, it's probably Dimche,
Büyük ihtimal Sara'yı bulmuş ve Hastings'i Abbot'un laboratuarına götürmüştür.
She's probably found Sara and brought Hastings back to Abbott's lab.
"Büyük ihtimal senin vücudun bu elbise için uygun değil" veya "Bu elbise tam üstüne göre, ama asıl istediğin kıyafetten tamamen farklı."
"Perhaps your body is not yet ready for this dress" and so on, "Even if this dress fits you pretty well, but I feel that the ones that really suit you are completely different"
Daha sonra ayrıntılı bir soruşturma yapacağım, fakat bu kadın bir süreliğine ortadan kayboldu. Eğer olaya, üçüncü bir şahıs karışmamış ise cinayetleri büyük ihtimal bu kadın işledi.
I'll have to investigate it further, but this woman disappeared for a while, so if there's no third-party involved, she's a strongly supported suspect.
Eddie... büyük ihtimal izlemeyi rahatsız etmek istemedi, Mr. Brady.
Eddie... he probably didn't want to disturb the screening, Mr. Brady.
Büyük ihtimal yatağı yakarsak
We probably set Freddy free when we burned the mattress.
En büyük ihtimal Kaliforniya Merkezi.
The most likely match is the California Center.
- Büyük ihtimal bir şeyler biliyordur.
- He probably knows something.
- Büyük ihtimal bir masa başı işi verirler, değil mi?
- Probably just put him behind a desk, huh?
Büyük ihtimal ufak bir aşk tartışmasıdır.
It's probably just a lovers'quarrel.
Marcus büyük ihtimal o kendinde değilken yerleştirmiş.
Marcus obviously slipped it into his arm while he was passed out.
Müşterilerinden hiç şikayet eden duymadım... ama büyük ihtimal onlar, borçlarını ödeyenlerdi.
I never heard any of his clients badmouth him... but I think they were probably the ones who paid up.
Bunun yapamayız. Wesley büyük ihtimal şimdiye Denver yolunu yarılamıştır.
Wesley's probably halfway to Denver by now.
Evet, olağanlık kanunları işlese, bu büyük ihtimal kayde değer olmazdı.
Yes, given the laws of randomness, this would normally not be noteworthy.
Mektuplarında büyük bir ihtimal yalan söylüyor.
In his letters, he's probably lying.
Yani sonuç olarak eğer tatmin olmak için ikisinin de canlı olması gerekiyorsa, hala Jeffrey'i öldürmemiş olması büyük bir ihtimal.
The point is, if he needs them both alive to get off... there's a good chance he hasn't killed Jeffrey yet.
Büyük bir ihtimal bu yüzden bu kadar sarsıldım.
That's probably why I shake so much.
Büyük bir ihtimal onlar benim size anlatacağım hikâyeden fazlasını biliyordur.
I think they know more about the story that I'm gonna tell you than I do.
Büyük bir ihtimal annem adamı bu yüzden sevmiştir.
That's probably why she likes him.
Büyük bir ihtimal...
We're probably going to have to...
Büyük ihtimal yarı yarıya.
Probably half and half.
Büyük bir ihtimal.
It's probable.
Büyük ihtimal bu girişi sonuncu olmayacak.
And it won't be the last time. - But that's how it goes.
Eğer çeneni kapamazsan... onun babasını bulma ihtimali senin kapıdan sağlam çıkmandan... daha büyük bir ihtimal olacak.
Her chances of finding her dad are greater than yours of walking out of this door upright, unless you shut your fucking mouth.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]