Diyeceksiniz tradutor Inglês
838 parallel translation
Şöyle diyeceksiniz. Gündelik hayatın bize sunduğu fırsatlar neler?
You're going to say, what opportunities does the round of daily life offer?
Buna ne diyeceksiniz, Sör John?
How do you respond to that, Sir John?
Tekrar, Çok özür dilerim, doktor.Sanırım ben giderken arkamdan salak diyeceksiniz.
Say, I'm awfully sorry, doctor. I believe when I left, you were calling me an idiot.
Tam olarak çıIgınlık diyeceksiniz.
Right you were to call it madness.
Şimdi ne diyeceksiniz?
Now, what have you to say?
Bir gün siz yol fatihleri : "Fabrini ile çalışalım, o iyi." diyeceksiniz.
Someday you road-skinners will say, "Joe Fabrini's a good guy to work for".
- Buna ne diyeceksiniz?
- How do you like that?
- Ne diyeceksiniz?
- What did you have to say?
Başım için ne diyeceksiniz? - Bir aptal gibi miyim?
What do you tell from my head?
Şimdi ne diyeceksiniz bakalım?
What do you have to say now?
Ne diyeceksiniz?
Well what have you got to say?
Kanlı elbiseye ne diyeceksiniz Bayan Inwood? " diyeceksin.
What about the bloodstained dress, eh, Miss Charlotte Inwood? "
- Ona ne diyeceksiniz?
- What do you want to say to him?
Evet Bay Federber, burada çıkarılan harika iş hakkında ne diyeceksiniz?
Now, Mr. Federber, what is your reaction to this wonderful job being done here?
Buna ne diyeceksiniz?
- What do you make of that?
Belki beni gösterip, "Keller yaptı" diyeceksiniz.
Perhaps you'll point your finger at me. Perhaps you'll say, "It's Keller."
Binbaşı, orada bir uzay gemisi olduğu hakkındaki rapora ne diyeceksiniz?
Major, how do you feel about the report... that a spaceship is buried there?
Öyle kaypak bir yerdeyim ki gözünüzde,.. ... ikisi de kötü iki yüz göreceksiniz bende. Ya korkak, ya dalkavuk diyeceksiniz bana.
My credit now stands on such slippery ground, that one of two bad ways you must conceit me, either a coward or a flatterer.
İşinize karışmak istemem, ama kocanıza ne diyeceksiniz?
It's none of my business, but what will you tell your husband?
Siz ne diyeceksiniz?
What do you all have to say?
Ne diyeceksiniz?
What do you say?
Şimdide bir erkeğin en iyi dostu annesidir diyeceksiniz herhal.
Next you will tell me the best friend of a boy is his mother
Suçsuzum diyeceksiniz.
- How do I plead? Not guilty.
Steven Maryk, bu tanım karşısında ne diyeceksiniz?
Steven Maryk, how say you to the specification? Guilty or not guilty?
- Suçlamaya ne diyeceksiniz?
- How say you to the charge?
Bundan sonra bana "efendim" diyeceksiniz.
You will refer to me as "sir."
- Bana yalancı diyeceksiniz.
- Come to me. - You're gonna call me a liar.
Babamı nereden tanıyorsunuz bilmiyorum ama siz de diyeceklerinizi diyeceksiniz.
I don't know how you know Father, but you'll have your say as well.
Fakat önce kendinizi savunmak için ne diyeceksiniz duymak istiyorum.
But I'd like to hear first what you've got to say for yourself.
Kırmadan yumurta taşımayı beceremez ama küçüklere çok iyi annelik yapar. Buna ne diyeceksiniz?
She can't gather eggs without busting''em... but she's got mother hands with a young'un, so what are you to say?
Günün birinde keşke diyeceksiniz.
- Someday you'll wish you had.
Irene ise... şey, başına buyruk diyeceksiniz, değil mi?
And Irene... Well, you'd say she was sort of carefree, wouldn't you?
Siz ne diyeceksiniz?
How about you?
Bu adama ne diyeceksiniz?
How do you like this guy?
Ya tramvay konusuna ne diyeceksiniz?
And what about this business of the el?
Ve çocuğun bağırışının duyulmasına ne diyeceksiniz?
And what about hearin'the kid yell?
Sadece Crown Peynirini tosta süreceksiniz. Bir parça ısırıp, yam yam diyeceksiniz, 10.000 dolar sizin.
All you have to do is spread Crown Cheese on a piece of toast, take a bite, say "yum, yum" and $ 10,000 are yours.
Bir şey mi diyeceksiniz komutanım?
Wanna say something sir?
Kraliçeniz için şimdi ne diyeceksiniz?
What will you think of your Queen now?
Buna ne diyeceksiniz bakalım... teğmen efendiler?
It's a sweet pleasure for the satisfaction of you, lieutenants!
Kuleye ulaştığınızda, telsizi açıp başarıldı diyeceksiniz.
Now, when you reach the tower, switch on your radio and say... "Established."
- Karargâhınıza ne diyeceksiniz?
- What will you tell your headquarters?
Keşke bu kolu önceden kesmiş olsaydım diyeceksiniz.
In your case, you'll wish you had cut it off sooner.
Ona sersem mi diyeceksiniz?
You tell her she's a fool?
- Hastayım diyeceksiniz.
- You'll say you are.
Bu işe ne diyeceksiniz Führer?
Well, what about it, fuhrer?
Efendi Miles'a ne diyeceksiniz peki?
So, uh, what will you say to Master Miles?
- Koşullara ne diyeceksiniz, General?
- What about terms, General?
Ve siz de, "Hayır" diyeceksiniz. Anlaşıldı mı?
And you're gonna answer, "No." Am I clear?
Bıçağa ne diyeceksiniz?
What about the knife?
Yarın bir kolunuzu, ya da ayağınızı kesecekler ve siz yine : "Emredersiniz komutanım" diyeceksiniz.
They cut your hair and you say : "Yes Sir"!
diyeceğim 131
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyecektim ki 23
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40
diyecektim 49
diyecek 78
diyecektin 16
diyeceksin 119
diyecekler 55
diyeceğim şu ki 17
diyecektim ki 23
diyeceğim ki 17
diyeceğiz 40