Dürüst olmak gerekirse tradutor Inglês
4,421 parallel translation
Ve tamamen dürüst olmak gerekirse
And to be completely honest,
Dürüst olmak gerekirse, onu uzun bir süredir gücendiriyor.
Right. To be fair, he has been offending her for quite some time.
- Dürüst olmak gerekirse, ben bile bilmiyorum.
Honestly, I don't even know.
Dürüst olmak gerekirse, bu biraz acı verici.
To be completely honest, it's kind of a pain.
Sevdiğim kadın gitti, kalbim kırık ve benim gerçekten, dürüst olmak gerekirse yaşama isteğim yok.
The woman I love is gone, my heart is broken, and I really- - to be honest with you, I just don't have the will to live.
Dürüst olmak gerekirse pek emin değilim.
Honestly, I'm not entirely sure.
Yani, seni öptüğümü biliyorum ama dürüst olmak gerekirse yüzde 97 oranla öleceğimizi sandığım içindi.
I mean, I know I kissed you, but, to be fair, I thought there was a 97 % chance we were gonna die.
Eğer dürüst olmak gerekirse McConaughey'i eve almayı önerdiğimde sen, benim ona bakabilceğimi bile düşünemedin.
But if we're being honest, I think it's also about when I suggested we take McConaughey home, you couldn't even imagine me being able to take care of him, okay, and that's just...
Ama dürüst olmak gerekirse, 5 sene içinde bu spor tamamen bitebilir.
But honestly, I think the sport might go away entirely in five years.
Dürüst olmak gerekirse, değerlendirmeden sonra, tüm o trafik sitemizi çökertti.
Well, honestly, after the review, all of that traffic just crashed our site.
Dürüst olmak gerekirse, beni neden bu kadar delirttiğini bilmiyorum.
I don't know why you drive me so crazy.
Çünkü bir şey olduğunu biliyorum... 6 yaşında, adı Ben ve dürüst olmak gerekirse bence çok dondurma yemesine müsaade ediyorsun.
Mostly because I know something happened... he's 6, his name is Ben, and quite frankly, I think you're letting him have a little bit too much ice cream.
- Dürüst olmak gerekirse kimse onun geleceğini sanmıyordu.
- Truthfully? No one expected him to show.
Dürüst olmak gerekirse eski erkek arkadaşımı!
Let's be honest, my... my ex-boyfriend.
Dürüst olmak gerekirse, bunu planlıyordum.
Honestly? Planning this.
Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum.
Honestly? I don't know.
Şey, Lois birazı kitaplardan, birazı müzelerden ve dürüst olmak gerekirse, çoğu sadece seyahat yapmaktan geldi.
Well, Lois, some of it came from books, some came from museums, and, honestly, a lot of it just came from travel.
Sen çok hassassın ve dürüst olmak gerekirse senin için sinirlenen birinin olması güzel bir duyguydu.
You're just sensitive, and to be honest, it was nice to have someone be that upset on my behalf.
Dürüst olmak gerekirse, çalışmamızın erkek yurtlarının tuvaletlerine düşeceğini hiç düşünmemiştim.
Uh, to be honest, I never thought our work would wind up on the floor of a fraternity bathroom.
Dürüst olmak gerekirse hemen hemen aynı.
It's more of the same, if I'm honest.
Dürüst olmak gerekirse Amerikan halkı yakın bir tehlike görmemişlerdi.
Frankly, the American people did not see themselves at immediate risk.
Dürüst olmak gerekirse, evet.
Honestly, yes, so far.
Dürüst olmak gerekirse seni niye hiç düşünmeden göndermediğimi bilmiyorum.
To be honest, I don't know why I haven't dismissed you out of hand.
Dürüst olmak gerekirse, Artık ne yapıp yapamayacağımı bilmiyorum.
I don't know what I'm capable of anymore, to be frank.
Dürüst olmak gerekirse bundan bahsetmemiş miydim?
Be honest... did I not mention that?
Dürüst olmak gerekirse Matty, biraz kabaydı.
Well, to be honest, Matty, she was kind of rude.
İlk tura geçebilirsen tabii ki dürüst olmak gerekirse... bu biraz düşük bir ihtimal.
If you make the cut, which... let's be honest... it's a bit of a long shot.
Ben bir adam tanıyorum dürüst olmak gerekirse, biraz üçkağıtçı olduğunu düşünmüştüm hep.
I know this man, you see, who... Well, I've always thought he probably was a bit dodgy, - if I'm being honest, and...
Şimdi dürüst olmak gerekirse, eğer Griffinlerde kalsaydım bugün sonum Rick Springfield gibi olabilirdi.
And let's be honest, if I had stayed with the Griffins, I would have ended up like Rick Springfield today.
Dürüst olmak gerekirse işler kesat bu günlerde.
To be frank, business is slow these days.
Dürüst olmak gerekirse ben çok gerginim Regina.
Quite frankly, I'm completely overwhelmed, Regina.
Bu yüzden beni dinlemelisin. Anlatmaya çalıştığım, başına gelen tüm... bu trajedi dürüst olmak gerekirse sana çok zarar verdi.
Which is precisely why you have to listen to me when I tell you that all this tragedy that you've experienced has, frankly, taken its toll on you.
Dürüst olmak gerekirse, Buradaki pek çok hastanın pek utanması yoktur.
Truthfully, a lot of our patients here, they... they suffer with a, um a lack of inhibition.
Biliyor musun, dürüst olmak gerekirse onun iyi bir lise derecesi alamayacağı konusunda endişeliyim.
You know, to be honest, I was afraid he wasn't gonna graduate high school.
Çünkü dürüst olmak gerekirse bir "Housewives of New York" değil.
Because it's real... To be Frank, it's not "Housewives of New York." All right?
Yani dürüst olmak gerekirse eğer bunlar senin kafandaysa, olay da bende bitiyorsa onun bir şey yapmasına gerek var mı bilemiyorum.
So, like, I mean, honestly, like... If we're in your head, you know, and I'm selling it, like, I don't know if you need her to do anything at all.
Dürüst olmak gerekirse yardım etmenin rahatlığını yaşıyorum.
Yeah, honestly it's a relief just to lend a hand.
Dürüst olmak gerekirse bence bir süre burada kalmalısın.
To be honest, I think you should stay here for a while.
- Gerçekten mi? Dürüst olmak gerekirse, pek değil.
Not really, to be honest.
Anlamını bulmaya çalışmak, bir şeylerin anlamını bulmaya çalışmak dürüst olmak gerekirse, gerçekten zaman kaybı.
Trying to find meaning in them... trying to find meaning in anything. It's a waste of time, if you really want to get down to it.
Dürüst olmak gerekirse, ben de tam olarak anlamıyorum.
Uh, I don't fully understand it all, myself, to be honest.
- Evet. Dürüst olmak gerekirse, tadını pek sevmiyorum.
I don't really like the taste, to be honest.
Adam popüler, ismi kabul görmüş ve seçimlere bir ay kaldı. Dürüst olmak gerekirse mucize olmazsa kazanacağını düşünmüyorum.
He's popular, he has built-in name recognition, and we're a month out from the election, so if I'm being honest, barring a miracle, I don't think you stand a chance.
Dürüst olmak gerekirse, biraz zorluydu.
It's been a little rough, to be honest.
Dürüst olmak gerekirse, şu an tutunmaya çalıştığım tek şey ilk göğsüm.
Honestly, the only thing I'm really trying To hold on to right now is my first boob.
Ama dürüst olmak gerekirse, arkadaşınla gelince biraz şaşırdım.
But I were a bit surprised, I have to be honest wi'you, when you turned up wi your little buddy.
Dürüst olmak gerekirse, çoğu zaman ikisi birlikte.
Hand on my heart... most days he's both.
Dürüst olmak gerekirse...
I can honestly not...
Dürüst olmak gerekirse, bu rolü oynamaktan gözüm korkuyor.
It's daunting to play him, to be honest with you.
Dürüst olmak gerekirse onlar sadece dünyayı tırmalıyorlar.
But, honestly, that only scratches the surface.
Dürüst olmak gerekirse hepsinin burada bulunması biraz fazla.
To be perfectly honest with you, the presence of all of them here, it's... it's a little much.