Düşünsenize tradutor Inglês
740 parallel translation
Yani düşünsenize, arkadaşınız bir kurtadama dönüşüyor.
I mean, it's his friend turning into a wolf, you know.
"Bayan Carozza, ne tesadüf! " Düşünsenize hele bir,
" Miss Carozza - what a coincidence!
Düşünsenize, bu araba önümüzdeki 6 ay boyunca sizin eviniz olacak.
Just think. This wagon will be your home for the next six months.
Bu iki yanımızı birbirinden ayırabilirsek... düşünsenize içimizdeki iyi ne kadar özgür olurdu.
Now, if these two selves could be separated from each other... how much freer the good in us would be.
Gemiyi karşılamaya bile zamanı olmadı, düşünsenize.
He didn't even have time to meet the boat. Imagine that.
Jean Valjean ya da Don Kişot'un Ranimax haplarından aldığını bir düşünsenize.
Imagine Jean Valjean or Don Quixote... taking Ranimax pills
Düşünsenize, bunca zaman koridorun öbür tarafında oturuyormuşsunuz.
Imagine you living right across the hall from us all of this time.
Bir düşünsenize.
Think of that.
- Düşünsenize.
- Think of it.
Bir düşünsenize Profesör.
Just think of it, Professor.
Bunun gibi bir otelde yataklar nasıl olur düşünsenize.
Can you imagine what the beds would be in a hotel like that?
Düşünsenize, hayatımın önemli bir bölümü düdükler arasında geçmiş.
Imagine, an important part of my life wasted between whistles.
Düşünsenize.
Imagine.
Oh, Düşünsenize!
Oh, think of it!
Düşünsenize, perili bir şato, rutubetli duvarlar, zincir sesleri...
A haunted castle. Can you picture it? Sweating walls, the sound of chains.
- Bir anlığına da olsa düşünsenize...
If you imagined for one moment...
Düşünsenize, milli güvenliğimiz için ne büyük tehlike!
Think what that would mean to the safety of the nation!
Bunun kocamın başına geldiğini düşünsenize.
Suppose something like that happened to my husband.
Biraz daha makul olamaz mısınız? Üzerimizde oluşturduğunuz endişeyi düşünsenize.
Why can't you be more agreeable and consider the worry you've caused all of us?
Düşünsenize, 3 ay yoklar.
Just think, they'll be gone three months.
Düşünsenize, bir yerlerde küçük bir eve yerleşeceğiz ve çocuklarımızı yetiştirip hiçbir şey için şüphelenmemize gerek olmayacak.
Just think, being able to settle down in a little house somewhere and raise your children and never be in doubt about anything.
Düşünsenize... İki kadın uçurumun kenarında boğuşuyor.
Think of it... those two women struggling on the cliff.
Düşünsenize.
Think of it.
Böyle bir mimariyi düşünsenize, burada, Afrika'da.
Imagine architecture like this, here in Africa.
Yaptıklarını bir düşünsenize.
Look what he's done already.
- Düşünsenize, balerinler, dansçılar...
Imagine ballerinas and all that.
Düşünsenize.
Think of that.
Düşünsenize!
Imagine!
Düşünsenize, ne kadar kötü değil mi?
But just think. Isn't it terrible?
Düşünsenize, ödeneğimi almaya bile arabayla giderdim.
Imagine it, going by car even to collect the subsidy.
Bir de beni düşünsenize, yedi yabancı!
Imagine me, a foreigner.
Bütün o ağırlığı düşünsenize?
Figure all that weight.
Resmimin çekildiğini düşünsenize.
Well, I mean, fancy taking my picture.
Ama içerideki o adamı düşünsenize, yedi koca gün!
But that fellow in there... seven days.
Beni bir düşünsenize, İngiliz kılıçları ve kalkanlarıyla onca insanın arasında.
Imagine me, of all men, with a British sword and a British shield.
Düşünsenize ; emekli aylığı köpeğini beslemeye bile yetmiyor.
Just imagine : His pension isn't even enough to support his dog.
Düşünsenize!
Imagine that!
Düşünsenize, bir insanın, tam ölüm anında uğradığı şaşkınlığın şeklini göreceksiniz.
Imagine that you actually see the shape of a man just as he was then, the moment he was surprised by death.
Ne kadar korkunç! Düşünsenize, ikisi birlikte intihar etmiş.
- Just imagine, a double suicide!
Düşünsenize! Bu ev ne kadar ihtişamlıydı, şimdi ne hale geldi!
To think, a house so mighty brought to its knees like this!
Rahibeyle kalan bir erkek düşünsenize.
I can't have a man staying with a priestess.
İşin komik tarafı, bunu birde benim söylediğimi düşünsenize.
And the fun of it, if I may say so
Düşünsenize Hindistan'dan onca yolu gelip buraya düşüyor.
Imagine that coming all the way from India crashing here.
Düşünsenize.
Imagine that.
Kurtarabileceğiniz hayatları bir düşünsenize.
Think of the lives you could have saved.
O şartlarda böyle bir iş yapmaya zorlandığınızı düşünsenize.
Imagine being forced to build that in the condition they must be in.
Yani dolar. Düşünsenize.
I mean "dollars." A week.
Düşünsenize bir şişe parfümün karşılığında 12 muz geliyor.
Do you realize that for one bottle of perfume you get 12 bananas?
Etkisini düşünsenize!
What an effect!
Düşünsenize.
Just think.
Bir düşünsenize, herkes çıplak gibi göründü.
Oh, well! Come to think of it, everyone did look kind of undressed!
düşündüm 122
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünüyorum 297
düşünüyorsun 44
düşün 451
düşünün 108
düşüneceğim 105
düşünmüyorum 81
düşünceler 16
düşünmek 24
düşünmedim 36
düşünemiyorum 69
düşünceli 20
düşünürüm 38
düşünme 63
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünmeliyim 39
düşünüyorum ki 20
düşünceli 20
düşünürüm 38
düşünme 63
düşünüyor 23
düşüneyim 58
düşünmem lazım 60
düşününce 41
düşünmeliyim 39
düşünüyorum ki 20
düşünüyordum 129
düşünüyor musun 27
düşünsene 342
düşünüyorum da 210
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşün bunu 33
düşündüm ki 259
düşün bakalım 35
düşünebiliyor musunuz 47
düşünüyor musun 27
düşünsene 342
düşünüyorum da 210
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşün bunu 33
düşündüm ki 259
düşün bakalım 35
düşünebiliyor musunuz 47