Götüreceğim tradutor Inglês
6,451 parallel translation
Şimdi seni hastaneye götüreceğim.
Now I'm gonna get you to the hospital.
Seni balık için dağın eteklerine götüreceğim
I'll take you fishing over there at the foot of that mountain.
Sonra seni sahile götüreceğim.
Then I'm gonna take you to the beach.
Birkaç kilo daha verin, sonra sizi Paris'e götüreceğim.
Lose a couple more pounds, and I'll take you to Paris.
Ve tankı burada depolayamayız, ama sizi gidebileceğimiz yere kadar götüreceğim.
And I can't refuel here, but I'll get you as close as I can.
Seni havaalanına götüreceğim.
Get your ass in the car. I'm taking you to the airport.
- Seni ailene geri götüreceğim. - Lütfen! Seni öldürür!
- I'm getting you back to your family!
Bunu Hodges'a götüreceğim.
I'll get it to Hodges.
- Sizi götüreceğim.
- I'll take you.
Seni de götüreceğim, tamam mı?
I'll take you with me. Okay?
O zaman seni de yanımda götüreceğim.
I'll take you down with me
- Burada bekleyip seni evine götüreceğim.
I'll wait here and take you home
Ben götüreceğim seni.
I'll take you.
Sonra Kanada'ya götüreceğim.
Then I'm taking you to Canada.
Onu, sonra götüreceğim.
I'm totally hitting that later.
Sizi Golden Corral'a götüreceğim. "
"and I'm going to take you to Golden Corral."
Seni yemek ve su olan güvenli bir yere götüreceğim.
I'll take you someplace safe with food and water
Yanımda götüreceğim.
I'm taking it with me.
Seni yanımda götüreceğim yalancı orospu.
I'll take you with me. You're a lying bitch.
Oğlumu da yanımda götüreceğim. İlk kelimesinin hipotalamus olmasını istemem.
And I'm taking my son with me because I don't want his first word to be hypothalamus.
Bunu Abby'ye götüreceğim.
Well, we'll... I'll get it back to Abby.
Sonra da Dillon'ı evine götüreceğim.
I'm taking Dillon home next.
Seni eve götüreceğim o zaman.
I'm gonna take you home, then.
Bunlardan herhangi biri olursa yanımda seni de götüreceğim.
If either of those things happens, I'll make sure you go down with me.
Seni şatoya götüreceğim.
I'll take you to the castle.
Sizi Alise'e götüreceğim.
I'll take you to Alise.
"Elimden geleni yapıp, o sürücüyü bulup, seni ona götüreceğim." dedim.
"I'm gonna do anything and everything in my power to try to get you to find that driver."
- Seni eve götüreceğim Çavuş. - Seni eve götüreceğim.
- I'm taking you home.
Seni eve götüreceğim Çavuş.
I'm gonna take you home, Sarge.
Seni Endre'ye öğle yemeğine götüreceğim.
I'm taking you to a late lunch at Endre's.
Onu Yasumoto'ya götüreceğim. Bundan sonra kesinlikle içki içmemiz gerekecek.
I take him to meet Yasumoto, by that point we'll definitely both need a drink.
Yarın sizi plaja götüreceğim.
I'm going to take you to the beach tomorrow.
Onları İspanya'ya götüreceğim.
I'll take them to Spain.
Bay Peterson'ı arka odaya götüreceğim!
I am gonna take Mr. Peterson to the back room!
Bu hücreden çıktığımda, seni madenlere götüreceğim.
When I get out of this cell, I'll take you to the mines.
Tanrı O'nu severdi, ama günün sonunda eve götüreceğim çocuklarım var.
God love him, but I have kids to go home to at the end of the day.
Bu haftasonu, onları ormana götüreceğim böylece benim çocukken yaptığım gibi macera yaşayabilirler.
So this weekend, I'm taking them to the woods so they can have the kind of adventures I had as a kid.
Ve hepinizi sağ salim evlerinize götüreceğim.
And send all of you safely back home.
Seni Dr. Hartman'a götüreceğim.
I'm taking you to Dr. Hartman. No!
Sakinleşmen için seni eve götüreceğim. Bunlarla tartışmana gerek yok.
I'll take you home to calm down, we're not going to argue.
Eğer onu alırsam, Grumio, barınağa götüreceğim.
If I get her, Grumio, I'm taking her to the shelter.
Seni güvenli bir yere götüreceğim.
I'm gonna get you somewhere safe.
onu geri götüreceğim.
I'm taking him back with me.
Ve alım bittiğinde bizzat ben kendim örnekleri laboratuvara götüreceğim, bu kadar basit.
And, when the tests are done, I will personally carry the samples to the lab, easy peasy.
Bunları laboratuvara götüreceğim.
I will take those to the lab.
Mike'ı Marathon Footwear kahvaltısına götüreceğim.
I'm taking Mike to the marathon footwear brunch.
Ve seni hoş bir yere götüreceğim.
And then I'll take you somewhere nice. Somewhere quiet.
Amber'ı Maui'ye götüreceğim.
All right? I'm taking Amber to Maui.
Sizi cesetlere götüreceğim. Nerede olduklarını biliyorum.
I'll take you to the bodies.
Kendisi çok üzgün. Acil bir durum çıktı. Bu yüzden seni Merkez'e ben götüreceğim.
Well, she's very sorry, but a case jumped off, so I'm supposed to bring you back to the District.
Sonra da seni Prenses Cora olarak kaleme götürecegim.
And I'll whisk you away to the castle as Princess Cora.
götür 56
götür beni 46
götürün 170
götür beni buradan 40
götürün onu buradan 54
götür şunu 30
götür onu 81
götür onları 29
götür onu buradan 45
götürün onları 34
götür beni 46
götürün 170
götür beni buradan 40
götürün onu buradan 54
götür şunu 30
götür onu 81
götür onları 29
götür onu buradan 45
götürün onları 34