Henüz değil tradutor Inglês
9,478 parallel translation
Henüz değil.
Not yet.
- Henüz değil.
- Not yet.
Henüz değil, ama bu onu cinayetle ilgili yapar, ve bu kötü komşuluktur.
Not yet, but it makes him murder-adjacent, and that's a bad neighborhood.
- Araştırmalarından sonuç çıktı mı? - Henüz değil.
Any luck with the research?
Hayır, henüz değil.
No, not yet.
Seninkilerden kurtulduk, ancak benimkilerden henüz değil.
We're free of your people, but we are not clear of mine.
Henüz değil, ama seni temin ederim ki eğer yolunda gitmeyen bir şeyler olursa, eğer Castor yerimizi bulursa o asidin içine girersin.
Not quite yet. But I promise you, if anything goes sideways, if it looks like CASTOR has located us, you are going into that acid.
Henüz değil.
Not yet. I -
Henüz değil ama size doğru geliyoruz.
Not yet, but we're heading back towards you.
Henüz değil.
Not just yet.
Henüz değil.
Its brilliance remains to be seen.
Gidemem, henüz değil.
I can't, not yet.
Henüz değil. işimize yarıyor.
Not yet. She's still useful.
- Henüz değil.
Not yet.
En azından, henüz değil.
- Well, not yet. - Not yet?
Henüz değil, çünkü o zaman işini yapmıyor ben de benimkini yapmıyorum.
Not yet, because then she is not doing her job, and I'm not doing mine.
- Piç! - Henüz değil.
Not yet.
Henüz değil fakat gelişme kaydettim.
Not yet, but I've made progress.
Bunun için hazır değilim, henüz değil.
I'm just not ready for it, not yet.
Yani 50 yıldır evli olsak ve bastonlarımızla olsak belki ama henüz değil, bu gece değil.
I mean, maybe when we're both married for 50 years and we're in walkers, but not yet, not tonight.
Olmaz, henüz değil.
Nah, not yet.
Hayır, olmaz gidemeyiz. Henüz değil.
No, no we can't leave.
- Hayır. Henüz değil.
Not yet.
- Henüz değil, ama yakında olacak.
- Not yet, but soon.
Henüz değil, ama çağrıştıracak.
Not yet. But it will.
Henüz değil ama eli kulağındadır, bu süre zarfında, sizinle, yani vaftiz evladımla ve vaftiz karımla ben ilgileneceğim.
Not yet, but he will be back any minute, and in the meantime, I will take great care of my godchild and my god-wife.
- Hayır, henüz değil.
- No, no, not yet.
Henüz değil.
Not right away.
Henüz değil, ama stajyerliği çok iyi.
Not yet, but she makes a hell of an intern.
Henüz değil.
Jack : Not yet.
Yakında, ama henüz değil.
Soon, but not yet.
Henüz değil, geri dönmedim.
Not yet, I ain't back.
Neresinde olacağımsa henüz belli değil.
We're just not exactly sure where yet.
Henüz yemek yemedin, değil mi? Yedim! Kahve içmiştim.
Certainly not eaten no already kok coffee
Sanırım henüz sırlarımızı paylaşmıyoruz, öyle değil mi?
I don't think we're sharing yet, are we?
Henüz degil.
Not yet.
12 koku getirdim, 6 tanesi ticari olarak henüz uygun bile değil.
Got 12 scents, six of which aren't even commercially available yet.
Tehditlere ve her taraftan gelen saldırılara rağmen doğa henüz vazgeçmiş değil.
Threatened, attacked from all sides, our nature still hasn't abdicated.
Annene henüz bundan bahsetmedin, değil mi?
You still haven't told your mom yet, huh?
- Abe henüz ölmedi öyle değil mi?
- Hey, Abe isn't dead yet, all right?
Henüz bilgi bende değil. Hangi bilgi?
Slater said, "extraction."
Ne yapacağımız henüz belli değil.
It's uncharted territory right now.
- Üstelik virüsün kendisi de henüz bulunmuş değil.
The virus is still not located.
Bazı çocukların bu durumla karşılaşmaları henüz söz konusu değil.
Many kids can still upgrade their prosthetic body, it's not a deadend yet.
– Henüz değil mi?
Since you never know how things will turn out between a man and a woman.
- Ister ve ı istiyorum ıt, Ama sadece henüz hazır değil edişinin.
- I'd like to, and I want to, but I'm just not ready yet.
Yeni şarkı yazmadı henüz, değil mi?
He hasn't recorded his new track yet, has he?
I'm hazır değil henüz terk etmek.
I'm not ready to leave yet.
Kimse sizi duyamıyor çünkü henüz hiç kimse burada değil.
No one else can hear you, Because no one else is here yet.
Yangının çıkış noktası depo olabilirmiş ama henüz kesin değil.
They are speculating the storage as the point it started, but it's still too early to report.
Bunun hepsini yiyecek kadar acıktım ama henüz hazır değil.
Hey, I'm so starved I could eat the south end of a northbound goat, but it ain't ready.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56