English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ H ] / Hepsi o

Hepsi o tradutor Inglês

2,994 parallel translation
Hepsi o kadar. Geriye doğru çekildim. Arkadaşım almam için yere bıçak attı.
That's all I felt, and I kind of jumped back out the way, and - and I looked, and my buddy threw me a knife, and I looked down at the knife on the ground,
Hepsi ona sırtlarını dönüyorlar ve o bunu hak ediyor!
They all turn their backs on him, and he deserves it!
Sadece biraz beraber vakit geçirdik, hepsi o.
We've just been spending a little time together, that's all.
Sadece bu fırsatı kaçırdık, hepsi o.
Um, look, we were just a little outmatched is all.
- Hepsi o mu? - Onları hallettikten sonra Zorn'u bir hava aracına bindirip merkez binaya götüreceğiz.
- After neutralizing them, we'll load Zorn into the aircraft and return to headquarters.
Görünüşe göre hepsi o da değil.
Looks like that's not all he had.
Biraz alışmak gerek, hepsi o.
Need some breaking'in, that all.
Bahis oynamayı seviyor, ama o paranın hepsi ona aitmiş.
He likes to bet at the track, but it was all of his own money.
Ona ilaç getirdim, hepsi o.
I brought him medicine, that's all.
Hak ettiğim şeyi almak istemiştim, hepsi o.
I just wanted what was coming to me, that's all.
Hepsi O'Malley'nin suçu.
It's O'Malley's fault.
O tarafların neredeyse hepsi ona ait.
You can say all the trees in this town belong to him
Hepsi o kadar kötü değil.
They're not all bad.
Sadece burada kimsenin yaşamadığını düşünmüştüm, hepsi o.
It's just I... Well, I thought no one lived here.
Sana biraz para veririm hepsi o, burada kalamazsın. Para mı?
I'll give you some money, that's it, then you leave.
Miller ne dediyse hepsi tek tek cikiyor.
Well, the M.O. matches what I got from Miller.
Petrol uğruna savaş olmayacak, nükleer erimeler olmayacak ve yeşil enerjiye geçmemizi söyleyen o dayanılmaz ünlüler olmayacak ve bunların hepsi bir adamın dehası sayesinde.
No more wars on oil, no more nuclear meltdowns, no more insufferable celebrities telling us to "go green", and all because of the genius of one man.
Herkes Michelle'in üniversiteye gittiğini zannediyordu fakat aslında o hamile kaldı ve Tanya doğurdu. Dosyanın hepsi ellerinde mi bilmiyorum.
Everyone thought Michelle was going somewhere, university, but then she got pregnant and had Tanya.
O kadar süslenmene gerek yok. Eskisi gibi, birkaç misafir geliyor, hepsi bu.
It's really not that dressy, just a couple people coming over like we used to do.
Eğer saygı duydukları birisi kitabı isterse, o zaman hepsi ister.
If someone they respect wants the book, they all will.
Hepsi önemli insanlar, o yüzden onları bekle.
They're important people, so serve them well.
- Jimal'e nefret suçu sorgulamasından kurtulması için bir fırsat verildi ve o da kullandı. Hepsi bu.
Jimal was given an opportunity to avoid a hate crime prosecution and he took it, that's all.
O adamlar, diskler, hepsi aynı yerden geldi.
Those men, the disks all came from the same place.
Kelimeler ağızdan çıktı, yalnızsın. O yüzden hepsi buraya doluşmuş.
Word gets out you're free, they just come buzzing around.
O zaman hepsi bu kadardı.
Then I rest my case.
O halde neden bir şekilde hepsi sona erecekmiş gibi hissediyorum?
Then why do I feel like it's all going to end somehow?
Evet, o çocukların hepsi öldü.
Yeah, all those kids died.
Hepsi de ikincil elementler. Hepsi de ana görüşlerinin yandaşlarının desteğine bağlı.
P.L.O., K.K.K.- - all fringe elements whose very existence depends upon the support of their mainstream fellow travelers.
O küçük sürtük tekneyi çalmasın diyorum ben hepsi bu.
- His narrow twinky ass better not steal the boat, is all I'm saying...
Eğer bize bir şey olursa, o bilgilerin hepsi açıklanacak.
And if anything happens to us, that report goes public.
Hepsi burada ve görünen o ki gönderim kodu QR.
It's all here, and it's called the QR code.
Bize değer vermeyen o serserilerin hepsi buna pişman olacaklar!
All those jerks who don't appreciate us Will live to regret it!
Aramızda kalsın, o kadınla ilgili kimle konuştuysam hepsi gördükleri en sıkıcı kişi olduğunu söyledi.
Just between you and I, everyone I talked to about that gal said she was the most boring person they'd ever met.
O kizlar türlü türlü hayatlari birakip geliyorlar ve hepsi sadece daha iyi bir yere varmaya çalisiyorlar.
These girls come from all walks of life, and they're just trying to go somewhere better.
Hepsi harika ama o anki kan ve idrar tahlili olmadan yasal sınırın üstünde alkollü olduğunu hâlâ kanıtlayamıyoruz, nokta.
That's all great, but we still cannot prove she was legally over the limit without a concurrent blood or urine test - - period.
O günden sonra ne yaptıysan hepsi senin seçimlerindi.
It was your choice doing what you are doing after what happened that day.
O insanların hepsi senin fabrikanda köle.
Those people all slave for your factory.
O adamların hakkında anlattığı hikayelerin hepsi gerçek mi?
Was it true all those stories those guys have been telling about you?
Bak, buraya geldim, sen yoktun, o burdaydı,... ben de ona davayı sordum, hepsi bu.
Look, I came here, you weren't here. She was here, so I asked her about the case. That's all.
Hey, bil diye söylüyorum, Bugün dükkana uğradım, ve görünen o ki ucuz makinelerin hepsi satılmış, yani... istesek de alamazmışız.
Hey, just so you know, I stopped by that store today, and it turns out they sold out of those cheap dishwashers, so... We couldn't have gotten one anyway.
Evet, buna gelince biraz yapışkan meyveli böreğim eğitim makinesinin arasına kaçtı sonra hepsi kırıldı ve sonra tamir etmesi için Taotie'yi buldum ve o da fasa fiso fasa fiso fasa fiso bunu yapmış!
Yeah, about that... I kind of got some sticky dumplings Stuck in the training machine,
O halde, hepsi bu kadar, değil mi?
So, that's it then, isn't it?
O arkadaşlarının hepsi senden daha umutlu değil mi baba?
All those friends are doing better than you.
Trendeki o kız, diğer herkes. Hepsi öldü.
The girl on the train, all the others, they're lost.
O filmlerin hepsi yok oldu.
They're all gone.
Eh, o gelecek yıla kadar hepsi bu.
WELL, THAT'S THAT UNTIL NEXT YEAR.
Bütün o blok. Yukarıdan aşağıya kadar hepsi.
This whole block, back-up all blocks over.
Hepsi birakip gidiyor, ama evet ilk giden o.
Well, they all got away, but she was the first, yeah.
- O zamanlar öyleydi. FBI onları arıyordu, hepsi saklandı.
The others were all fugitives at the time, already wanted by the FBI, already underground.
Hepsi sırf o yerin yanından geçiyorum diye oldu. ... ve bir de asit yıkanmış kot ceketimin yüzünden.
All cuz I was walkin'by that place and wearing my acid-washed jean jacket.
"O bir Galyalı, dikkatli ol, hepsi çapkındır." diyorsundur.
"He's a Gaul, watch out, they're all Womanizers."

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]