Her neredeyse tradutor Inglês
3,614 parallel translation
Şimdi, Rachel için kocaman bir alkış alalım, her neredeyse.
So, let's all give a big round of applause to Rachel, wherever she is.
Sanırım John her neredeyse acilen yardımımıza ihtiyacı var.
I guess it's fair to say that wherever John is, he needs our help and quickly.
Hoyt'u kutsa. Her neredeyse benim için ona göz kulak ol.
And bless Hoyt, wherever he is.
Cole her neredeyse, ben de oradaydım.
Wherever Cole is, I was there.
Neredeyse her şeyi.
Almost everything.
- Neredeyse her şeyi.
- Almost everything.
Neredeyse her şey için onu affedebilirdim.
I could forgive him almost anything.
Bir gün onu neredeyse beceriyordum, değil mi?
One day, I'm hooking her up, right?
- Bizim büyüklüğümüzdeki diğer ofislerden daha çok tutuklama yapıyoruz her yıl bütçenin altında kalıyoruz, neredeyse hiç olay yok.
How's life in Bowling Green? More arrests than any office our size, under budget every year, almost no incidences.
Webde, her yerde neredeyse gölge gibi izliyorlar.
They can shadow me almost anywhere on the web.
Her şey neredeyse ikinci derecede.
It's almost all circumstantial.
Bu psikiyatristlerin neredeyse her zaman yaptığı bir şey.
It's nearly always the psychiatrist that did it.
Tatlım, okuldan sonra neredeyse her gün varmış. Cumartesi günleri yarış var bir de.
Honey, this is, like, every day after school and track meets on Saturdays?
Neredeyse her günümü onlarla geçiriyorum.
spend every single day with these lads.
Neredeyse her şeyi.
Oh, pretty much everything.
Ona neredeyse ben de acıyacaktım.
And I almost felt sorry for her.
Evet. Laurel bu gece neredeyse kendini öldürtüyordu.
Laurel's almost got her killed tonight.
Neredeyse 10 yıldır ondan kurtulmaya çalışıyorum.
I've been trying to get rid of her for almost ten years.
Burada çalışmaya başladığımdan beri Dünya hakkında bildiğimi sandığım şeyler neredeyse her gün değişiyor.
Ever since I started working here, what I thought I knew about the world, it--it changes pretty much every day.
Pardon anlamadım, onun yerine geçip neredeyse bir yıldır görüşmediği kızıyla görüşmemi mi istiyor?
I'm sorry, but she wants me to impersonate her, in front of her own daughter, who she hasn't seen in almost a year?
Bu bir daha bu konuda konuşmamıza ya da düşünmemize gerek yok demektir. Ama sonra iki gecelik bir şey oldu ve sonra neredeyse her gecelik bir şey.
That means we don't have to talk about it or think about it ever again, so... which became a two-night thing, and then, now it's kind of an every nightly thing.
Bir düşünün, Ellen Coolidge odasında pasta yerken ve şans yıldızına teşekkürler ederken koruyucu meleğinin onu neredeyse öldüreceğinden bihaber.
Imagine, Ellen Coolidge is in her room eating cake, thanking her lucky stars with no idea that her guardian angel very nearly killed her.
Neredeyse öldürecekken mi?
Yeah, after nearly killing her?
Her neyse işim neredeyse bitti. Sağ ol Bob.
Thanks to Bob.
Her yer birbirinin neredeyse aynıdır.
It's all pretty much the same.
Neredeyse her şey götürüldü.
Practically everyone's gone.
Neredeyse her şeyi denerim, Dixon.
I'll pretty much try anything, Dixon.
Hatta sizle ilgili neredeyse her şeyi biliyorum.
In fact, I know almost everything about you.
Onunla neredeyse her gün takılıyoruz.
You know, I swear, we hung out practically every day.
Masumane oyunlarına dalmış maymunlar ürkütücü bir çift gözün savanada her an üzerlerinde olduğunu neredeyse unutacaklar.
Blissfully unaware in their innocent play the monkeys are almost able to forget that in the savanna there is always something eerily watching you.
Sırtlanlar bir leşin kılları, boynuzları ve toynakları hariç neredeyse her yerini yiyebilir. Dolayısıyla bir grup sırtlan yemeyi bitirdiklerinde leşten geriye neredeyse hiç iz kalmayacaktır.
A hyena has the ability to eat almost every part of a carcass apart from hair, horns and hooves and so when a group of hyenas have finished eating, there will be almost no trace left of the carcass.
Neredeyse her şey.
Practically everything.
Yani, neredeyse istediği her şeyi yapabilir.
I mean, he can pretty much do anything.
Bu vakayla ilgili neredeyse her şey nadir.
Just about everything about this case is rare...
Seninle ilgili neredeyse her şeyi biliyorum, Dexter.
I know almost everything about you, Dexter.
Duyduğum kadarıyla, ki neredeyse her şeyi duydum, biraz aşırı tepki verdin sanırım.
From what I heard, which was, well, pretty much everything, maybe you overreacted a little bit.
Ama neredeyse her zaman gizlice yapılmıştır.
But almost always made in secret.
Ona de ki neredeyse bir yıldır kızını görmeye bile gelmedi ve en iyisi bir daha da gelmemesi olur.
Tell her that she hasn't seen her daughter in almost a year and I think it's best if it stays like that.
Neredeyse kafasını kopartmış.
Almost cut her head clean off.
Annesi fahişeydi, neredeyse kafası kopartılmıştı hani?
Mom was a hooker got her head almost cut off?
İsmi programdan biliniyor diye kâr etmeyi neredeyse garantiliyor.
Her name recognition from the show almost guarantees a profit.
Yazın neredeyse her gün yarı zamanlı çalıştım.
I worked part-time almost every day over the summer.
Programı neredeyse bitirmiştim o yüzden haftada bir kere görüşüyorduk.
Well, I was almost done with the program, so I was only seeing her once a week.
Ne zaman daha iyi iş bulacağını sorduğumda neredeyse beni yiyecekti.
I asked her when she was going to get a better job and she just nearly devoured me.
Her hafta neredeyse kapatıyoruz.
Every week, we almost close.
Her şeyi aldım neredeyse.
I basically get everything.
Bütün bunların arkasındaki kişinin Ventress olduğundan neredeyse eminim.
I am almost certain that the person behind this is Ventress, and you know I wasn't working with her.
Neredeyse her gece izledik.
We watched it almost every night.
Maura, Rahibe Teresa böbreğini neredeyse hiç tanımadığı üvey kardeşine verseydi, o bile annesinin ne bileyim işte "organın için teşekkürler" gibi bir mesaj beklerdi.
Maura, if mother Teresa gave her kidney To a half-sister she barely knew, Even she would expect a call from her mother
Neredeyse her şeyi kaybediyordum.
Damn near lost everything.
Babanın anneni öldürdüğünü kafasını neredeyse koparttığını düşünsen onu görmek ister miydin?
If you thought your dad murdered your mom, nearly cut her head off... would you want to see him?
neredeyse 363
neredeyse bitti 135
neredeyse geldik 151
neredeyse oldu 27
neredeyse bitirdim 17
neredeyse unutuyordum 167
neredeyse hiç 22
neredeyse hazır 23
neredeyse ölüyordum 31
neredeyse hazırız 19
neredeyse bitti 135
neredeyse geldik 151
neredeyse oldu 27
neredeyse bitirdim 17
neredeyse unutuyordum 167
neredeyse hiç 22
neredeyse hazır 23
neredeyse ölüyordum 31
neredeyse hazırız 19