Mas tradutor Inglês
12,106 parallel translation
Fabrika çiftçiliğinin acımasızlık olduğuna ya da distopik bir toplumu konu alan korkunç bir filme benzediğine ama bu canavar hikâyesinde canavarların biz olduğumuz iddialarına ne diyorsunuz?
How do you respond to allegations that factory farming is "torture," or "cruel," or "like a terrifying movie about some strange dystopian society, but in this monster story, the horrifying monsters are us"?
Eleştirmenler acımasızdı.
The critics were cruel.
Annesine iftira atan büyükannesini de öldürdü. Gözden düşürücü söylentiler yayanlar, tahttan indirme olayını destekleyenler, zehri götüren hizmetçiler, hepsi acımasızca öldürüldü. Bazıları zehirlendi, bazılarının kellesi uçuruldu, vücutları paramparça edildi.
He also killed his grandmother for slandering his mother, and those who spread defaming rumors, supporters of dethronement, maids who transported the poison, they were all mercilessly killed by poison, decapitation, and dismemberment into pieces.
11. yüzyıldaydık. Babamız bizi acımasızca avlıyordu. Bu yüzden onları etki altına aldım ve sonra kaçmalarını söyledim.
It was the 11th century, father was hunting us mercilessly, so I compelled them, and then I told them to run.
Klaus gelmiş geçmiş en acımasız vampirdir ve tahmin et bakalım.
See, Klaus is the most ruthless vampire in all of history, and guess what.
Birleşmiş Milletlerin, İslam Devleti'ni tanımasını.
And recognition by the UN of the Islamic State.
AB Güvenlik Kurulu'na 24 saat mühlet İslam Devleti'nin meşruluğunu tanıması için.
We give the UN Security Council 24 hours to recognize the legitimacy of our Islamic State.
Bir çok kişi görünmez ve acımasız bir zehir tarafından ölecektir.
Many will die by an invisible and merciless poison.
BM Güvenlik Kurulu'na İslam Devleti'ni meşru olarak tanıması için 24 saat mühlet veriyoruz.
We give the UN Security Council 24 hours to recognize the legitimacy of our Islamic State.
Ama tavsiyesi biraz acımasızdı.
But his advice was a little harsh.
Noel, geçen yılımızın hoş bir yansımasını görebileceğimiz bir gün olabilir yurttaşlar.
Citizens, you know, the holidays can be a time for gentle reflection on the year past.
Jesse'in gözünde, Bay Jiggle Wiggle'ın yansıması vardı.
Because there was a reflection in Jesse's eye of Mr. Jiggle Wiggle.
O acımasız cadıyla iki insan hayatı geçirmek zorunda kaldım ve şunu öğrendim ki mesele Val olunca ona karşı gelmek istemezsin.
I've had to endure two lifetimes with that conniving shrew, and I've learned that when it comes to Val you don't get on her bad side.
Bu asiler acımasızdı. Cadı gücü olan vampirler.
Heretics are ruthless, vampires with witch power.
Onu kindar ve acımasız yapıyor o.
If anything, he made her vindictive and cruel.
Bana aptal, pervasız, acımasız olduğumu söyle.
Tell me I'm being stupid and reckless and cruel.
Onu kindar ve acımasız yapıyor.
He made her vindictive and cruel.
Yine de bu acımasız tuzağa atılma konusunda kararlısın.
Oh, yet you're still determined to rush into this harpy's trap.
Bu kıyafetler içerisindeyken Maxi Paddy "Kadın Pedi" yim. Ağır Regl'in acımasız düşmanı.
When I am in this outfit, I am Maxi Paddy, the fiercest enemy of Heavy Flo.
Nefret, Votan Birliği'nin o tüneli patlatmasına ve 27 cesur kahramanı acımasızca öldürmesine neden oldu.
Hate drove the Votanis Collective to collapse that tunnel. Brutally murdering 27 brave heroes.
Suçların işleniş tarzının oldukça acımasız ve çirkin olması suçların birden fazla ölümcül silahla işlenmiş olması ayrıntılı bir şekilde planlanmış olması ve gerçekleştirilen katliamın etkisiyle kurbanların ailelerinde ve toplumda duygusal açıdan büyük yıkımlar gerçekleşmiş olması ağırlaştırıcı sebepler olarak belirlenmiştir.
As aggravation, I find that the manner in which you committed these crimes was particularly cruel and heinous. These crimes were committed with multiple deadly weapons and were the result of extensive planning. I also consider as an aggravating factor the emotional damages inflicted on the families of the victims and the community at large as a result of your actions.
Birey ise kaybettiğine, fakat bu baskı sistemleri göründükleri kadar acımasız, göründükleri kadar rakipsizler tutunabilen veya hayatta kalabilen yok fakat biz korku içinde yaşamayacağız.
The individual believes he's lost. But those systems of oppression..... as ruthless as they appear, as unbeatable as they seem, never hold, never last, never survive, for we will not live in fear.
Bu acımasızcaydı.
It was unfair.
Çeçenlerin acımasız olduğunu biliyorsun, Terrence.
You know these Chechens are ruthless, Terrence.
Çok acımasız Genç Odda.
Too harsh, Young Odda.
Tamamen acımasızmış.
But he was utterly ruthless.
Bir gün çok acımasız oldun birden.
One day you became very cruel.
- Öyleyse bile acımasız bir mesajmış.
If they are, it's a pretty brutal candygram.
Barbarca bir acımasızlığın çileden çıkardığı bir milyon kişi.
One million people, outraged by such barbaric cruelty.
Çünkü her insanın, sorumluluğunun yükünü taşıması gereken bir zaman gelir Ticaret Bakanm.
Because there comes a time when all men must bear the weight of their responsibility, Trade Minister.
Acımasızca ama ilginç şekilde adil olabilir mi?
Which is mean, but weirdly fair, maybe?
Bizim birlikteliiğimiz olgun meyvelerin diğerini taşımasına benzer. Oh.
Yet our affinity for one another bears the ripest of fruit.
Anladım ama Rachel, eğer bunu yaparsan, annene ömrünün sonuna kadar sırtında taşıması ve babandan saklaması gereken bir yük yükleyeceksin.
I understand that, but Rachel, if you do this, you're going to be burdening your mother with a secret that she has to keep from your father for the rest of her life.
Pek çok insana göre, acımasızlığa daha dayanıklı biriyimdir ama babana yaptıkların korkunç.
And you know I have a higher tolerance for cruelty than most folks, but... what you did to your father... it's sick.
Bana babamı hatırlattı eskiden nasıl tehlikeli, güçlü ve acımasız olduğunu.
It reminded me of my father, how he used to be... dangerous, strong, brutal.
Çok acımasızsınız Dr. Kinney.
That's kind of harsh, Dr. Kinney.
Görevin : kurtulmak, Rekabeti ezmek lejyona karşı acımasız olmanı onayla.
Your task : survive the course, crush your competition validate your villainy for the legion.
Bu adamlar acımasız, titiz.
These men are vicious, exacting.
Acımasız olduğunu biliyorlar.
They know he's relentless.
Çinlilere diz çöktürten acımasız ve saldırgan bir savaş başlattılar.
They launch a brutal and aggressive war, which brings the Chinese to their knees.
Üçümüzü taşıması için yeterli tahrik gücü yok.
There's not enough propulsion with the three of us in it.
Köpek savaşı dediğin tüm dernek arkadaşlarının bulabildiği en çirkin kızı davet etmektir. Şampiyon olan da normal hayatta asla çıkmayı düşünmediğin kızı getirendir ama bu acımasızca falan de değildir yani.
No, the Dog Fight is, like, this party where all the frat bros, they invite the homeliest girl they can find, and then the champion is the one whose date is the last dog you'd want to throw a bone.
O ölürse ilgilenmeyeceğini,... çok acımasız olduğunu düşünmüştüm.
I thought you were really that cruel, that you wouldn't care if he dies.
Hayatta kalmak için acımasız olmamı söylüyorsun.
You tell me I've got to be ruthless to survive.
Katolik Kilisesi bu tür acımasızlıklara göz yummaz.
The Catholic Church doesn't condone such barbaric practices.
İngiltere'ye liderlerinin acımasız zeki ve güçlü olduğunu göstereceğim.
I will show England their leader is fierce and brilliant and strong.
Xavier'in onu tanımasını sağlayın.
Make sure Xavier identifies her.
- Acımasız herif!
Cruel jerk.
Bu sana acımasız gelse de umurumda değil, ben onun annesiyim.
I don't care if that sounds harsh.
Ama çalışmamız gerek.
- Uno más. But we gotta work.
Acımasız?
- Cruel?