O da yok tradutor Inglês
1,667 parallel translation
Sende o da yok.
which is more than you did.
Ama artık o da yok.
But I don't even have that anymore.
O da yok.
No.
Ama diğer adam onun dondurmasını pek o kadar sevmiyorlar. ... ve satın da almıyorlar. O da yok olup gidiyor.
But the other guy, they don't like his ice cream that much and they don't buy it, so it fades out.
İletişim kurulabilen tek yol vardı, o da yok oldu.
He had one way to communicate and now that's gone.
Nedir ki? Biliyorsun o strese girince tıkınan tiplerden. Pek bana el attığı veya sekse zorladığı falan yok da.
Well, you know, he's stress-eating, and he's not pawing at me or pressuring me for sex.
Ve yaşlı Dorrit yukarıda konuşuyor ve kızı o küçük elbisesinin içinde, ikisinin de ne olacağından haberi yok, bu istemem için yeterli...
And to think of him, up there, old Dorrit, making his speeches, and her up there in that little dress, and neither of'em knowing what's coming to'em, upon my soul, it's enough to make me want to...
Hayır, bir dakika önce oradayken, aniden yok oldu da. Gözden kaçırdığımız bir şey olmadıysa ahbap, bunu kesin o yaptı.
'Cause one minute it was there, the next it was gone, so, unless we, like, overlooked it, dude, that's exactly what he did.
Hiçbir yolu yok... Baban... O da kaçmaya çalıştı.
It's no use you know... your father he tried to run away too.
Houston, yörüngeye giriş için o kadar da çok zamanımız yok.
Houston, we don't have a whole lot of time to make our orbit range for entry.
O da "Hayır, yok işte" dedi.
And he was all, like, "No, you don't."
Görünen o ki bu sömestr da af yok.
This fucking blows, man!
O kadara da gerek yok.
We don't have to go that far.
Başından beri dürüst davrandım. "Ciddi bir şey yok" dedim, o da kabul etti.
I was honest with her. I said, "Look, nothing serious," and she agreed.
İnan bana, o Kopyacı'yı ya da kendini yok etme komutunu bulamazsak
Look, believe me, if we don't find that Replicator or this self-destruct command,
O kadar da acelem yok aslında.
I'm not in much of a hurry.
Parçalar seni üstelik yanında arkadaşı da vardı, o Çuval Adam olamaz onun hiç arkadaşı yok.
He smashes you besides, he couldn't have been the Sack Man, he had a friend the Sack Man doesn't have friends.
Eğer saldırıp, o Merkezi yok ederek Saylonların dirilmelerini sonsuza kadar ortadan kaldırma şansına ufacık da olsa sahipsek buna değer.
If there's even a chance that we can go in and blow up that hub and end Cylon resurrection for all Cylons forever, we must take it.
Onlara ihtiyacımız yok, ama o da haklı.
We don't need them anymore, but she's right too.
O yüzden, söylüyorum, lütfen, erkek arkadaş yok, konuk yok, Yüksek sesli müzik yok, uyuşturucu yok ya da sigara.
So I ask, please, no boy friends, no guests... no loud music, no drugs or smoking.
Ansiklopod, o muazzam DNA birikimiyle bir zamanlar yaşayıp da yok olmuş tüm canlıları tekrar yaratabilir.
With its massive stash of DNA, the Encyclopod can reconstruct every species that ever went extinct.
Herkes bunu söyleyip duruyor. Ama o, hâlâ dışarıda bir yerlerdeyken hiç birimizin normal bir hayata sahip olma şansımız yok.
Everyone keeps saying that, but none of us have a chance at a normal life when he's still out there.
Yok, yok. O son dinazor gözüme pençe vurdu da...
No, no, that last dino caught my eye with a claw and...
O da ancak bal hardalı olursa. Ama inan bana, Bay Saheem Sahbip'in hiç bal hardalı yok, demek istediğimi anlıyor musunuz?
And then only if it's honey mustard, but believe me, Mr. Saheem Sahbip doesn't have any honey mustard, you know what I mean?
- O da bizimle geliyor. - Buna hakkın yok!
You have no right!
Eğer resmin içindeysen... birileri bunu yok eder ya da yakarsa... o zaman da sen sonsuza kadar orada sıkışır kalırsın.
..and someone destroys it or tears it apart. _ g _ UU _ _ _ firm _ _ _ n
Bana o kadar da değeri yok.
It ain't worth much to me.
Onu geri almama da imkan yok. O yüzden yeni bir ev arıyorum.
And there ain't no getting him back, so I'm looking for a new home.
Ona katlanamazdım, karısına da katlanamazdım o yapmacık, hiçbir çekiciliği yok.
I couldn't stand him, I couldn't stand his wife, that goody two-shoes, sexual nothing.
Birbirimizin gözlerine bakıp da o anda ne düşündüğümüzü anlayabildiğimiz tek bir an bile yok.
We'll never have a moment where we look into each other's eyes... and know exactly... what the other person's feeling.
- O zaman dava da yok.
WOMAN 1 : Then there's no case.
O hasta, onu daha da kötüleştirmene gerek yok.
- She is sick, and need not your leave it worse.
Evet ve sanıyorum ki o hırsız ya da hırsızların ellerinde tuttukları şeyin arkeolojik olarak değerinden haberleri yok.
Yeah, I am assuming that the thief or thieves don't understand the immense value that it holds for archeology.
Bunlar burada yok, hepsi dışarıda, o yüzden de burada oturmayı kesip, oraya gidip almamız lazım.
Anyway, we don't have any of those things in here. There are all outside. So we need to stop sitting around in here and get out there and get it.
O toplantıda diyebileceğim ya da demem gereken bir şey yok.
There's nothing I could, should, or need to say at that meeting.
Shurkia'yı Emma'yı büyülemek için kullandıysa büyüyü yok edecek tek insan da o olabilir.
If he used the Shurkia to put magic into Emma, he might be the only one who can take it out.
O konu hakkında da pek bir fikrim yok.
I don't really know what that is, either.
Ona karşı hiçbir art niyetim yok ama ya senin hissettiklerinin aynısını o da hissederse ne olacak?
And I got nothing against her, but what if she's feeling the same way you were? Right?
Pekala, o ya da değil, bir önemi yok.
Okay, it's whether or not he was it does not.
Pizza da yok. O torbada ne var?
What do you got in there?
Belli ki savcının tanığı yok. O olmadan müvekkilime karşı bir dava da olamaz.
It's evident the prosecutor has no witness, without it there's no case against my client.
Seni uykundan uyandıran o kâbusta da Natalie aynen yok olmamış mıydı?
Isn't that exactly the nightmare that woke you up, that Natalie was gone?
Sıkıntılarını ona anlatıyorsun ve o da onların yok olmasını sağlıyor.
You tell it your troubles and it takes your troubles away.
Aslında kendime o kadar da var-yok baba diyemem.
Well, I mean, I wouldn't exactly call myself an absentee father.
Bakın, o da aramanıza gerek yok diyor.
Look, even the girl is saying that there is no need.
Belli bir yöntem ya da kurban tipi yok. Nasıl bir profil çıkarmıştın?
No specific victimology Or m.o. How did you build A profile from that?
O suyu defalarca test ettim, ve diyebilirim ki, iyi ya da kötü gizemli hiçbir yanı yok, sadece su.
I have tested that water countless times And I can tell you there's no mystery to it, Good or bad, it is just water
Makyajım yok da o yüzden!
That's'cause i don't have any makeup!
O telefonları da yok mu. Çok fazlalar.
Rats with their cell phones, over and over.
İtirazı yok gibi görünüyordu. Sonra o da annemin dediğine geldi.
He seemed okay with it, then he just caved in to my mom.
Ve o da dedi ki : "Hiçbir kızın o masanın yanına yaklaşma şansı yok."
and she said, "Well, no girl was getting her feet round that table, no chance."
o da ne 669
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da var 56
o da ne demek 78
o da burada 16
o da nedir 79
o da beni seviyor 25
o da iyi 30
o da benim 38
o da olur 28
o da sensin 43
o da var 56
o da ne demek 78
o da burada 16
o da nedir 79
o da beni seviyor 25
o da iyi 30
o da dedi ki 42
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da doğru 23
o da 410
o da nesi 25
o da bana 49
o da kim 286
o da gitti 18
o da mı 21
o da kimdi 18
o daha bir çocuk 37
o da doğru 23
o da ne öyle 27
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16
o da öyle 48
o daha çocuk 50
o da neydi 223
o da nereden çıktı 18
o da neydi öyle 27
o da değil 31
o da öldü 29
o da oradaydı 16