Oldukça kötü tradutor Inglês
975 parallel translation
- Spaulding de oldukça kötü.
- Bad enough being Spaulding.
Yollar oldukça kötü durumda, değil mi?
The roads are bad, aren't they?
Sizin açınızdan bile oldukça kötü göründüğünü kabul etmelisiniz.
You must concede it would have looked pretty bad even to you.
Oldukça kötü bir tren kazasını bildirmek zorundayız.
We have to report a very bad train accident
Bir süredir Bullock hisselerinin oldukça kötü durumda olduğunu biliyordum.
I've known for a long time the Bullock interests were in rather a bad way.
Birçok kereler oldukça kötü davranmış olabilirler. Çocuklar hep çocuk olacaklar.
" for though oftimes, they may have acted pretty bad,
İşler oldukça kötü gitti.
Things have been pretty bad.
- Oldukça kötü yaralanmış.
- He's pretty badly hurt.
Durum benim için oldukça kötü.
This really looks bad for me.
Ölü bir adamı şahit göstermenin oldukça kötü göründüğünü biliyorum, ama gerçek bu.
I know it looks bad giving a dead man for a witness, but it's the truth.
- Lawson'un durumu oldukça kötü.
- Lawson's in pretty bad shape.
Bu oldukça kötü olurdu.
will graze the sidewalks?
Oldukça kötü.
Pretty bad.
Dikkat edin, oldukça kötü durumda.
Careful, he's in pretty bad shape.
Ve sen de çok iyi biliyorsun ki Almanca dersinden sonra oldukça kötü görünüyorum.
I know perfectly well... I look quite plain after my German lesson.
Evet, zavallı Bunbury'nin sakatlığı oldukça kötü.
Yes, poor Bunbury is a dreadful invalid.
Aslında, şimdi sen bahsedince düşündüm de, kendi çapımda oldukça kötü biri oldum.
Hmm, I'm glad to hear it. In fact, now that you mention the subject... I have been very bad in my own small way.
Üzgünüm ki oldukça kötü bir durum.
I'M AFRAID IT'S RATHER NASTY.
Bu oldukça kötü biçimli görünüyor.
- You're right, son. This one seems in pretty poor shape.
Bizim İngiliz havasının oldukça kötü olduğunu biliyorum ama bazen şanslı olduğumuz zamanı fark etmiyoruz.
Of course, I know that our English weather is pretty awful, but sometimes, you know, I think we don't realize when we're lucky.
Bu gece yayın oldukça kötü görünüyor.
Reception seems to be rather bad tonight.
Senden aldığımı almayı oldukça kötü karşılamış olmalıyım.
I must have it pretty bad to take what I take from you.
Düğmeyi oldukça kötü diktim, öyle düşünmüyor musunuz?
I sew a pretty mean button, don't you think?
- Oldukça kötü.
- Pretty bad.
"... oldukça kötü yaralandı. "
"... in which he was badly wounded "
Korkarım, oldukça kötü, efendim.
Pretty bad, I'm afraid, sir.
Bay Cady'yi buranın yerleşmek için oldukça kötü bir yer olduğuna... ikna etmek için yasal yollar olduğunu da unutma.
Just remember that there are legal ways to convince Mr Cady... that this can be a pretty poor place to live in.
Bu şekilde bir grup tüy, birinin kuşu yolduğunu gösterir. Oldukça kötü.
Get a pile like this, someone yanked.
Bunun oldukça kötü bir şey olduğunu düşün.
I like to think of it more as a challenge.
İşlediğin suç oldukça kötü olmalı bu güzel pazar sabahı kiliseye yetişmek için acele ediyorsun.
It must have been a mortal sin you've committed to be in such a hurry to church this fine Sunday morning.
Oldukça kötü bir haber aldım.
Well, I've just heard some rather bad news.
Duydugu zaman oldukça kötü davranmis.
And he acted mighty mean when he heard it.
Oldukça kötü.
- How bad is he? - Pretty bad.
ve oldukça kötü yaralandı.
And he's shot up pretty bad.
Oldukça kötü, efendim, fakat hala yaşıyor.
He's pretty bad, sir, but still alive.
Onun yerinde olmak istemezdim, oldukça kötü değil mi?
Must want him pretty bad, huh?
Oldukça kötü yaralanmış.
He was wounded pretty bad.
Bu kıyıda oldukça kötü bir iklim var.
It's a terrible climate here on the coast.
Ve bu da bana bir tür toplama kampıyla ilgili oldukça kötü bir film izletirlerken başıma geldi fon müziği Beethoven idi.
And it just so happened that while they were showing me a particularly bad film of, like, a concentration camp the background music was playing Beethoven.
Oldukça kötü durumda.
She's in pretty bad shape.
- Oldukça kötü bir enfeksiyon.
That's a pretty bad infection.
Ya çok kötü bir yalancısın ya da adamın hisleri oldukça kuvvetli.
Either you're a bad liar or he's a man of good sense.
O kızlar burada oldukça işler çok kötü.
Pretty bad, when those girls are around.
- Oldukça kötü.
- Really bad.
Hakikaten çok kötü bir adammış. Zira oldukça nahoş ve gaddarca bir espri anlayışı varmış. Kötü şöhreti ülke çapında dillere düşmüş.
An evil man, in truth... for there was with him a certain ugly and cruel humor... that made his name a byword in the county.
- Oldukça kötü.
Pretty black.
Brezilya ormanlarında son bulması oldukça kötü.
Five million dollars worth of missile aimed at a spot in the south Atlantic but finishing up in the middle of the Brazilian jungle is bad enough.
Fiziken kötü durumda bir adam için oldukça iyi yarışıyor.
For a man who's out of shape, he seems to be doing all right.
Kötü olan onlar, biz değiliz ve oldukça yaklaştılar!
They're the bad guys, not us, and they're gaining on us!
Ama hislerime göre bugün çalmak için çok kötü bir gün ve 2.vardiya oldukça uğursuz bir zaman eğer o zaman iş yaparsam..
But according to what I see today is bad for stealing and the second watch is an inauspicious hour If I pull ajob most likely...
Tadı kötü değil, oldukça iyi.
Tastes not so bad, pretty good.
kötü 450
kötü çocuk 26
kötüsün 16
kötüyüm 22
kötülük 29
kötü adam 34
kötü bir şey mi oldu 23
kötü hissediyorum 25
kötü bir şey mi 21
kötü haber 90
kötü çocuk 26
kötüsün 16
kötüyüm 22
kötülük 29
kötü adam 34
kötü bir şey mi oldu 23
kötü hissediyorum 25
kötü bir şey mi 21
kötü haber 90
kötü şans 106
kötü haberlerim var 53
kötü bir gün geçirdim 16
kötü olmuş 26
kötü bir rüya gördüm 21
kötü günde 30
kötü bir şey 23
kötü bir niyetim yoktu 24
kötü mü 170
kötü köpek 56
kötü haberlerim var 53
kötü bir gün geçirdim 16
kötü olmuş 26
kötü bir rüya gördüm 21
kötü günde 30
kötü bir şey 23
kötü bir niyetim yoktu 24
kötü mü 170
kötü köpek 56