English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ O ] / Oradaydın

Oradaydın tradutor Inglês

2,691 parallel translation
Oradaydın.
- Huh? You were there.
Sen de ağustos boyunca oradaydın, değil mi?
And you were there all of August, right?
Bilmelisiniz, oradaydınız.
You should know, you were there.
Ve ziyaretçi kayıtlarına göre, bay Rhodes, siz oradaydınız.
And, uh, according to the visitors log, Mr. Rhodes, you were there.
Hiçbir şeyim yokken sen benim için oradaydın.
You were there for me when I had nothing.
- Tabi, iyi ki oradaydın değil mi?
Well, good thing you were there, huh?
Sen de oradaydın.
You were there.
Oradaydın.
You were there.
Başardığımda beni görmek için oradaydınız...
You were there to see me do it.
Gelmiş cips istiyor. Ona dükkandayken sordum Dennis, sen de oradaydın
He wants chips, and I asked him in the store, Dennis, you were there.
Ama sen neden oradaydın?
But why were you there?
Aslında hiçbir şey yapmadım. Hayır, onun için oradaydın ve önemli olan da bu.
No, you were there for him and that's what matters.
Siz oradaydınız.
You were there.
Oradaydın.
You were.
Dün akşam oradaydın.
You were last night.
Ama oradaydın.
But you were there.
Sen oradaydın, olanları gördün.
You were there, you saw what happened.
Evet, oradaydın.
Yeah, you were there.
Yani oradaydın.
So you were there.
Sen de oradaydın.
You were also there.
Bu sabah oradaydın.
You were there this morning.
Ama ama o yanımızdayken sen de oradaydın.
But... but you were there when... when he was there.
Ama sen oradaydın, değil mi?
But you were, weren't you?
Peki dün gece oradaydın.
So... you were out there last night.
Sizde oradaydınız.
You were there at that time.
Theo, daha şimdi oradaydın.
Theo, you were just in there.
Neden okulda değilde oradaydın?
Why were you there and not in school?
- Ama oradaydınız.
But you were there.
Ve ikisinde de sen oradaydın.
Both times you were there.
Oradaydın, gördüm.
Sure you were. I saw you there.
Hep oradaydın.
You just got here.
Biliyorsun işte, sen de oradaydın.
Well, you know, you were there. And...
Biliyorsun işte, oradaydın.
Well, you know, you were there.
Şehir Kapısının dışında çıktığımda Profesör kendini beğenmiş çoktan oradaydı.
But outside the city gates, Professor Smug was already there.
Diğer yuvayla ilgili Declan'nın çağrısını duydun, bu yüzden kapıya doğru gittim, ama Murry hala oradaydı.
I got Declan's call about the other nest, so I made a move for the door, but Murray was still there.
Beşiğim şu duvarın oradaydı.
My crib was right on that wall.
Devlet, adadaki kâğıt paraları geri çekip, onu Hawaii üst baskı paralarını değiştirmeye karar verince de oradaydı.
He was also there when the government issued the order to recall all the paper money on the islands and replace it with the Hawaiian overprint note.
Pekala, Çete Takımı'nın oradaydım.
All right, well, I've been to the Gang Squad.
Jack Sinclair o kadın öldürüldüğünde oradaydı.
Jack Sinclair was there the night that woman died.
Orada mıydın? Oradaydım.
- You were there?
- O zaman neden oradaydın?
Then why were you there?
Bu boşukların nasıl doldurulacağını biliyor çünkü o da oradaydı.
He's a POW. He knows how to fill in this blank, this-this gap because he was there at that exact time.
Bakın, oradaydım ama kızı vuranı görmedim.
Look, I was there. I didn't see who shot the girl.
Mikslerde oradaydı, sürekli benim ve Huff'ın etrafındaydı.
You know, he was in there through the mixes, he was around me and Huff all the time.
Madem Park Tae Jun'la babamın ölümü arasında bir bağ var o zaman neden oradaydım?
If Park Tae Jun is closely tied with my father's death, then how could I have been there?
Bakın, ben oradaydım.
Look, I've been there.
Soyunma dolaplarının oradaydık, ve aniden geliverdi. Çok saçma bir sessizlik oldu. Ne diyeceğimi bilemedim.
We were at our locker and he ran up... and it was such an awkward silence.
Dünyanın her yerinden temsilciler oradaydı.
Africans a-liberate Zimbabwe You had dignitaries from all over the world.
Meronym de oradaydı. Mauna Sol'a gitmekle ilgili bir şeyler söylüyordu. Neden bu Kadim kadın gelip, hayatıma küfredip, onu çarpıtıyor.
Meronym wa'there, yebberin'about tracking'up Mauna Sol, why this Prescient woman come cussin'n'twisting'on my life?
Reddettim ama yayınevine gittiğimde oradaydılar. Birisi onları satın alıp oraya koymuştu.
I refused, but when I went to the publishing house, they were there, someone else had bought them.
Arabaların çekildiği yere gittik. Arabam oradaydı ama Örümcek yoktu.
So we went to the tow yard and my car was there.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]