Sayın tradutor Inglês
105,424 parallel translation
Başka sorum yok Sayın Hâkim.
Nothing further, Your Honor.
"O kadarı apaçık ortadadır, sayın yargıç."
That much, your honor, should be self-evident. "
Afili hukuki terimler kullanıp "Sayın Hâkim, bu koduklarımın hepsi yalan söylemeyi âdet edinmiş bireylerdir" dersin.
You use fancy fucking legal terms and you say : " Your Honor, they are tellers of fucking untruth.
İtiraz ediyorum Sayın Hâkim.
- Objection, Your Honor.
- Sayın Hâkim...
- Your Honor...
Sayın Hâkim, Dedektif Rayburn şerefli bir polis memuru.
Your Honor, Detective Rayburn is an honorable police officer.
Sadede geliyoruz diye umuyorum Sayın Avukat.
- I trust we're getting there, counselor.
itiraz ediyorum Sayın Hâkim.
Objection, Your Honor.
Sayın Hâkim...
Your Honor...
Sadede gelin Sayın Avukat.
Get to the point.
Yok edilmiş sayın.
Consider it shredded.
İtiraz ediyorum Sayın Hâkim.
Objection, Your Honor.
Peki Sayın Hâkim.
Yes, Your Honor.
- İtiraz ediyorum Sayın Hâkim.
- Objection, Your Honor.
Bu suçla ilgili elimizde tek bir görgü tanığı var o yüzden biraz hareket alanı açarsak iyi olur Sayın Hâkim.
There's only one eyewitness to this crime, so we could use some leeway here.
Sayın Hâkim, lütfen.
Your Honor, please.
Sayın Hâkim, burada Rayburn Ailesi yargılanmıyor.
Your Honor, the Rayburn family is not on trial here.
Özür diliyorum Sayın Hâkim.
I apologize, Your Honor.
Sayın Hâkim, duruşmaya ara verilmesini talep ediyorum.
- Your Honor, I'd like a recess.
Sayın Hâkim, lütfen ara verelim.
Your Honor, please, a recess.
Başka sorum yok Sayın Hâkim.
No further questions, Your Honor.
Peki sayın başkan.
Yes, Mr. President.
Bundan sonra ne söylediğine ve kime söylediğine çok dikkat etmek zorundasın.
You're gonna have to be vigilant now about what you say and who you say it to.
Bay Rayburn, 911'i çevirdiğinizi hatırlamadığınızı söylüyorsunuz.
Mr. Rayburn, you say you don't remember dialing 911.
Sürekli bunu söylüyorsun, ama hiçbir şeyin icabına baktığın yok.
You say that all the fucking time and yet, you're not handling it.
Ama kazanamayacağını gördüğünde, evet, bana en uygun yerde beklemesini söylüyordu... Arkanda aptal dövme tuzağı var.
But when it saw that it couldn't win, well, let's just say it stuffed me in a place most convenient... that stupid tattoo trap on your back.
Açıkçası, Einstein'ın bir soruşturmanın hedefi olmasına şaşırdım.
I have to say, sir I'm surprised Einstein is the target of an investigation.
Ben sadece bunu yüzüne söylemem bu kadar uzun sürdüğü için kendime kızgınım.
I'm only angry with myself for taking this long to say that to your face.
Küçük ihtilaflarımın anlamsız olduğunu söylemek istiyorsun ama söylemeyeceksin.
You want to say my little controversies are pointless. But you will not say it.
Keşke insanların söyleyeceklerimi gerçekten umursadığı bir zamana geri dönebilseydim.
If only I could turn back the clock to when people actually cared about what I had to say.
Neler yaptığınızı anlatacaksınız ve benim aracılığımla Tanrı sizi affedecek.
You say what you have done and through me, the Lord forgives you.
Sizin tanığınız değil. Dedektif Rayburn'ün özel telefon konuşmaları da delil sayılamaz.
Not your witness, and Rayburn's private phone calls are hardly relevant.
Bu şekilde onlar iyice yaklaşmadan, sayılarını azaltabiliriz.
That way, we can thin their numbers before they get a chance to close the distance.
Kraliçe Nia'nın söylediği gibi... savaş katilleri bizlerden yapar.
It's like Queen Nia used to say... war makes murderers of us all.
Sen şu an mahkumsun ve, onlar ne derse onu söylemek zorundasın.
You're a prisoner. You're just saying what they want you to say.
Bak, sana yaptığın her şey için teşekkür etmek istiyorum.
Listen, um, I wanna say... thank you for everything you've done.
Yaptıklarını anlatacaksın ve Tanrı benim aracılığımla seni affedecek.
You say what you have done and through me, the Lord will forgive you.
Neler yaptığınızı anlatacaksınız ve benim aracılığımla Tanrı sizi affedecek.
You say what you have done, and through me, the Lord will forgive you.
- Hayır, ama Bayan Thompson Grayson'ı sözlü uyarmış ve yaklaşımını beğenmemiş.
- No, but Ms. Thompson did say she spoke to Grayson and gave him a warning, said she didn't like his attitude.
Unutmayın, hoşça kal demiyoruz tamam mı?
Now, remember, we don't say good-bye, right?
Seri katil aradığımızı söylediğiniz halde Amerikalıyı bıraktınız mı?
You say that we're looking for a serial killer, yet you let the American go?
Ama sorsan bulmak istemediğin için bulamadığını söylerdim.
But if you did, I would say that the reason that you can't find her is because you don't want to.
Demek istediğimi anladın.
You know what I'm trying to say.
Görgü tanıkları doğruca masasına gidip yoğurdu yemeye başladığını söylüyor.
Witnesses say she walked straight to her desk and started eating the yogurt.
Bir sürü katil çocukken bunu yaptığını söylüyor.
Um... They say a lot of killers do that when they're kids.
Bu kanıya nerden vardınız?
What makes you say that?
Yani, vücudun parçalarını sayıyorsun.
I mean, you keep mentioning these body parts.
Onun adını söyle.
Say his name.
Oğlunun adını söyle.
Say your son's name.
Babana... günaydın der misin?
You... want to say good morning to your father?
Sana 555 diyorsam 555 alacaksın.
If I say'555', you should buy'555'.
sayın hakim 274
sayın hâkim 72
sayın yargıç 1202
sayın savcı 26
sayın müdürüm 19
sayın başkan 665
sayın bayan 20
sayın müdür 27
sayın vali 65
sayın bayım 28
sayın hâkim 72
sayın yargıç 1202
sayın savcı 26
sayın müdürüm 19
sayın başkan 665
sayın bayan 20
sayın müdür 27
sayın vali 65
sayın bayım 28