Toplantı tradutor Inglês
31,140 parallel translation
Toplantım var.
I-I have a meeting.
Toplantı mı?
A meeting?
Carly. Toplantıda bazı meselelerin ele alınış şeklini onaylamıyorum. Ama davranışlarınız endişe vericiydi.
I didn't agree with how some aspects of the meeting were handled, but your behavior was concerning.
Bu arada bir an evvel bir toplantı yapacağım, yani devamında da bilgilendireceğim sizi.
Meantime, I'll set up a meeting fast, so you'll know what to do to run things.
Bugün büyük bir toplantım var.
I've got that big meeting today.
Yazı işleri toplantısına geç mi kaldım? Özür dilerim.
Am I late to the editorial meeting?
Yazı işleri toplantısına geç kaldın.
I'm sorry. You missed the editorial meeting.
Pekâlâ, kamp toplantısı.
All right. Camp meeting.
Evet, koleksiyon ürünleri satılan ve D sınıfı ünlülerin çıktığı küçük bir toplantı.
? Yeah. It's a dinky little convention where they sell collectibles and get sad D-list celebrities to appear.
Tarih kitaplarına geçecek bir yazı kurulu toplantısına hoş geldiniz.
Welcome, guys, to an editorial meeting for the history books.
Bayan Grant o boşboğaz kibirli herifin toplantısını gaspetmesine izin vermezdi.
I mean Ms. Grant would've never let that arrogant trash talking little man - hijack her meeting.
Buraya Demir Adam'ın bir toplantı yapmak istediğini söylemeye geldim.
( GRUNTING ) Came to tell you Iron Man wants us for some meeting.
Tanışma toplantısına Barker ile gideceğini duydum?
I heard you're going to the mixer with Barker?
- Kilisedeki toplantı bitince orada kalıp kutuları hazırladım.
I stayed behind after the church meeting, packed up the boxes.
Bak, bir saate katılması zorunlu bir toplantı var.
There's a mandatory meeting in an hour.
Bugünkü zorunlu toplantıyı hatırlıyor musun?
You remember that mandatory meeting today?
Yarına bir basın toplantısı ayarla lütfen.
Schedule a press conference for tomorrow.
Madeline, Ev Sahipleri Derneği'nin toplantısı başlamak üzere.
Madeline, the HOA meeting is about to start.
Aile toplantısı şu an dışında.
Family meeting outside now.
Bu toplantıya gitmem gerek.
I have to be in this meeting.
Seninle nasıl baş edecekleri hakkında büyük bir toplantı bile yaptılar.
They even had a big meeting about how to handle you.
Çünkü bu toplantıya gelmemin tek nedeni açık büfe olacağının söylenmesiydi.
I only came to this concert because I was told it was a potluck.
Kirk normalde böyle önemli bir maç öncesi toplantısını kaçırmazdı.
Hmm, it's not like Kirk to miss such an important pre-game rally.
Adsız Alkolikler toplantısında da böyle söylemişlerdi!
That's what they said to me at that Alcoholics Unanimous meeting!
Kilise bodrumunda yapılan toplantılara falan gitmen gerek yani.
Like, you need to go to church basements and shit.
Yarın toplantıda komiteye, bu savaş mevzusunda görüşlerinin değiştiğini söyleyeceksin.
Tomorrow, when we convene, you tell the committee you've had a change of heart about all this war talk.
Toplantımız için burayı kullanabileceğimize dair annem söz verdi.
Mom promised we could use this place for our meeting.
Toplantı?
Meeting?
Bu toplantı ne için?
What is this meeting for?
Bu sadece briç toplantısı.
That's just bridge club.
Donna yarınki toplantıları iptal et, tahliye kuruluna Gallo'nun hazır olduğunu söyle.
- Donna, cancel all my meetings tomorrow, and notify the parole board that Gallo's ready.
Bir müvekkiliyle acil bir toplantısı çıktı, oraya gitti.
He had an emergency meeting with a client and he ran out of here.
Louis bir dahaki acil toplantında bana haber versen iyi olur.
- Louis, the next time you have an emergency meeting, you better clear it with me.
Ama acil bir toplantım olmasının sebebi sensin.
But the reason I had an emergency meeting was you.
O zaman yarın Reynolds'ın kurul toplantısına gitmen gerektiğini duymak istemiyorsun.
- Then you're not gonna want to hear that you need to be at Jim Reynolds'next board meeting.
Peki salı gününe bir toplantı ayarla.
- All right, set up a meeting for Tuesday morning.
Yönetim kurulu toplantısını yarına almışlar.
They moved his board meeting to tomorrow.
Jessica bir sürü mesaj bıraktık. Jim Reynolds'un kurul toplantısı bugüne alındı.
- Jessica, we left you a dozen messages.
İster bu ikisini avukatın, Jim Reynolds'u da şirketin başında tutarsın ister bir sonraki toplantıda seni buradan yollarım. - Bunu bana yapamazsın.
So either you keep these two as your lawyers and Jim Reynolds as your CEO, or at our next meeting, you'll be out on your ass.
Mahalle toplantısı düzenle.
I found the answer to the problem. Call a neighborhood meeting.
Tek bir toplantı, hayır diyoruz ve bırakıyoruz.
One meeting, we say no, we're done.
SENATO YASA TASARISI NO XXX ALEC toplantılarında şirket lobicileri gizli oylamada kanun koyucularla eşit haklarla oy kullanıyor ve sonra kanun koyucular bu tasarıları eyaletlerimizde uygulamaya koyuyorlar.
And at ALEC task force meetings, corporate lobbyists secretly vote as equals with lawmakers on bills that those lawmakers then introduce to become laws in our states.
Biliyor musun, toplantı başlıyor galiba.
You know, I think the meeting's getting ready to start.
Tamam çocuklar, aile toplantısı.
Okay munchkins, family meeting.
Bir toplantı ayarlamak için bir şey bulacağımıza eminim.
I'm certain we can find something to leverage a meeting.
Bu Ulusal Mongol toplantısı.
It's a national Mongols run.
Aslında partiden çok bir toplantı gibi.
So it's actually more of a meeting than a party.
Hazine ve Merkez Bankası'nın hayatta kalan yöneticileri bir toplantı istiyorlar.
Surviving deputies of Treasury and the Fed... They need a meeting.
Bu babanızın bir kabine toplantısının bir saatini, geçen ilkbaharda Williams'ta verdiğiniz bir resitali anlatarak geçirmesiyle ilgili. Hayır, bence...
This was when your father took almost an hour out of a Cabinet meeting to tell us all about your spring recital at Williams last year.
Çünkü toplantımızın gerçekten önemli olduğu vakte geçiyoruz.
'Cause this is when our meeting gets really important.
Bu bizim "Bombalar Yasaklansın" toplantılarımızdan birisi.
It's one of our Ban the Bomb meetings.