Toplantı mı tradutor Inglês
9,215 parallel translation
Kocamı öldüren adam ile toplantı mı yapayım?
Meet with the man who had my husband killed?
Sen toplantıya git.Ben koşmaya gidiyorum.
You go to a meeting. I'm going for a run.
- Yarın kasaba meclisi toplantısına gidip öğrenebildiğimizi öğreniriz.
Tomorrow we'll go to that town hall meeting - and find out what we can. - No, I'm...
Hadi şu toplantıya başlayalım.
Let's get this meeting started.
Bu sabahki kral naibi toplantısında bulunmadığımı açıklamak için.
To explain my absence this morning at the regent meeting.
Yarın anti-monarşilerin lideriyle yapacağım toplantıda bana eşlik etmeni istiyorum.
Tomorrow I want you to accompany me to a meeting with the leader of the antimonarchists.
Bazen rahatsız ediyor ama bunu toplantılara taşımıyorum.
Things get caught up there but I do not - bring them to the meeting. - Calm down, let's calm down.
Toplantıyı taradığınız için bir kısmımız partiye Rumfire'da devam edecek.
Hey, since you guys shot up the convention, a bunch of us are gonna continue the party over at RumFire.
Sanırım Latinlerin parti toplantısıydı.
I think it was the Latino Caucus.
Eğer birini bu toplantıda istiyorsan, o kişi ben olmalıyım.
If you want anyone at this meeting, it is me.
Bu toplantı çağrısını, gelecekteki niyetlerimizi anlatmak için yaptım.
I called this meeting to personally tell you about our intentions for the future.
Toplantım var ve ona gitmem lazım canım.
You know what, sweetheart, I got a... I got a meeting I have to get to.
İshita, toplantıya gitmek zorundayım.
Ishita I have to go to the meeting
Orlando'nun üst düzey adamlarıyla toplantı düzenlediği haberini aldım.
I just received Intel on a meeting between Orlando and his top lieutenants.
Basmaya çalıştığınız toplantıda duyuracaktım.
I was announcing it at that meeting you tried to crash.
- Bir toplantının ortasındayım şu anda.
I'm in the middle of a meeting.
- Ben de toplantı masanın ortasındayım.
And I'm in the middle of your conference table.
Her vasi her toplantıya katılamaz ve kan çıkmadan işi halletmenin bir yolu var mı yok mu onu görmek istiyorum.
Not all the trustees can be at every meeting and I want to see if there's a way to sort it out before bloods on the carpet.
Ona bu toplantıdan bahsedin ve bahsederken Kuzen Violet'in eğer yapabilse geri kalanımızı işin dışında tutacağını söyleyin.
Tell her about this meeting, and, when you do, say that Cousin Violet would have kept the rest of us away if she could.
Evet, toplantıda bu bilgiyi de duyacağından bizzat emin olacağım.
Yes, and I will make sure that he receives the information directly at the debrief.
Societal için bir toplantı ayarlamamı mı istiyorsunuz?
You want me to arrange a meeting for Societel?
Bir toplantıya gidiyorum.
I'm on my way to a meeting.
- Üzgünüm, Bayan Florrick, ama avukatıyla ile bir toplantıda.
- I'm sorry, Mrs. Florrick, but he is in a meeting with his lawyer.
Alex Baker ile toplantı yapmana ihtiyacım var.
I need you to meet with Alex Baker.
Toplantımız var da.
We have a meeting.
Seni son toplantıda gördüğüm zaman da o kokuyu almıştım.
And I did the last time I saw you at a meeting.
- Dün gece katıldığım toplantıda gözetleme yaptığına inandığım bir adamla karşılaştım.
I confronted a man I believed to be spying.
Janko Stepovic, kaçakçımızın bir kaç gün önce onunla iletişime geçtiğini ve sonra da e-mail adresi vasıtasıyla bu gece bir toplantı ayarladığını itiraf etti.
Janko Stepovic admitted that our smuggler made contact with him several days ago and then used an e-mail address to set up a meeting tonight.
Bir grup destek toplantısında bir arkadaşımla buluşacaktım.
I was going to meet a friend at a support group meeting.
Yarım saat sonra St. Luke'ta bir toplantı var.
There's a meeting at St. Luke's in half an hour.
- Toplantımızdan hemen sonra.
Our meeting.
Böyle topluluklara alışık değil... ve toplantımıza katılmak için fazla yaramaz.
He is unused to civilized company and most naughty for interrupting our dinner.
- Hesapla ben ilgilenirim ama bu yaptığımız "toplantı" sözünün karşılığı değil, bilesin Jimmy.
I'll get the tab. But this is really stretching the definition of the word "meeting," Jimmy.
May ve Koç hakkında bir toplantı yapmamız lazım!
We need to powwow about May and Coach!
- Ortaklar toplantısına mı?
To the shareholders'meeting?
Bir toplantının ortasındayım.
I'm in the middle of a meeting.
Adsız kumarbazlar toplantısına kurabiye sözü olan sensin.
I'm sure you do... you're the one with a cookie commitment at Gamblers Anonymous.
Hayır, bana salı akşamı toplantısındaki herkesi çağırmamı ve fıstıkları da unutmama mı söyledin.
No, you told me to call everybody at the Tuesday night meeting, and don't forget the nuts.
Evet, müdahale toplantısı yapıyorum.
Yeah, I'm declaring an intervention.
Toplantıya gireceğim de her kimsen tatlılıkla sadede gel.
I'm running into a meeting. So whoever this is, kindly get to the point.
- Toplantıyı ertelememiz lazım.
We are going to have to postpone.
Kankalarım toplantı falan yapmaz.
My girls don't do "get-togethers."
Üçünüze hep birlikte bir toplantı ayarlıyorum.
I'm organizing a sit-down between the three of you.
Toplantılarım sıkıştı, yani abartacak bir şey yok.
My meetings got pushed, so it's no big deal.
Toplantım vardı.
I had my meeting.
Basın toplantısında bunun üzerine gidersen utandığım yada saklandığım zannedilir.
Pushing the briefing makes it look like I'm ashamed or hiding.
Bağış toplantısında ki konukların listesini alıp uyan kimse varmı bakayım.
I'll get the guest list from the fund-raiser, see if anyone fits the bill.
Biraz araştırma yaptım. Yas grupları için toplantılar yapılıyor. Beraber gidebiliriz diye düşündüm.
I checked, and there are some grief groups that meet, and I just thought, look, I can go with you.
Toplantı haberini yeni aldım.
Meeting. Just got word.
Bir toplantı için bu fiyat çok fazla.
For that price I'm going to need a lot more than just a meeting.
Bu toplantıyı ayarlayabilmek için ne kadar uğraştığımı biliyor musunuz?
Do you knowhow long I've worked to organize this meeting?