Yapacak çok şey var tradutor Inglês
224 parallel translation
Bir erkek için yapacak çok şey var. ama diğer şeyler için çok zamanım yok.
There's so much for a man to do that there's no time for, well, other things.
Yapacak çok şey var.
You've got a lot to do.
Yapacak çok şey var.
There's too much to do.
Bensiz çiftlikte yapacak çok şey var.
There's plenty here to take care of the farm without me.
Daha yapacak çok şey var.
There is still so much to do.
Hayır, halen buralarda yapacak çok şey var.
NO, THERE'S STILL TOO MUCH TO DO BE DONE AROUND HERE.
Geceleri yapacak çok şey var burada
Lots to dig, ooh-ooh - ooh, the nights here ¡ Si!
Yapacak çok şey var.
We've got lots to do.
Kısacası, daha yapacak çok şey var.
In short, there's still much to do.
Yapacak çok şey var.
Lots of things to do.
Yapacak çok şey var.
We had plenty of work.
Yapacak çok şey var...
We've got a lot to do... without you.
- Yapacak çok şey var.
- There's plenty to do.
Yapacak çok şey var.
There is much to do.
Burada yapacak çok şey var.
There's a lot to do here.
Yapacak çok şey var.
There's a lot to do.
Yapacak çok şey var.
UM, PLENTY TO DO.
New York'ta yapacak çok şey var.
LOTS TO DO IN NEW YORK.
Zaman çok dar ve yapacak çok şey var.
Time is too short, and there is much to do.
Yine de yapacak çok şey var tabii.
Of course, the house needs redoing.
Ve buralarda yapacak çok şey var dostum.
The park's for wimps. Well, there's so much to do around here, man.
Orada yapacak çok şey var..
There are a lot of things to do...
Gitmeliyim, yapacak çok şey var.
I must run, there's so much to do.
Yaz tatilindeyiz, yapacak çok şey var.
Summer vacation - Got a lot to do.
Yapacak çok şey var.
o. There's so much to d
- Yapacak çok şey var. Haydi gidelim.
- We've got a lot to do Let's go
Yapacak çok şey var.
I have a lot to do tonight.
Buna eminim. İzninizi istiyorum. Yapacak çok şey var.
Well if you'll excuse me, there is much to do for you.
Yeteri kadar gün yok... yapacak çok şey var, bir sürü fikir...
There aren't enough days... too many things to do, too many ideas...
Üzgünüm geciktim ama Oscar'ın ölümü sonrası Oglethorpe Girişimcilik'te yapacak çok şey var.
I'm so sorry I'm late, but there's so much to do in handling the Oglethorpe enterprises now that dear Oscar has passed on.
Yapacak çok şey var insanlarla tanışmak ve...
I've too much to do to to meet people and...
Siz burada olmasanız bile yapacak çok şey var.
Even when you're not here, there's plenty to do.
Yapacak çok şey var Ve zamanımız da çok Nehirde gezinti için Nereye gidersen git Akıntıya kapılırsın
d There's plenty to do and lots of time too d d Messing about on the river d d Wherever you go you go with the flow d d When you're messing about on the river d d Whether you get there or whether you don't d
Baban çok basit bir duyuru yapacak. Özellikle söylememi istediğin bir şey var mı?
- Anything special you want me to say?
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama yapacak çok şey ve az zaman var.
Sorry to disturb you, but there's so much to do and so little time.
- Yapacak o kadar çok şey var ki.
- So much can happen.
Yapacak ve halledecek hala çok şey var.
There's still much to be done. Much to be gone through.
Yapacak o kadar çok şey var ki!
There are so many things to do!
# Yapacak o kadar çok şey var ki
There's so much to do
- Görecek ve yapacak öyle çok şey var ki.
There's so much to see and do.
Yapacak pek çok şey var.
Oh, I have plenty to do .
Yapacak çok şey, gidilecek çok yer var, hala özgürken.
There's so much to do and so many places to go while I'm still free.
Yapacak daha çok şey var!
I got a ways to go! .
Kafamda bir sürü şey var, yapacak çok işimiz var.
I have a lot on my mind, and we got a lot of work to do.
Olmaz, burada yapacak çok fazla şey var.
I can't, I got too much to do around here.
Yapacak çok şey var.
So many things up in the air :
Olmaz, Yarin mahkemede olaçagim, Yapaçak çok sey var,
I can't. I'm in court tomorrow. There's too much to get through.
Yapacak ve görecek çok şey var.
There's too much to do, too much to see.
Ayrıca seks dışında da yapacak bir çok şey var.
And there are so many more exciting things to do besides having sex.
Şey yapacak çok işimiz var.
Well... we have a lot of work to do.
- Yapacak pek çok hoş şey var.
- I'm not a nice guy.