English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ Y ] / Yapmak mı

Yapmak mı tradutor Inglês

18,013 parallel translation
Brenda ile kamp yapmak mı?
Camping with Brenda?
Dua etmekten fazlasını yapmak mı istiyorsun, o zaman Harvey Mike'ın beraat etmesini sağlasın sen de kaldır kıçını Harvard'a git ve Sheila'nın o duruşmaya çıkmamasını sağla.
You want to do something more than pray, Harvey gets Mike acquitted, then you get your ass back up to Harvard and you make sure Sheila doesn't show up to that trial.
İşkence yapmak mı istiyorsun?
You wanna torture me?
Bir de yanımıza gelip iğrenç bir güveç yapmak mı istiyorsun?
And now you come around wantin'to make some ugly-ass casserole?
Bunu yapmak zorunda değilsin tamam mı?
You don't have to do this. All right? You're not a...
Şimdiden üzgünüm ama bunu yapmak zorundayız.
I'm sorry. I know. But we have to do it.
Bilirsin, inandığım ve doğru olduğunu düşündüğüm şeyler yapmak için yıllarımı harcadım.
You know, I spent all these years wanting to believe that he died for the right thing.
Kayak yapmak istediğimi pek sanmıyorum.
I'm not sure I want to ski. Boring.
Kayak yapmak istediğimi pek sanmıyorum.
I'm not sure I want to ski.
- Cidden bunu yapmak zorunda değilsin.
You really don't have to do that, I'm- -
Seninle iş yapmak bir zevkti, canım!
Pleasure doing business with you, my dear!
Söyle bakalım oğlum, dersini mi yapmak istersin yoksa tarlada bana yardım etmek mi?
Now then, boy, would you like to do your lessons, or help me in the fields?
Sanırım operasyon yapmak durumunda kalacağız.
Uh, looks like we're gonna have to operate.
Yatırım fonuyla ilgili suçlama yapmak için elimizde her şey mevcut.
We have everything we need to nail the hedge fund.
Havalı şeyler yapmak için hep yapışkan kağıtlar kullanırım ve sen onları üzgünlüğünle sonsuza kadar lekeledin.
You know, I always use sticky notes to build really cool stuff, and now you have tainted them forever with your sad... sadness.
Brian, beni yarışın önüne fırlatacak bir konuşma yapmak üzereyim.
Brian, I'm about to go give a speech that's gonna catapult me into the front of the race.
Kahvaltı yapmak ister misin, biraz mısır gevreği felan?
[Birds chirping] SARAH : What about some breakfast?
Röportaj mı yapmak istiyorsun?
Are you asking if you can interview me?
Evet, ama o zaman kuzenimle seks yapmak zorundayım.
Yeah, but then I have to have sex with my cousin.
Evet, Sanırım kuzeninin karısıyla seks yapmak garip bir şey.
Yeah, I guess it's weird to have sex with your cousin's wife.
Yapmak istemezsen kesinlikle anlarım.
I completely understand if you don't wanna...
Hayır, kendim yapmak zorundayım.
No, see, I have to do it myself.
- Evet. Aslında kesintiler yapmak zorunda kaldım, zaten çok aşırı kesintiler yaptım.
I've actually had to make cuts already, very, very harsh cuts.
Son yolculuğumu yapmak üzereyim.
I'm about to take my last voyage.
- Ne yapmak istersin? Pazarda satar mısın?
What do you want to do, send it to market?
- Yapmak zorundayım, Korucu.
- I gotta do this, Ranger.
Fırtına gelmeden önce yapmak zorundaydım.
I had to beat the storm.
Sadece yarınki toplantımızı Hudson'daki Odette'de yapmak ister misin diye soracaktım.
Um, I just wanted to ask you if you were willing to move our special meeting tomorrow to, uh, the Odette on the Hudson.
O halde sen mesai yapmak yerine yardım parasını mı tercih ediyorsun?
So you prefer to be on benefits than do a day's graft?
Bir şeyler yapmak zorundaydım.
I-I had to do something.
Biliyor musun Harvey, yatırım yapmak istemiyorsan yapma ama babamın ne kadar kötü bir iş adamı olduğu konusunda bir derse ihtiyacım yok.
You know what, Harvey? If you don't want to invest, don't invest, but I don't need a lecture from you on what a bad businessman my father is.
Gerçek şu ; sen arkamdan iş çevirdin, o da yasal olmayan bir şey yaptı ve şimdi de yaptıkların yüzünden aranızda bir seçim yapmak zorundayım.
The truth is, you went behind my back, and then he did something illegal, and now I have to choose between you and him because of what you did!
Kısacası, senin geleceğin ve üniversite hakkında seçim yapmak zorunda kalırsam seni seçmeyeceğimi nazikçe belirtiyorum.
I'm simply giving you the courtesy of letting you know that if I have to choose between your future and this university's,
Rachel, sinirlendim çünkü babam ve Harvey arasında bir seçim yapmak zorunda kalırsam ne yapacağımı düşünmek istemedim.
Rachel, I got upset because I didn't want to think about what I do if I have to choose between my dad and Harvey.
Bay Diaz, savunmanızı yapmak için hazır mısınız?
Mr. Diaz, are you ready to enter a plea?
Bunu şimdi yapmak istemezsen anlarım.
If you don't want to do this now, I understand.
Hayatım boyunca yapmak zorunda olduğum en kötü şeydi.
It was... It was the worst thing I've ever had to do in my life.
Ancak daha ılımlı tartışma yapmak için çaba gösteriyorum.
But I'm working on the power of positive confrontation.
Yapmam gereken yetkili değilim ne olursa olsun o ne yapmak sürer.
I'm authorized to do whatever it takes to make that happen.
Bu bir şey var mı neden adı ile yapmak İnsanın listesinde yer alıyor?
Does this have something to do with why your name is on The Man's list?
Yeni MSO ajanlarına konuşma yapmak üzereydim ki bu nadir yaşanan bir onurdur ama sonra gizliliğin tekrar ifşa edildiğine dair bir telefon aldım.
I was just about to give my orientation speech for the new OPR agents, a rare honor, but then I get a call saying this outfit's been compromised... again.
Bunu yapmak için fırsatın olmasına memnun oldum.
And I'm so glad you had the opportunity to do it.
Hayır, daha iyi şeyler yapmak için bir şansım var!
No, I-I-I've got a chance to make things better!
Her Pazar sabahı Çocuklarla alışveriş merkezindeki küçük bir dükkanda kahvaltımızı yapmak.
Every Sunday morning I take the kids to the mall and there's this little place that we have breakfast in.
Anlaşmamız şuydu : Ben senin için çalışırım, sen de ona yapmak istediğimi yapmama izin verirsin.
The deal was I work for you, you let me do what I want with him.
Bak, yapmak istemiyo...
Listen, I'm not trying to...
Merak ettim, nasıl birisinin, bunca şeyi bu kadar iyi yapmak için, ne kadar zamana ihtiyacı var? Ne, yoksa plan mı yaptın? Bu haftalar ya da aylar sürmüş olmalı.
I'm curious, how does someone, even as good as you, find all that time to plan what you did?
- Sekizde yoga yapmak için yediye kadar koşmam gerekiyor.
I gotta get my run in by 7 : 00 if I'm gonna make yoga at 8 : 00.
Bağlı mısın diye sormuyorum ama gerçekten yatmak istediğin kadının vekilliğini yapmak istemem.
I mean, I'm not asking for some big commitment, but I don't wanna play proxy to the woman you really wanna be sleeping with.
Bak, sanırım Shelby buna benzer bir hata yapmak üzere ve ben...
Look, I think Shelby's about to make the same kind of mistake, and I...
Tek yaptığı şeyin altına yapmak ve burnunu karıştırmak olduğu günleri hatırlarım.
I remember when all you did was crap your pants and pick your nose.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]