Yavaş tradutor Inglês

Yavaş ve derin nefes alman gerekiyor.

We're gonna need you take slow and deep breaths.

Amma da yavaş kapıymış.

God, that door is slow.

Yavaş yavaş...

Gradually...

Yavaş, acele etmeyin.

Careful, don't rush. You need help, Sir?

Dikkat et. Bir yere takılmasın. Yavaş.

Careful with that not to scratch it.

Yavaş!

Yo!

Yavaş ol, daha yeni çıktı bu!

Easy man! It's a brand new hand!

- Yavaş yavaş.

Slowly.

Yavaş, yavaş.

Okay, hey, whoa, whoa, whoa...

Yavaş yavaş.

Step back slowly... Slowly.

Yavaş, yavaş, yavaş.

Easy, easy, easy.

Şansımız varsa ölüm noktasından yavaş ölüm noktasına çıkarabiliriz sadece.

If we're lucky, we get them from the instant death zone to the die-a-slow-death zone.

Başta yavaş yapalım.

Okay, easy at first, just easy.

Yavaş.

Yeah, nice in the knees.

O yüzden şimdiden yavaş yavaş değişikliklere başlayacağız.

So we are making slow changes now.

Yavaş ölebilirsin, hızlı da ölebilirsin.

You can die slow, or you can die fast.

Bak, işlerin yavaş başladığını biliyorum.

Look, I know things have started slow.

Yavaş ol, biz olmadan'Zombie High'olmaz.

Hey, hey, without us, there is no Zombie High.

Yavaş ol, bakalım bir.

Easy, let's have a look.

Yavaş ol.

Go easy.

Hiç yavaş olamadın ama, değil mi Sarah?

Yeah, nothing's ever easy with you, though, is it, Sarah?

Felix, Adele'i tanımanda hiçbir sakınca yok ama yavaş yavaş tanıyacaksın.

Felix, it's absolutely fine for you to get to know Adele, but slowly.

Yavaş ve kararlı adımlarla tekrar başa gelmek için doğru zamanı kollayacağız.

Bide our time before a slow, steady climb back to power.

- Yavaş ol.

- Whoa, easy.

Onun yerine yavaş yavaş herkese veda ettik.

Instead, it was a steady stream of... of good-byes.

Yavaş ol doktor.

Easy, doctor.

Yavaş, yavaş.

Easy, easy, easy, easy.

Yavaş.

Easy.

- Bir elcik. Yavaş olacak.

It's slow.

Yavaş yavaş işini bitireceğiz.

_

Çok yavaş, çok sessiz.

Very slow, very quiet.

Yavaş, sakin ol.

Easy, easy.

Eğer 10'a çıkarsa yavaş ve acılı bir şekilde öleceğiz. Dışarı çıksak da çıkmasak da.

If it gets to 10 we'll die a slow and painful death whether we get out or not.

Yavaş, yavaş.

Easy, easy.

Bu işin nasıl işlediğini yavaş öğreniyor.

He is slowly learning how this works.

Yavaş ol, Kaptan.

Easy, Captain.

Yavaş ol lan götlek!

Whoa! The fuck asshole!

Yavaş ol, yavaş.

Easy. Easy.

Konuşmak için onu Çin'e giden yavaş bir tekneye bindireceğim.

Yeah, put him on a slow boat to China, so to speak.

Sen de yavaş yavaş öleceksin.

And you're going to die, slowly.

Herhangi yavaş hareket olabilir mi?

Could they move any slower?

Bir dahakine bana bir iyilik yap, kalbimi yavaş yavaş kırma.

Next time, BoJack? Do a girl a favor, don't break her heart by inches.

Yavaş yavaş, insanlar bana dikkat etmeye başladı bu da sanırım beni güçlü hissettirdi.

Slowly, people started paying attention to me, and I guess it made me feel powerful.

- Tom, spagetti pişerken genişler, şehri boğar ve oradaki deniz hayatını yavaş yavaş kavurur.

- Well, Tom, as the spaghetti cooks, it will expand, smothering the town and tenderly broiling the sea life who reside there.

Bir uçak inşa edersen ve insanlar uçan şeylerden korkuyorlarsa öylece kanatlarını söküp atamazsın. Çünkü eğer yaparsan elinde müthiş yavaş, bok gibi pahalı sikko bir minibüs kalır.

If you build an airplane and people are afraid of anything that flies, you can't just take the wings off of it, because, at that point, all you're left with is a really slow, super expensive shitty bus.

Yavaş ol, tamam mı oğlum?

Whoa, whoa, whoa, whoa. Whoa, now. Okay, boy.

Teresita, yavaş ol.

Teresita, slow down.

Belki yavas ilerliyor ama bazi insanlari kirilma noktasina getirmek digerlerinden zordur.

It's working slow, but, hey, man, some people are harder to break than others.

Yavaş ol.

Whoa, whoa. Easy.

Hey, yavaş.

Whoa, hey.

Yavaş ol, kardeşim.

Easy, brother.